Biz Homo sapiensler olarak eskiden yalnız değildik. Uzun zaman önce, çok daha fazla insan çeşitliliği vardı; Homo sapiens, yaklaşık 300.000 yıl önce soyu tükenmiş tahmini sekiz insan türü ile birlikte yaşadı. Sadece 15.000 yıl kadar önce, mağaraları Denisovalılar olarak bilinen başka bir insan türüyle paylaşıyorduk. Ve fosilleşmiş kalıntılar, türümüz ortaya çıkmadan önce dünyada çok daha fazla sayıda erken insan türünün yaşadığını gösteriyor.
Bath Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Nick Longrich, “Şu anda bir insan türü var ve bu tarihsel olarak gerçekten garip” diyor. “Çok uzak geçmişte değil, o kadar özel değildik, ama şimdi geriye kalan tek biziz.”
PEKİ, KAÇ TANE İNSAN TÜRÜ VARDI?
Tam olarak kaç farklı insan türünün var olduğunu bulmak söz konusu olduğunda, özellikle araştırmacılar tamamen ayrı ve önceden bilinmeyen türler olduğu anlaşılan yeni fosilleri ortaya çıkarmaya devam ettikleri için, işler oldukça hızlı bir şekilde karmaşıklaşıyor.
Bournemouth Üniversitesi’nde evrimsel bir paleoekolog olan John Stewart, “Sayı artıyor ve kiminle konuştuğunuza bağlı olarak değişecek.” diyor.
Bazı araştırmacılar, Homo erectus olarak bilinen türlerin aslında Homo georgicus ve Homo ergaster dahil olmak üzere birkaç farklı türden oluştuğunu iddia ediyor.
Stewart, “Her şey bir türün tanımı ve bir tür içindeki çeşitliliği ne derece kabul ettiğinizle ilgili” diyor. “Biraz sinir bozucu ve ukalaca bir tartışma haline gelebilir çünkü herkes bir cevap ister. Ama gerçek şu ki, gerçekten buna bağlı.”
TÜR NEDİR?
Bir türün tanımı eskiden güzel ve basitti: İki birey verimli yavrular üretebiliyorsa, bunlar aynı türdendir. Örneğin, bir at ve bir eşek, bir katır üretmek için çiftleşebilir, ancak katırlar birbirleriyle başarılı bir şekilde üreyemezler. Bu nedenle, biyolojik olarak benzer olsalar da atlar ve eşekler aynı tür değildir.
Ancak son yıllarda bu basitlik, bir türün nasıl tanımlanacağına dair daha karmaşık bir bilimsel tartışmaya yol açtı. Melezleme tanımını eleştirenler, tüm yaşamın cinsel olarak çoğalmadığına işaret ediyor; bazı bitkiler ve bakteriler eşeysiz olarak çoğalabilir.
Diğerleri, türleri benzer anatomik özelliklere sahip organizmaları gruplayarak tanımlamamız gerektiğini, ancak bu yöntemin de zayıf yönleri olduğunu savundu. Dünyanın farklı yerlerinde cinsiyetler ve hatta aynı türün bireyleri arasında önemli morfolojik farklılıklar olabilir, bu da onu yaşamı sınıflandırmanın çok öznel bir yolu haline getirir.
Bazı biyologlar, türler arasındaki çizgileri çizmek için DNA kullanmayı tercih ederler ve gelişen teknoloji ile bunu artan hassasiyetle yapabilirler. Ancak her eski insanın DNA’sına sahip değiliz – örneğin Homo erectus’un genomu hiçbir zaman dizilenmedi.
Bu durum, ortalama bir Avrupalı DNA’sının yüzde 2’sinin Neandertallerden ve bazı Melanezyalıların (Avustralya’nın doğrudan kuzeydoğusundaki Okyanusya’daki adalardan yerli halk) DNA’sının yüzde 6’sının Denisovalılardan geldiğini düşündüğünüzde daha da bulanıklaşıyor. Öyleyse, biz bu atalardan ayrı bir tür müyüz?
Stewart, “Bazı insanlar size Neandertallerin bizimle aynı türler olduğunu söyleyebilir” diyor. “Onlar sadece biraz farklı bir modern insan türü ve melezleşme bunun kanıtı, ancak türlerin tanımı artık sadece melezleşebilmekten yapılmıyor.”
Tüm bunları hesaba kattıktan sonra, bazı uzmanlar tür kavramının gerçekte var olmadığını iddia ettiler. Ancak diğerleri, bir türün sağlam tanımını yapmayı başarmak neredeyse imkansız olsa da, evrim hakkında – kendi türümüzün evrimi de dahil – anlamlı bir şekilde konuşabilmemiz için çabaya değer olduğunu söylüyor.
Bu yüzden, bir türün farklı insanlar için farklı şeyler ifade ettiğini bilerek çabalıyoruz – bu, elbette, insanların şimdiye kadar kaç insan türünün var olduğu konusunda anlaşamayacakları anlamına geliyor. Aynı zamanda bir insanı neyin oluşturduğu sorusu var. Bu soruyu cevaplamak için, ortak atalarına kadar insan ve şempanzeleri içeren büyük bir grup olan “hominin” kelimesi anlamaya yardımcı olur.
Stewart, “Şempanze ve biz ortak bir atadan evrimleştik.” diyor. İnsanların, antik şempanzelerden yaklaşık 6 milyon ila 7 milyon yıl önce ayrılmasından sonra gelen her şey olduğuna karar verirsek, büyük olasılıkla çok geniş bir grup olur. Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, çoğu bilim insanı tarafından tanınan en az 21 insan türünü listeledi. Yine de tamamen eksiksiz bir liste değil; Örneğin Denisovalılar yok.
Listede olanlar arasında Homo sapiens, Neandertaller, Endonezya’da hobbit büyüklüğünde insanlar, Homo erectus ve Homo naledi bulunuyor. Liste, zamanla insanların ve şempanzelerin ortak atasına daha yakın var olan ve bu nedenle günümüz insanlarından çok şempanze gibi görünen diğer türleri de içeriyor. Görünüşlerine rağmen, bu türler hala erken insanlar olarak biliniyor. Stewart, “5 milyon yıl geriye gidip onların bize benzemesini bekleyemezsiniz.” diyor.
Stewart, “Smithsonian 21 olduğunu söylüyorsa, çeşitliliğin çok daha fazla olduğundan emin olabilirsiniz.” diyor. Bunun nedeni, listenin, evrensel olarak kabul edilmeye yakın olan türleri seçerken, ihtiyatlı davranması.
Örneğin Endonezya’da bir mağarada ortaya çıkarılan ve birkaç kemikten bilinen yeni keşfedilen cüce insan türü Homo luzonensis, Smithsonian’ın listesinde yer almıyor.
Araştırmacılar ayrıca, henüz kazılmamış birçok fosilleşmiş tür olduğundan şüpheleniyorlar.
(Arkeofili)