20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin birçok kentte açıklama yapıldı. Yapılan açıklamalarda Türkiye ve Kurdistan’da çocuklara yönelik işlenen suçlara dikkat çekilirken, Çocuk  Hakları Sözleşmesi’nin uygulanması talep edildi. 

DİYARBAKIR

Diyarbakır Barosu, baronun adli yardım binasında açıklama yaptı. Açıklamada Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sekreteri Büşra Güger konuştu. 6 Şubat Mereş merkezli deprem, Kuzey ve Doğu Suriye’de devam eden çatışmalı süreç ve Gazze’de yaşanan sivil ölümlere dikkat çeken Güger, bu süreçlerde en çok zarar görenlerin çocuklar olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) yaptığı açıklamaya dikkat çeken Güger, Türkiye’de 4,5 milyon, Suriye’de ise 3,7 milyon çocuğun depremden etkilendiğini belirtti. Güger, “Yine verilere göre; 850.000’den fazla çocuk, hasar görmüş veya yıkılmış evlerini terk etmek zorunda kalarak başka yerlerde yaşamaya başlamıştır. 6 Şubat’ta deprem ile başlayan ve hala devam eden süreçte; depremden etkilenen çocuklar, sürecin en başından beri hak ihlallerine maruz bırakılmaktadır” dedi. 

Bitlis'te eylemler 2 gün süreyle yasaklandı Bitlis'te eylemler 2 gün süreyle yasaklandı

Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik yapılan saldırılarda 3 binin üzerinde çocuğun hayatını kaybettiğini açıklayan Güger, “Yaklaşık 1 milyon çocuğun ise gidebileceği güvenli bir yer yoktur” ifadelerinde bulundu. Kuzey ve Doğu Suriye’de ise 2011’de başlayan ve hala devam eden savaş ve çatışmalı süreçte yaklaşık 30 bin çocuğun hayatını kaybettiğini ifade eden Güger, “Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan savaşın yanı sıra 6 Şubat depremi de çocuk ölümlerinde ve hak kayıplarında olumsuz yönde etkili olmuştur” dedi. Güger, Baro Çocuk Hakları Merkezi olarak çocukların maruz bırakıldığı her türlü ihlalin karşısında olduklarını söyledi. 

ADANA 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla dernek binasında basın toplantısı yaptı. Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada basın metnini İHD Adana Şube Yöneticisi Havin Ölmez okudu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 20 Kasım 1989’da Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilip, 1990 yılında Türkiye tarafından imzalandığını anımsatan Ölmez, çocuk haklarında ilerlenemediğini söyledi. 

Adana’da çocukların yaşadıkları ihlallere ilişkin konuşan Ölmez, Adana'da suça sürüklenen çocuklara işaret etti. Kentte daha çok, "Hırsızlık, gasp, tehdit, şantaj, kasten adam yaralama, taksirle adam yaralama, resmi belgede sahtecilik, kendisinden yaşça küçük çocuğa cinsel istismar/taciz/saldırıda bulunma" gibi suçlara itildiğini belirten Ölmez, çocukların birçok alanda mağdur edildiğini ifade etti. 

Çocukların “ihmal, istismar, çocuk işçiliği, sokakta çalıştırılma” gibi suçların mağduru olduğunu kaydeden Ölmez, “Bu sorun yalnızca bir hukuki sorun olmayıp aynı zamanda bir sosyal sorun olduğu gerçeğini de ortaya çıkarmaktadır. Suça itilen çocuk, korunmaya ihtiyacı olan çocuk ve suç mağduru çocuk sorunu her yıl artarak devam etmiş, sorunun çözümünde ise, ne yazık ki bir arpa boyu yol kat edilememiştir” dedi. 

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne vurgu yapan Ölmez, “Tüm çocukların, Çocuk Hakları Sözleşmesinde belirtildiği gibi ayrımcılığa uğramayacağı, yaşama ve gelişme haklarının etkili şekilde yerine getirileceği, çocukların yüksek yararının gözetileceği ve kendisi hakkında alınan kararlarda görüş belirteceği yani Çocuk Hakları Sözleşmesinin bu temel ilkelerine uygun günlerin gelmesi için mücadelemiz her zaman devam edecektir. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü tüm dünya çocuklarının eşit, adil bir dünyada yaşamasının hepimizin sorumluluğu olduğunu hatırladığımız gün olsun" diye belirtti. 

