DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, hiçbir gücün bu coğrafyada yaşayan Kürtleri karşı karşıya getirmemesi gerektiğini ifade ederek, “Ankara, Bağdat, Şam, Erbil arasında kurulacak bir ittifak savaş ve çatışma ittifakı olmamalı. Eğer bir ittifak kurulacaksa da bugüne kadar kurulanın tam tersine savaşa karşı halkların kazanımını koruyacak bir ittifak olmalı” dedi.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin MYK toplantısı devam ederken, Rojava ve Suriye ile ilgili gelişmelerin yanı sıra gündeme ilişkin DEM Parti Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi.

Türkiye ile PKK arasında Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan çatışmalara ilişkin konuşan Ayşegül Doğan, “Yanlış politika diyemeyeceğimiz kadar çok ağır bedellere mal olan bir dış politikadan bahsediyoruz. Mesela bakınız Irak Kürdistan Bölgesinde yaşananlara. Çok büyük bir endişeyle takip ediyoruz ve canımız yanıyor orada yaşananları takip ederken. 90’lı yıllarda zorla sınır hattında köyler boşaltıldı. Milyonlarca insan zorla yerinden edildi de ne oldu? Bugün Türkiye o gün aldığı kararların tazminatını ödüyor hala. Dolayısıyla bunlara yalnızca yanlış politika demek yetmiyor. Bunlar maksatlı olarak yapılan ve değişen iktidarlara rağmen değişmeyen politikalar. O halde adını doğru koymak gerekiyor. Kürtler yaşadıkları tüm coğrafyalarda; Türkiye, Irak, İran, Suriye ve hatta diaspora da dahi varlık mücadelesi vermek durumunda kalıyor. Son derece meşru bir hakkı kullanıyorlar bu saldırılara karşı. Daha önce bu çok acı bir şekilde tecrübe edildi” dedi.

“Hiçbir gücün, halkları tekrar bu kötü tecrübeleri yaşayacak günlere götürmemeli” diyen Doğan, “Ankara, Bağdat, Şam, Erbil arasında kurulacak bir ittifak savaş ve çatışma ittifakı olmamalı. Eğer bir ittifak kurulacaksa da bugüne kadar kurulanın tam tersine savaşa karşı halkların kazanımını koruyacak bir ittifak olmalı. Hiçbir güç bu coğrafyada yaşayan Kürtleri karşı karşıya getirmemeli, hiçbir güç bunun hesabını yapmamalı. Buna dönük yapılacak hesaplar tarihten hatırlanacağı üzere boşa çıkan ve ne yazık ki ağır bedeller getiren hesaplardır. Bu hesapları yapan bütün güçleri bu hesapları yapmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. Hiçbir Kürt gücü de bu hesapların parçası olmamalıdır. Bu dönemde yapılacak hesap daha çok barış olmalıdır, bir arada yaşam olmalıdır” diye konuştu.

“Türkiye Suriye'de bu defa ne arıyor?”

Sözcü Ayşegül Doğan konuşmasının devamında şunları söyledi:

DEM Parti: Kayyım beyhude bir teslimiyet dayatmasıdır DEM Parti: Kayyım beyhude bir teslimiyet dayatmasıdır

“Ne yapılıyor Kürtlerin yaşadığı coğrafyalarda? Kilometre derinlik hesapları yapılıyor. Oraya 30 kilometre, buraya 40 kilometre... Bu yapılan uluslararası hukuka da aykırıdır. MYK’mız bu gelişmeleri yani Irak Kürdistan Bölgesinde yaşananları ve Suriye’ye ilişkin verilen mesajları birbirinden ayrı bir şekilde ele almıyor. Bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamasından alıntılar yapmak istiyorum: “Suriye’de çok karmaşık bir tablo var. Bu tablonun tartışmaya açılması için çok zaman lazım”. DEM Parti olarak şunu hatırlatmak isteriz; çok zaman geçti, 10 yılı aşkın bir savaş halinden bahsediyoruz. Ağır bedelleri oldu bu zamanın. Bu hafta Suruç Katliamının yıldönümü. Böyle bedellerden bahsediyoruz.

10 Ekim Gar Katliamı, Reyhanlı, 5 Haziran HDP mitingi… Bunlar çok ağır can kayıpları. Sarsıcı etkileri toplumsal olarak hala devam ediyor. Daha nasıl bir zamana ihtiyaç var? Bu karmaşık tablonun ortaya çıkmasında -buradan Hakan Fidan'a soruyoruz- Türkiye’nin nasıl bir rolü oldu? Bunu kamuoyuna açıklasınlar. Herkesin sorduğu soruyu DEM Parti olarak bir kez daha soruyoruz: Türkiye Suriye'de bu defa ne arıyor? Hakikaten Dışişleri Bakanının dediği gibi bir normalleşme furyası başlayacaksa -ki normalleşme deyip durdukları son aylarda bir normalizasyonun olmadığını hep beraber gördük- nasıl bir normalleşme? Eğer Suriye ile ilişkilerde normalizasyon arıyorsanız, bunu geçmişi yeniden düşünerek yapacaksanız.

