DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, seçimden sonra ilk değerlendirmesini Yeni Yaşam’a yaptı. "Artık savaşla gidilecek bir yol kalmadığı 31 Mart’ta bir kez daha görüldü" diyen Bakırhan, iktidarın şiddeti esas alan denklem kurmasına karşı muhalefete "oyuna gelmeme" çağrısı yaptı. 

DEM Parti: Kayyım beyhude bir teslimiyet dayatmasıdır DEM Parti: Kayyım beyhude bir teslimiyet dayatmasıdır

Tuncer Bakırhan Yeni Yaşam gazetesine seçim sonuçlarını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında operasyon ve çatışma mesajı vermesiyle ilgili konuşan Bakırhan şu değerlendirmelerede bulundu:

"Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı konuşmadan anlaşılan şey, DEM Parti’nin büyük başarısı kendisini en çok zorlayan sonuç olmuş. Bu açıklamaya karşın bizler açısından Kürt meselesinde muhatap kişilerden çok, sistemdir ve devlet aklıdır. Söz konusu kişilerden öte, kurulduğu günden beri tekçilik ve otoriterliği esas alan kurucu akıldır. DEM Parti’nin başarısını hazmedemeyen bu yaklaşım, bütün ülkenin enerjisini tüketiyor, tüm toplum kesimlerine kaybettiriyor.

"İSTENİRSE ÇATIŞMALAR EN KISA SÜREDE BİTER"

Artık savaşla gidilecek tek bir yol kalmadığı 31 Mart’ta bir kez daha görüldü. Erdoğan ve rejim, şiddeti esas alarak Türkiye’de seçimi de aşan bir yerde iktidar denklemi kuruyor. Başta muhalefet olmak üzere kimsenin bu oyuna gelmemesi gerekiyor. İstenirse İmralı’nın kapıları açılır ve çatışmalar en kısa sürede biter. Herkesin bu gerçeğin farkında olması lazım.

Bu savaş ilanlarına, çatışmayı esas alan yaklaşıma karşı barış mücadelesi vermek hem iktidar denklemlerinin oluşmasında gücü geniş muhalefete verir hem de şiddet politikalarını mahkûm ederek tüm topluma kazandırır.

Önümüzdeki dönemi eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış siyasetinin güçlenmesi; topluma yayılması ve inşa edilmesi üzerine kuracağız. Bu yönüyle 2028 perspektifimiz sadece kişilerin, yapıların varlığı veya yokluğu üzerine değil kurucu bir perspektifle Kürt halkının ve Türkiye halklarının kazanımlarını hedeflemektedir. Kişiye ve yapıya endeksli değerlendirmeler ideolojik ve politik olarak günceli okumakta yetersiz kalır. İkinci yüzyılın şafağında Türkiye’nin kurucu siyasal fikirlere ihtiyacı olduğu açıktır. Hedefimiz demokratik siyaset temelinde çözüm ve müzakere siyasetini büyütmektir."

"TOPUMA TEK TİP KİMLİK GİYDİRMEK ZAMANIN RUHUNA AYKIRI"

Bakırhan, yerel seçimlerin demokrasi için önemli bir fırsat yaratığını belirterek, "31 Mart seçim sonuçlarına baktığımızda Türkiye halklarının ve Kürt halkının verdiği çok güçlü mesajlar var. Birincisi Kürt halkı artık esaret altında yaşamak istemiyor. Kürt halkı varlığı tanınarak ortak yaşamı inşa etmek istiyor. İkincisi Türkiye halkları tek tip yurttaşlık gömleğine sığmadığını net şekilde ifade etti. Artık bu topluma tek tip kimlik giydirmek, tekçi ve anti-demokratik bir devlet dayatmak zamanın ruhuna aykırı bir çabadır. Biz asla rövanşist yaklaşmayacağız. Gerçeklerin, ihtiyaçların ve olması gerekenin farkındayız ve bunların en güçlü sözcüsüyüz. Temel derdimiz, Kürt halkına statü ve Türkiye halklarının eşit, demokratik, özgür ortak yaşamıdır. Yeni açılan pencerelerden görünen temel iki şey var. Birincisi devlet artı demokrasi formülüdür. İkincisi ise eşit yurttaşlık temelinde bir yurttaşlık kabulüdür. Tekçilik üzerine kurulan ve darbelerle biçim verilerek süregelen devleti demokratikleştirmektir. Devletin halktan uzak duran ve demokrasiden korkan karakterine son vermek gerekiyor. Devlet artı demokrasi formülü yeni dönemin pencerelerinden biridir. İkincisi ise bütün kimliklerin eşit ve özgür bir biçimde yaşayabileceği yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Dolayısıyla demokratik anayasayla garanti altına alınmış eşit yurttaşlık artık bu toplumun özü haline getirilmelidir. Bu iki pencereden eski yola bakmak bu ülkede halka rağmen siyasettir ve kaybetmeye mahkûmdur. Ülke meselelerine demokratik pencerelerden bakmak ise topluma büyük kazandırır.” dedi.