CHP'nin kadın milletvekilleri TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek hükümetin uyguladığı kadın politikasını eleştirdi. CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, “Kadını bir birey, bir vatandaş olarak görmeyen, iyi eş, anne olarak yasal zorluklarla evlilik içinde tutmaya çalışan anlayışla bu sorunların çözülmeyeceğini biliyoruz. ‘Fıtratında var’, ‘kader’ diyerek çözülmeyeceğini biliyoruz... ‘Şiddete sıfır tolerans’ diyerek ama altına imza atılan İstanbul Sözleşmesi’nin ‘muhafazakar çevrelerden tepki var’ diyerek geri adım atmalarla, 6284 sayılı Yasanın etkin uygulanmasını sağlamayarak çözemeyiz. Yakınmak ve eleştirmekten çok daha fazlasını yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bu sorumluluğu yerine getirmek, direnen kadınlara ve gelecek nesillere borcumuzdur” diye konuştu.

CHP'nin kadın milletvekilleri, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Milletvekilleri adına konuşan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, şunları söyledi:

KADINLAR EŞİT HAKLARA SAHİP OLMAK İÇİN MÜCADELE EDİYOR

Bir Dünya Emekçi Kadınlar Gününü daha geride bıraktık.  Çeşitli etkinlikler düzenlendi; bazı etkinliklerde kadınlığın ne denli yüce bir değer olduğu anlatılarak kadınlar adına yapılan iyi uygulamalar öve öve bitirilemedi ya da vaatler verildi. Bazı etkinliklerde kadınların sorunları, kadın hakları ve mücadelesi konuşuldu. Kadınlar alanlara çıkarak taleplerini dile getirdi. Ama, sıklıkla duyulan ‘kadınlar gününüz kutlu olsun’ mesajlarıydı. Peki, kadınların gerçekten kutlanabilecek bir günü var mı? ‘Evet’ demek isterdik ama ne yazık ki yaşananlara bakıldığında bu yanıtı vermek mümkün değil.

İTİRAZIMIZ VAR

Kadın yoksulluğuna, istihdamda yeterince yer almamasına, kayıt dışı çalışmasına, çalışma hayatına atılmasında engel olan çocuklarını bırakacakları kurumlardan yoksunluğuna, iş yerlerinde kadınlara uygulanan mobbinge itirazımız var. Kadın emeğinin tarlada, işte, evde sömürülmesine itirazımız var. Kadının cinselliğinin, bedeninin kimliğinin medyada reklamlarda, dizilerde kullanılmasına, haber içeriklerinde magazinselleştirilmesine itirazımız var. Hala sürüp giden çocuk yaşta evliliklere, çocuk yaşta gebeliklere itirazımız var. Özellikle de son yıllarda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde artan oranlara karşın yeterli önlem alınmamasına itirazımız var. 2020 yılında sadece resmi verilere göre 300 kadın öldürüldü. 171’si şüpheli ölüm 96 kadın cinsel istismara, 147 kadın tacize uğradı. 792 kadın şiddet sonucu yaralandı. 2021 yılında ise sadece ilk 67 günde 68 kadın katledildi. Gelinen süreçte bugün 10 kadından 4’ü kendisini güvende hissetmiyor. Emniyet Müdürlüğü’nün Kadın Erkek Fırsat eşitliği Komisyonunda geçen yıl sunduğu rapora göre, her gün güvenlik güçlerine başvuran kadın sayısı yaklaşık 500. Bir de başvurmayanları düşündüğümüzde şiddetin boyutu açıkça ortadayken hala her şey yolundaymış gibi konuşanlara itirazımız var.