“Salt normalleşme kelimesini kullanarak ne iç politikada ne dış politikada normalleşme sağlanamaz”

O halde açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması gerekir. Mülteciler konusunda Türkiye ne yapacak? Gönüllü dönüşler dahil olmak üzere nasıl bir planlama yapacak? Suriye’de yaşayan halklar, birleşik ve demokratik bir Suriye'de yaşamak istiyor. Siz de halkların iradesine, onların yaşamak istedikleri şekilde saygı duyuyor musunuz? Orada hem eski pozisyonunuzu koruyacaksınız hem de Suriye ile yeni ilişkiler yaratmak isteyeceksiniz! Bu nasıl mümkün olacak? O halde Türkiye gerçekten ne arıyor Suriye'de? Eski pozisyon korunarak yeni ilişkilerin olamayacağı ayan beyan ortada. Zaten 31 Mart seçimlerinden önce bu yapılmak istendi ama başarılamadı. Arabuluculuk, kolaylaştırıcılık misyonu yüklediğiniz ülkeler bunu nasıl ve ne maksatla değerlendirdi? Bunları bilmek Türkiye kamuoyunun hakkı.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes dış politikadaki yeni hamlenin gerçekten yeni olup olmadığını bilmek istiyor. Diyorsunuz ki Dışişleri Bakanı olarak, “Cumhurbaşkanımız mücadeleye devam ederek diyalog kapısını hep açık tutar”. Bu kapı kimlere açık? Nasıl bir diyalog kapısı? Bu diyalog ne üzerine kurulacak? Gerçekten çatışmaların derinleşmemesi için olur yeni politikalar. Arabuluculuk da kolaylaştırıcılık da bunun için olur. Aksi takdirde ortaya çıkan şey çatışmaları derinleştirir. Kolaylaştırıcılık tarafsızlık ile olur. Nasıl bir tarafsızlık? Eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, adaletten ve bu evrensel değerlerin tesis edilmesinden yana olur. Tekrar ediyorum; salt normalleşme kelimesini kullanarak ne iç politikada ne dış politikada normalleşme sağlanamaz.

“Kürtler bir tehdit unsuru değildir”

Yine Hakan Fidan’dan alıntı yapmak istiyorum, kendisi zamanın ruhuna atıfta buluyor. “Zamanın ruhu barışı ve istikrarı aramaya zorluyor”. Evet, zamanın ruhu epeydir barışı ve istikrarı aramaya zorluyor ama barış ve istikrar sizin okuduğunuz haliyle gerçekleştirilemez. Barış ve istikrar, güvenlikçi politikalarla sağlanamaz. Barış ve istikrar, denenmiş yöntemlerin aynılarını tekrar etmekle sağlanamaz. O halde ne yapılması gerekiyor? Gerçekten Suriye ile ilgili yeni bir politika izlediğinin ve bu politikaların da halkların kazanımlarını korumaya ve gözetmeye dönük olduğunun ispat edilmesi gerekir. Hem Türkiye kamuoyuna hem DEM Parti’ye hem de Suriye'de bulunan diğer güçlere. Daha önce yapılmadı değil yapıldı. PYD ile bu ülkede ilişkiler kuruldu. Bunlar kazandıran politikalardır. Orada yaşayan Kürtleri, Türkiye’nin demokrasi mücadelesi için güçlendirici bir etki yaratacak potansiyel olarak görmek gerekir. Kürtler bir tehdit unsuru değildir; aksine bir arada çoğulcu, eşit, adil bir yaşamın emniyet supabıdır. Böyle yaklaşamadığı takdirde yanlışın daha ötesindeki politikalardan geri dönmek imkansız olur.

“Kızıltepe’de yapılacak tarım mitingiyle kampanya startımızı veriyoruz”

Ekonomik maliyetlerden de bahsettik. Hepimiz bunu bireysel hayatlarımızda tek tek yaşıyoruz. Herkesi etkiliyor. Daha önce bununla ilgili bir kampanya açıklamıştık. MYK toplantımızda bu kampanyaya ilişkin değerlendirmeler de sürüyor. Ekmek ve Adalet Kampanyamızla ilgili bazı noktaları paylaşmak istiyorum, son halini sizlerle paylaşıyorum. Mardin Kızıltepe'de 19 Temmuz’da tarım mitingiyle start veriyoruz. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan katılıyor.

Mardin Belediye Eş Başkanlarımız ve milletvekillerimiz katılıyor. İl ve ilçe örgülerimiz ve yöneticilerimiz katılıyor. 19 Temmuz saat 17:00’de Kızıltepe’de yapılacak mitingle Ekmek ve Adalet Kampanyamızı başlatacağız. Komisyon Eş Sözcülerimiz İbrahim Akın ve Sevtap Akdağ da bununla ilgili açıklama yaptı. Tarım mitinginden sonra 25 Temmuz’da Ağrı’da bir esnaf buluşması gerçekleştireceğiz. Yine Gürbulak Sınır Kapısında bir açıklama olacak ve buluşma gerçekleştireceğiz. 28 Temmuz’da Batman’da emek buluşması planlıyoruz. 29 Temmuz’da Hatay’da rezerv alanında bir buluşma olacak. Tabii deprem mağdurlarıyla da buluşacağız. 7 Ağustos’ta Iğdır’da bir tarım buluşması ve aynı zamanda kadın işçilerle buluşma gerçekleştirilecek. 11 Ağustos’ta Kocaeli Gebze’de tersane işçileriyle buluşulacak. 17-18 Ağustos’ta Antalya’da turizm işçileriyle bir buluşma gerçekleştireceğiz. 19 Ağustos’ta İzmir’de emeklilerle bir buluşma gerçekleşecek. 20 Ağustos’ta İzmir’de bir ekoloji buluşması planlıyoruz ve 21 Ağustos’ta Manisa’da tarım işçileriyle buluşuyoruz. Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu kadın buluşmalarımızı açıklayacak. Temmuz ve Ağustos ayı boyunca daha pek çok il ve ilçede emekçilerle buluşacağız. İlerleyen günlerde bunu daha ayrıntılı bir şekilde kamuoyuna açıklayacağız.”