Meclis, kadıların eril zihniyete karşı en önemli mücadele alanlarından biri haline geldi. Kadınların hayatlarına dair kararların alındığı Meclis’te, şiddetin araştırılması amacıyla kurulan komisyonlarda dahi kadın milletvekilleri seslerini duyurmak için mücadele vermek durumunda kalıyor. Kadın düşmanı ve savaş politikalarında ısrar karşısında Halkların Demokratik Partisi (HDP) kadın milletvekilleri, yıllardır ses yükseltiyor, karşı çıkıyor.

Sokakta verilen mücadeleyi ve kadınların taleplerini Meclis’e taşıyan HDP Kadın Meclisi’nin Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, kadın milletvekilleri olarak parlamentoda eril zihniyete karşı verdikleri mücadeleyi ve eksikleri Mezopotamya Ajansı'na anlattı. 

ERİL MECLİS’TE MÜCADELE

Türkiye’deki siyasetin erkek egemen olarak dizayn edildiğini belirten Başaran, verilen mücadelenin en az yansıdığı ve dönüşümün en az yaşandığı alanlardan birinin siyaset olduğuna dikkati çekti. “Siyaset kadın bakış açısıyla yürütülürse sistemin tümünü dönüştürme olanaklarını elde edebiliriz” diyen Başaran, “Eril zihniyet bunu bildiği için siyaset, kadınların yapabileceği bir şey değil sadece erkekler yönetim mekanizmalarında yer alır gibi bir tablo ortaya çıkartıyor. Kadınların siyasetteki varlığı da belli kalıplar üzerinden görülüyor” dedi. Kadınların seçme ve seçilme hakkını gerçek anlamda kullanıp kullanamadığının da tartışma konusu olduğunu dile getiren Başaran, “Evet kadınlar seçebiliyor ama seçilme konusunda büyük engellerle karşı karşıya kalıyor. Partilerin yürüttüğü politika, erkek egemen zihniyetin kendisi, erkelerin belirlediği kriterler, aday belirleme komisyonlarının daha çok erkekleri tercih etmesi gibi sebeplerden Meclis’teki kadın temsiliyeti çok az. Bazı illerde kadın milletvekili dahi yok. Tarihten bugüne kadın milletvekili seçilmeyen bazı illerin olduğunu da biliyoruz” diye belirtti. 

DEĞİŞİMİN GÜCÜ KADINLAR

Bu tablo karşısında HDP olarak bazı şeyleri değiştirebildiklerini ifade eden Başaran, “HDP, siyasetin daha demokratikleşebileceğini, herkesin siyaset yapabileceği hedefiyle ortaya çıktı. Aday belirlemeyi erkeğin inisiyatifine bırakmayan bir alana dönüştürdük. Kadınlar özgün seçim komisyonu kurarak, aday adaylarını değerlendirip, kadın adaylarını belirliyor. Diğer partilerde genelde kadınlar en seçilmeyecek yere aday yapılır. Belki listenin yüzde 50’si kadındır ama seçilebilecek yerlere yerleştirilmezler, ‘gidin çaba sarf edin kazanın’ diyen bir anlayış var.  Bu nedenle Meclis’te temsiliyet olarak hem nicelik hem de nitelik olarak az. Meclis’te sadece kadın olarak var olmak da yetmiyor. Kadının sözü ve bakış açısını da oraya yansıtmak önemli” ifadelerini kullandı.

MİLİTARİZMİN YÜCETİLDİĞİ PLATFORM

Meclis’te konuşan kadın sayısının da çok az olduğunu aktaran Başaran, bunun nedenlerine ise şöyle değindi: “Çünkü erkekler Meclis’te de devreye giriyorlar. Sadece aile meselesinde kadınlar söz kurabiliyormuş gibi ayrımcı yaklaşım söz konusu. Doğalında siyasetin öncülüğünü yapan kadınlara neredeyse alan bırakılmıyor. Siyaset özellikle 2015 yılından bu yana daha fazla militarize edilen bir alan haline geldi. Militarizmin örgütlendirildiği bir yerde savaş, milliyetçilik ve nefret üzerine kurulan bir yerde kadınların sesini duyurabilmesi çok zor. Sürekli kavgalara şahitlik ediyoruz. Müzekkere ile meseleleri çözme yerine kavga haliyle karşı karşıyayız. Bu görüntüler bile Meclis’in nasıl erkek egemen bir yer olduğunu gösteriyor. Bu durumun bir de yasa çıkarma etkisine baktığımızda maalesef son 6 yılda kadınlar lehine yapılan düzenleme yok denilecek kadar az. Ama kadınların kazanımlarını hedef alan düzenlemeler ise neredeyse her bakanlığın içerisinde sıkıştırılmış durumda. Bunun yakın örneği pandemide çıkarılan infaz yasasıydı.” 