HÜLYA NERGİS’İ GÖREVİNİ YAPMAYA DAVET EDİYORUZ

7 yıl önce kaybolan kadının ölümüne dair İstanbul, Kocaeli ve Van’da 26 gözaltı 7 yıl önce kaybolan kadının ölümüne dair İstanbul, Kocaeli ve Van’da 26 gözaltı

Her şey yolundaymış gibi konuşanların da iktidar partisi mensupları olduğunu kamuoyu açıkça biliyor. Daha bir gün önce AKP KEFEK Başkanvekili, Türkiye’de sayının abartıldığını, öldürülen erkek sayısının kadın sayısının 12 katı olduğunu söyleyerek medyayı yanlış algı yaratmakla suçladı. Dün de Genel Kurul’da benzer bir konuşmayla dünyadaki diğer ülkelerle kıyaslandığında düşük olduğunu tekrarladı. Şimdi diğer ülkelerden daha az kadın ülkemizde öldürülüyor diye sevinmeli miyiz? Ya da kadınlar erkeklerden daha az mı öldürülüyor diye sevinelim. Açıkçası bunu anlayamadık. Kadın cinayeti bir kadının sadece kadın olduğu için bir erkek tarafından öldürülmesi olarak tanımlandığından, zaten sadece cinayet olarak değil ‘kadın cinayeti’ olarak adlandırılıyor. Ancak, bunu söyleyen, Sayın Nergis sadece AKP milletvekili de değil, bir hukukçu ve aynı zamanda  Kadın Erkek Fırsat Eşitliği  Komisyonu üyesi, üstüne üstlük Komisyon Başkanvekili. İstanbul Sözleşmesinin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Konulu Alt Komisyon’un da Başkanı.  28 Kasım 2018 tarihinde çalışmalarına başlayan komisyonda İstanbul Sözleşmesinin  uygulanmasındaki sorunlarla  ilgili çalışmalarının tamamlamasına karşın bir taslak raporun hazır olduğu söylenmişse  de henüz rapor ortada yok.  Biz bu alt komisyonun çalışmalarını önemsiyoruz. Sayın Nergis’i böyle aymaz açıklamalar yerine görevini yapmaya, ha bir şekilde yapmaktan çekincesi varsa da bu görevi hakkıyla yerine getirecek kişiye devretmeye davet ediyoruz. 

GÜVEN ZEDELEYEN TUTUM

KEFEK 7 aydır başkanlık tarafından toplantıya çağrılmıyordu. En son o da yeni katılan üyeler olduğu için 2020 yılının temmuz ayında   başkanlık divanı seçimi gündemi ile toplanmıştı. Biz de İçtüzük gereği, üçte bir üye çoğunluğuyla kanun teklifi görüşülmesi için komisyonumuzu Tekirdağ Milletvekilimiz Candan Yüceer’in ısrarlı takibin ayrı bir suç olarak düzenlenmesine ilişkin teklifi ile 8 Şubat 2021 tarihinde toplantıya çağırdık. Ancak bu toplantı çağrımıza yanıt verilmediği gibi, yaklaşık bir ay sonra yani geçen hafta yapılan toplantıda gündeme bile alınmamıştır.  Bu açıkça içtüzük ihlali olmasının yanında TBMM’nin yasama görevinin de fiilen engellenmesidir. Kadın cinayetleri ve cinsiyet ayrımcılığı gibi hayati konular çözüm beklerken, ısrarlı takip gibi birçok kadının şiddet görmesine, ölüm korkusu yaşamasına ve hatta öldürülmesine yol açan bir dizi önemli sorunu görmezden gelmektir. 27. dönemde komisyona havale edilen 3’ünde ana komisyon olmasına rağmen 178 kanun teklifinin hiçbiri gündeme alınmamıştır. Şiddetin bu kadar gündem olduğu bir zamanda bu tekliflerin birçoğu kadına yönelik şiddete ilişkin olmasına karşın hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Görüşülmemesinin nedeni ise muhalefet milletvekilleri tarafından sunulmuş olması mı diye düşünmeden edemiyoruz.