MERSİN

İHD Mersin Şubesi, dernek binalarında açıklama yaptı. Açıklamada konuşan İHD Mersin Şube Başkanı Gazi İnci, Türkiye ve İsrail’in saldırılarına dikkat çekti. Savaş sonucu Gazze’de ve Rojava’da çocukların yaşamını yitirdiğine işaret eden İnci, Türkiye’de son 10 yılda 22 çocuğun zırhlı araç çarpması sonucunda yaşamını yitirip, 27 çocuğun ise yaralandığına dikkat çekti. 

İnci, “Türkiye’deki toplumsal barışın yolu Kürt sorununun çözümünden geçiyor. Kürt sorunu barışçıl, diyalog yöntemi ile çözülmelidir. Barışçıl diyaloğun tesis edilmesi için İmralı tecridinin ortadan kaldırılması gerekir" dedi.

HATAY 

İHD İskenderun Şubesi, 20 Kasım’a ilişkin dernek binası olarak kullandıkları konteynerde basın toplantısı yaptı. Çok sayıda kişinin katıldığı toplantıda basın metnini İHD İskenderun Şubesi Sekreteri Adil Bahtiyar okudu. Bahtiyar, Türkiye’de çocuk haklarına yönelik ortaya çıkan karanlık tablonun, çocuk haklarının coğrafyamızda sadece kâğıt üzerinde kaldığını gösterdiğini belirterek, "Çocuklarımız için mutlu ve huzurlu bir gelecek kurmanın ilk ve önemli adımı şiddetin her türlüsünden arınmış barışçıl bir ortamın yaratılmasıdır. Barışa en çok çocuklar ihtiyaç duymaktadır" ifadelerini kullandı.

Bahtiyar, son olarak önerilerini şöyle sıraladı:

"* Çocuk Hakları Sözleşmenin çekince konulan maddelerine de derhal taraf olunmalı, iç hukukta her çocuk için erişilebilir düzenlemeler yapılmalıdır.

* Çocuklara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için Çocuk Hakları ve İnsan Hakları örgütlerinin katılımıyla 'Çocuğa Karşı Şiddeti Önleme Ulusal Eylem Planı' hazırlanmalıdır.

*  Çocuk Cezaevleri kapatılmalı ve Kanunla Muhalefete Düşen Çocuklar için onarıcı, sosyal yaşama katılımlarını destekleyici ve çocukları güçlendirici programlar hayata geçirilmelidir. Çocukların kapatılması için açılması planlanan Çocuk Ceza İnfaz Kurumları ve Çocuk koğuşları derhal lağvedilmelidir.

* Engelli çocuklar ve ailelerinin sosyal yaşama dahil olacağı başta erişilebilirlik olmak üzere tüm tedbirler eksiksiz hayata geçirilmelidir.

* RTÜK dahil olmak üzere, çocuklarla ilgili her konuda karar mekanizmalarına çocuk katılımı ve çocukların görüş ve önerilerini sunacağı mekanizmalar oluşturulmalıdır.

* Deprem bölgesindeki çocuklarla ilgili kamuoyunu tatmin edici ayrıştırılmış bilgilerin ivedilikle paylaşılması, halen kayıp olan çocuk sayısı ile ailesini tümden kaybeden çocukların durumuna ilişkin bilgiler kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

* Her çocuğun eğitim ve öğretim görme hakkı kapsamında ilköğretimden başlayarak her kademede beslenme ve barınma desteği sağlanmalıdır. Farklı etnik grupların kendi anadillerinde eğitim öğretim almalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.

* Çocuk işçiliğinin önlenmesi için çocukların ve ailelerin ekonomik ve sosyal olarak desteklenmesi ve çocuk çalıştıran işyerleri etkin bir şekilde denetlenmelidir.

* Merkezi ve yerel yönetim bütçelerinde çocuklar için harcanacak kaynakların ayrılması zorunlu olmalı ve ayrılan kaynağın çocuklar için harcanması kurala bağlanmalıdır.

* TBMM bünyesinde çocuk haklarını koruyup gözetecek Çocuk Hakları İhtisas Komisyonu kurulmalıdır."