KADININ VARLIĞI FRENLİYOR 

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle beraber daha da tekleşen bir yönetim biçimiyle karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Başaran, “Bu yönetimle de saraydan ne gelirse ona göre bir yasa çıkartma hali var. Genelde saraydan gelen tüm yasa tekliflerinin tümünde erkeklerin ihtiyaçlarını gözeten düzenlemeler var. Meclis’e gelen bütçe de bu bakış açısıyla hazırlanmıştı. Savunmaya ayrılan bütçe 10 yıl içerisinde yüzde 86 arttı. Bu rakam bile bize meselenin boyutunu göstermiş oldu. Tüm bakanlıkların kalemlerine baktığımızda kadınların bu bütçeden yararlanmadığını görüyoruz. Bunların tümü, kadın bakış açısının Meclis’te bir temsiliyetinin olmamasından kaynaklı. Meclis’te yüzde 50’nin kadın olduğunu düşünün, kadın perspektifiyle bir yaklaşım sergilense, siyasetin dengesini alt üst edebilecek bir güç” diye konuştu.  

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in yargılandığı çocuğa istismar davasında karar çıktı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in yargılandığı çocuğa istismar davasında karar çıktı

Parlamentoda en yüksek kadın temsiliyetine sahip parti olmalarına rağmen toplumun geneline oranla sayının az olduğunu söyleyen Başaran, bu sayıya rağmen Meclis’te çok büyük işler başardıklarını belirterek, şunları ekledi: “Kadın siyaseti nedir, nasıl yaklaşır, nasıl bir yönetimi esas alır bunun örneğini sergiliyoruz.  Diğer yandan yüzde 50 kadının olduğu bir Meclis temsiliyetini düşünün, kullandıkları dilden verdikleri önergeye kadar değişen bir süreç olur. Erkekler ‘kadınlarımız’ diyerek sürekli bir sahiplik eki kullanıyorlardı ama çokça müdahale ettiğimiz için bu konuda daha dikkatli davranmak zorunda kaldılar. Çokça cinsiyetçi kavramlar havada uçuşuyordu ama kadınların ortak tepkileriyle erkekler geri adım atmak, kendilerini frenlemek zorunda kaldılar. Kadınların varlığı, siyaseti demokratikleştiriyor, hem de niteliğini artırıyor. Gerçekten müzekkerenin yapıldığı, ortaklaşmanın sağlandığı bir atmosfer yaratabiliyor.”

RET ÖLÇÜLERİ NET 

Tüm topluma belli ezberleri sunan sisteme kadınların cesur bir şekilde karşı çıktığını dile getiren Başaran, “Kendilerine dayatılan yaşamı tartışmaya açıyor, kabul etmiyor. Sesimizi çok bastırmaya çalıştılar, çözüm yöntemlerini değiştirmeye çalıştılar. Toplumun tamamı için ihtiyaç olan yaşam formu bu değildi, değiştirildi dönüştürüldü. Biz de bu dayatılanı kabul etmiyoruz. Başka toprakları işgal etmenizi eleştirmeye devam edeceğiz, bize dayattığınız kimlikleri kabul etmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. Ayşe Gökkan’a bu kadar güçlü bir nefretin nedeni de buydu. O bir Kürt kadınıydı. Verilen mücadeleyi sindiremedikleri için 30 yıl ceza verdiler. Yine Van’da kadının verdiği refleksi bu kadar şiddetle bastırmalarının sebebi buydu. Kadın arkadaşımız çok net ifade etti ‘kadınlar boyun eğmez.’ Kadınları tecrit ederek tüm toplumu da zapturap altına almaya çalışıyorlar ama kadınlar direniyor ve seslerini yükseltmekten vazgeçmiyor” ifadelerini kullandı. 

