Konuşma, bizi insan yapan şeyin eşsiz bir parçası, ama ya atalarımız konuşma yetisine Homo sapiens türünden milyonlarca yıl önce de sahipse?
Bazı bilim insanları, vokal anatomimiz yaklaşık 300.000 yıl önce Homo sapiens’in yükselişi ile değiştiğinde, çok çeşitli temel ünlü sesleri çıkarabilmemizin fiziksel olarak mümkün olabildiğini söylüyorlar. Bu teorik zaman çizelgesi, beynin kelimeleri nesnelerle veya kavramlarla ilişkilendirdiği ve bunları karmaşık cümlelere aktardığı dilin nispeten yeni bir fenomen olduğu ve bir dizi farklı sesleri çıkarmakla beraber ya da bunun sonrasında geliştiği anlamına geliyor.
Ancak, primatları seslendirmekten, ses yolunun akustik modellemesine kadar birkaç on yıllık araştırmayı analiz eden kapsamlı bir çalışma, atalarımızın ilk konuşması söz konusu olduğunda yalnızca Homo sapiens’in fiziksel olarak buna kabiliyeti olduğu fikrinin yanlış olabileceğini öne sürüyor. Bu, 27 milyon yıl ya da daha fazla süre önce gerçekleşmiş olabilir.
Alabama Üniversitesi’nden dilbilimci Thomas Sawallis ve meslektaşları, işlevsel insan konuşmasının ünlü seslerle fonemik kontrast oluşturma yeteneğine, yani sadece bir ünlü sesi değiştirerek yeni kelimeler üretmelerine dayandığını vurguluyor. Bu kritik sesler, “bel”, “bal”, “bil” ve “böl” gibi tamamen alakasız kelimeleri ayıran şeyler. Bu karşıt ünlü seslerinin çeşitliliği olmadan bir dil oluşturmak neredeyse imkansız olurdu.
Araştırma ekibinin Science Advances’taki yeni çalışması, erken insan atalarının, aslında Homo türünün evriminden bile önce bu tür sesleri çıkarmak için anatomik yetisinin olduğu sonucuna vardı.
Milyonlarca yıl boyunca hangi zaman diliminde insan atalarının birbirleriyle sohbet etmek için konuşma bilişsel yeteneğini geliştirdiği açık bir soru olmaya devam ediyor.
Sawallis, “söylediğimiz şey, daha önce kimsenin dile sahip olmadığı değil,” diyor. “Ünlü seslerle kontrast oluşturma yeteneğinin, en azından makak ve babunlar gibi eski dünya maymunlarıyla son ortak atamıza dayandığını söylüyoruz. Bu, konuşma sisteminin evrimleşmesinin düşündüğümüzden en az 100 kat daha uzun sürdüğü anlamına geliyor.”
Çalışma, primatların ses üretmek için kullandıkları fiziksel süreçlere bir inceleme sunarak, konuşmanın kökenlerini ve konuşma yetisini araştırıyor. “Konuşma, ses yolunuzu ve dudaklarınızı kullanmanın biyolojisidir. Kasları çalıştırarak ve başkasının kulağının algılayabileceği şekilde, kasti olarak bir ses çıkarmak, işte konuşma budur.” diyor Sawallis.
Gırtlak gelişimiyle ilgili ilk olarak 1960’larda geliştirilmiş, uzun süredir popüler olan bir teori, boğaz yapısında evrimsel bir değişimin, sadece ve sadece modern insanların konuşmaya başlamasını sağlayan şey olduğunu belirtiyor. İnsan gırtlağı, boyun omuruna göreli olarak, atalarımızın ve diğer primatlarınkinden çok daha alçaktır. Gırtlağın alçalması, teoriye göre, ses yolumuzu uzattı ve modern insanların dilin ilk yapı taşları olan farklı sesli harfleri çıkarmaya başlamalarını sağladı. Sawallis, “Burada soru, bunun eksiksiz ve kullanılabilir ünlü sesler çıkarmak için anahtar olup olmadığı” diyor. “Sahip olduğumuz şeyin, bu makaleye yol açan araştırma ile kesinlikle çürütüldüğüne inanıyoruz.”
Ekip primat seslendirme ve iletişim ile ilgili çeşitli çalışmaları gözden geçirdi ve daha önceki araştırmalardan gelen verileri konuşma seslerini modellemek için kullandılar. Birkaç araştırma aynı sonucu veriyordu: insanlar bu sesleri çıkarma yeteneklerinde yalnız değiller, bu yüzden eşsiz anatomimizin bu yetiyi ortaya çıkardığı fikrinin tutar tarafı yok gibi görünüyor.