GERİ ADIMLA SORUN ÇÖZEMEYİZ

Ülkemizde son yıllarda tüm olup bitenlere baktığımızda en temel itiraz noktamızın ise iktidarın kadına bakış açısı olduğunu açıkça ortaya koymak gerekir. Kadını bir birey, bir vatandaş olarak görmeyen, iyi eş, anne olarak yasal zorluklarla evlilik içinde tutmaya çalışan anlayışla bu sorunların çözülmeyeceğini biliyoruz. Fıtratında var diyerek kader diyerek çözülmeyeceğini biliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği demekten bile korkan bir anlayışla kadına yönelik şiddetle mücadele edilemez. Şiddete sıfır tolerans diyerek ama altına imza atılan İstanbul sözleşmesinin muhafazakar çevrelerden tepki var diyerek geri adım atmalarla, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmasını sağlamayarak çözemeyiz.  Kadını son derece yoğun iş yükü altında olan Aile, Çocuk, Sosyal Politikalar ve Çalışma Bakanlığı içine sıkıştırarak çözemeyiz. Bu sorunlardan ve iktidarın tutumlarından şikayetçiyiz. Tüm bu itirazımız olan konularda liderlerin, siyasilerin, biz milletvekillerinin bakış açısı ve söylemleri son derece önemli olduğunun ve sorumlu olduğumuzun bilincindeyiz. Yakınmak ve eleştirmekten çok daha fazlasını yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bu sorumluluğu yerine getirmek, direnen kadınlara ve gelecek nesillere borcumuzdur.

KANUNU ONLARDAN FAZLA SAHİPLENİYORUZ

CHP olarak sadece 27’inci dönemde kadın konusunda 653 yazılı soru önergesi, 100 kanun teklifi, 79 meclis araştırması komisyonu kurulması hakkında önerge verdik. Soru önergelerimizin 471’i hiç cevaplandırılmadı. Kanun tekliflerimiz komisyon gündemine alınmadan dönem bittiğinde kadük oluyor. Meclis araştırma önergelerimiz gündeme alınmıyor, alınsa da meclis aritmetiği nedeniyle AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor! Ancak, biz asla vazgeçmiyoruz mücadelemize devam ediyoruz. Kadını korumak ve ev içi şiddetle mücadele etmek için yürürlüğe konulan uluslararası bir sözleşmenin, aile birliğini bozduğu yönündeki hastalıklı görüşü reddediyoruz. 

GERİCİLERİN KARŞI KOYMASININ SEBEBİ AYRIMCILIK İLE MÜCADELE

Gericilerin İstanbul Sözleşmesini hedefe koymalarının temel sebebi bu sözleşmenin devletlere sadece kadınlara yönelik şiddetin temek sebebi olan cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekmesidir. Sözleşme aynı zamanda kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve öğretilmiş rolleri yani toplumsal cinsiyet kavramını tanımlayan ilk bağlayıcı metin olma özelliğini de taşıyor. Hepimizin bu konuya dört elle sarılarak irade gösterme ve kararlı olma sorumluluğu bulunmaktadır. Dün mecliste Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması konusunda tüm partilerin ortak iradesiyle bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak tek başına bu yeterli değildir.

“HER ŞEY BİR KİŞİNİN İKİ DUDAĞI ARASINDA”

Jale Nur Süllü, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın "Meclis'te yeni bir komisyon oluşturuyoruz. Kadınların şiddete maruz bırakılmasına müsaade edemeyiz" açıklamasının ardından Meclis’te komisyon kurulması ile ilgili soru üzerine şöyle konuştu:

“Bu ülkede her şey bir kişinin iki dudağı arasında olduğu için herkes gelecek talimatlara bakıyor. Kanunlar hazır yapılıyor, Meclis’e gönderiliyor, birilerinin talimatlarıyla araştırma komisyonu kuruluyor. ‘Her şeyi ben yaparsam olur’ iddiasıyla yola çıkıyorlar. Her zaman uyarıyoruz. AKP’li milletvekillerini uyarıyoruz ama onlar kalkan inen elleriyle gelen talimatlar doğrultusunda hiçbir özgürlükleri olmadan yasaları kabul etmeye ya da gelen araştırma önergelerini reddetmeye son derece hazırlar. Biz o yüzden demokrasi çağrısı yapıyoruz. Meclis’in çalıştırılması talebinde bulunuyoruz. Sonlarının geldiği günler çok yakın. CHP iktidarında daha demokratik ortamda herkesin söz hakkının olacağı, muhalefet partilerinin de görüşü alınarak birtakım çalışmaların meydana getirileceği ve Meclis’in eski yasama faaliyeti etkinliğinin kazandırılacağı dönemi tesis edeceğiz.”(ANKA)