MÜCADELEDEKİ EKSİKLİKLER 

Kadınların yaşadığı sorunları Meclis’e taşımada eksik kaldıkları yönlere dair de konuşan Başaran, şöyle devam etti: “Tabi ki eksiklerimiz var ama bu bir yol, bir yürüyüş halindeyiz. Bu yolda yürürken eksikliklerimizi gidererek, yürüyoruz. Son kampanyamız bizler için çok öğreticiydi. Yolda yürürken kadınlara nasıl bir etkisi olduğunu daha çıplak bir biçimde gördük.  En elzem olana yönelirken yoksulluğu kısmen gözden kaçırdığımızı fark ettik. Şiddet, taciz, tecavüz, kazanımların gasp edilmesi ve cezaevleriyle uğraşırken kadınların yaşadığı ekonomik problemin de bunlara neden olan bir yerde durduğunu gözden kaçırdık. Bu çalışmalar ilerledikçe kadınlardan da çok şey öğrendik. Her buluşmada eksiklerimizi gören, tamamlayarak ya da eksikleri tamamlamak için planlamaya dönüştürerek, yürümeye devam edeceğiz. Verilen mücadelenin tüm eksiklikleriyle büyük şeyler başardığını söylemek mümkün. Büyük dönüşümler yarattı. Başlattığımız kadın yoksulluğu programıyla da Türkiye’de bir gündem oluştu.”

ÇÖZÜM ORTAK MÜCADELE 

En rahat bir araya gelen ve dayanışan kesimin kadınlar olduğuna işaret eden Başaran, kadınların birbirlerini anladığını belirtti. Yöntem, zaman ve mekan farklı olsa da yaşanılanların aynı olduğunu söyleyen Başaran, “Hepimiz şiddetin farklı biçimlerine maruz kalıyoruz. İktidar yarışımız, kişisel çıkarlarımız yok.  Daha iyi bir yaşamı nasıl kurabilirize dair ortak dertlerimiz var. Ama ortak mücadele tabi ki yeterli değil. Bu kadar kazanımlarımız hedef alınıyorsa demek ki daha fazla ortak mücadeleye ihtiyaç var. Bunun çabası gösteriliyor ancak bu belirli günlerle olmamalı. Sürekli tetikte olmamızı gerektiren bir süreçteyiz. Herkesin var olduğu alanda mücadele etmesi gerektiği bir süreçteyiz. Örneğin parlamentoda tüm kadınların yan yana gelmesinin önünde hiçbir engel yok. Defalarca çağrı yaptık; gelin kadın kimliğiyle bir araya gelelim diye. Evet kadın meselesini siyasetler üstü olarak görmüyoruz çok da politik bir meseledir. Ama politik meselede birbirimizden farklı düşünme lüksümüz yok. Bir araya gelip ortak yaşamı savunmak zorundayız, bir araya gelmekten başka şansımız yok. Ortak mücadeleyle hep beraber özgürleşmeyene kadar mücadele sonuçlanmayacak” dedi. 

İTTİFAKI BÜYÜTME ZAMANI

Kadın ittifakı ve dayanışmasını büyütecek bir sürece geçilmesi gerektiğini vurgulayan Başaran, HDP’nin ortak mücadelenin prototipi olduğuna değindi. Başaran, “HDP;  feminist, sosyalist, Kürt kadın hareketinden gelen kadınların ortak alanı, kadın mücadelesini nasıl ortaklaşabileceğinin göstergesi. Bunun tüm Türkiye’de yapmamızın önünde engel yok. Çünkü Rize’de AKP’li kadın da vahşice katledildi, Kürdistan’da İpek Er de katledildi. Türkiye ve Kürdistan’ın neresinde olursak olalım erkekler bizi korumayacak, sistem bizi korumak için adım atmayacak. Bizi kurutacak olan dayanışmadır. Çilem Doğan’ın dediği gibi bir kadının daha kirpiğinin yere düşmemesi için hep beraber dayanışmaktan başka şansımız yok” şeklinde konuştu.

MA / Zemo Ağgöz