Bilişsel bilimi alanında çalışan Tecumseh Fitch ve meslektaşları, 2016 yılında yaşayan makakların ses yollarını incelemek için X-ışınlarını kullandılar ve maymun ses yollarının konuşmak için uygun olduğunu buldular. “Bulgularımız, insan konuşma yetisi evriminin, vokal anatomi modifikasyonlarından ziyade sinirsel değişiklikler gerektirdiğini vurguluyor. Makakların konuşmak için uygun bir ses yolları var, ancak onu kontrol etmek için konuşmaya hazır bir beyinleri yok” diyor çalışma yazarları.
Bir 2017 çalışmasında, Fransa Université Grenoble Alpes’ten konuşma ve biliş araştırmacısı ve aynı zamanda çalışmanın baş yazarı olan Louis-Jean Boë liderliğindeki bir ekip, makaklar üzerine yaptıkları çalışmayla aynı sonuca vardı. Bir babun sürüsünün, doğal olarak ürettikleri 1300’den fazla seslendirmeyi analiz ederek, primatların kontrast proto-ünlü sesleri çıkarabileceğini belirlediler.
Kuşlar ve hatta filler de dahil olmak üzere bazı hayvanlar, tamamen farklı bir anatomi kullanarak insan sesi seslerini taklit edebilirler. Bu şaşırtıcı mimikler, bilim insanlarının insan dillerinin evrimsel yolculuğundaki belirli kısımlara ses veya konuşma atfetme konusunda ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini göstermektedir.
Nerede, ne zaman ve hangi insan ata türlerinin dile uygun bir beyin geliştirdiği daha sonraki araştırmalar için karmaşık ama aynı zamanda büyüleyici bir alandır. Şempanzeler gibi primat akrabalarımızın ellerini doğal olarak kullanma şekillerini incelediklerinde ve insan işaret dilini öğrenebildiklerini de hesaba kattıklarında, bazı bilim insanları dilin önce jestlerle geliştiğinden ve daha sonra konuşma yoluyla çok daha verimli hale getirildiğinden şüpheleniyorlar.
Diğer araştırmacılar, karmaşık düşünce üreten ve bu düşünceleri başkalarına aktarabilen konuşma dili yetilerini, belki de konuşma ve dilin aynı anda birlikte gelişmesiyle ortaya çıkan bilişsel bir sıçramanın kanıtını bulmak için zamanda geriye giderek araştırmalar yapıyorlar.
Dil fosil kanıt bırakmaz, ancak alet yapma teknikleri gibi atalarımızın beyinlerini nasıl kullandıklarına dair daha dayanıklı örnekler, eski insanların birbirleriyle iletişim kurmak adına karmaşık sembolleri (görsel veya sesli) ne zaman kullanmaya başladıklarını daha iyi anlamak için kullanılabilirler.
Örneğin, beyinle ilgili bazı çalışmalar dilin, alet yapımı için beyindeki benzer kısımları kullandığını ve en erken gelişmiş taş aletlerin 2 milyon yıl önce ortaya çıktığı zamana kadar, alet yapanların birbirleriyle konuşma yeteneğine sahip olabileceğini göstermektedir. İnsan tarihi öncesi bir tür bilişsel ilerleme, her iki becerinin gelişimini başlatmış olabilir.
Sawallis, konuşma için fiziksel yeteneğin çok uzun zamandır var olduğu anlaşıldığına göre, beyin gücündeki bu tür ilerlemelerin araştırılmasını büyük ölçüde, milyonlarca yıl öncesine genişletilebileceğini söylüyor “Beyni bir şoför ve ses yolunu bir araba olarak düşünebilirsiniz” diyor. “Wright Flyer’ı (tarihin ilk insanlı uçağı) süpersonik hale getirebilecek hiçbir bilgi işlem gücü yoktur. Nesnenin fiziği, bu nesnenin dünyada neler yapabileceğini tanımlar. Yani bahsettiğimiz şey, ses yolunu yönlendiren nörolojik bileşen değil, sadece ses yolunun fiziğinden bahsediyoruz.”
Atalarımızın en başından beri sahip oldukları ses donanımını keşfetmeleri ne kadar sürdü? İlgi çekici bir soru, ama ne yazık ki atalarımızın kemikleri ve taş aletleri bu konuda bize yardımcı olmuyor.(Arkeofili)