Devletin, istihbarat elemanları ve kolluk güçleri eliyle öğrencilere, gençlere, sendika ve sivil toplum örgütü çalışanlarına yönelik başvurduğu politikalardan biri ajanlaştırma. İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi’nin verilerine göre, 2018 yılından bu yana ajanlık dayatmasına maruz kalan 81 kişi derneğe başvuru yaptı.
DEM Parti Sûr İlçe Örgütü Eşbaşkanı Meliha Cömert’e, 26 Ekim’de kendisini takip eden polis tarafından ajanlık dayatıldı. 14 Kasım’da Dicle Üniversitesi’nde, 12 Aralık’ta ise Munzur Üniversitesi’nde okuyan bazı öğrenciler, polisin ajanlık dayatmasına maruz kaldıklarını belirterek İHD şubelerine başvurdu. Son olarak Amed’de, Ağustos ayından bu yana kolluk görevlilerinin sistematik baskısına maruz kalan KESK’e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Şube Sekreteri Erhan Gümüş, 18 Aralık günü sokakta önünü kesip kendilerini istihbarat elemanı olarak tanıtan kişilerin muhbirlik tekliflerini reddettiği için tehdit edildi.
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, derneklerine yapılan başvurular üzerinden devletin başvurduğu ajanlaştırma politikasını değerlendirdi.
90’lı yıllardan bu yana devam eden bu uygulamaları “devletin kirli yöntemi” şeklinde tanımlayarak, İçişleri Bakanlığına çağrıda bulundu.
‘KİRLİ VE İLLEGAL BİR YÖNTEM’
Ajanlaştırma politikası ile 90’lı yıllardan bu yana sıkça karşılaştıklarını dile getiren Eren Keskin, özellikle Mehmet Ağar ve Meral Akşener’in İçişleri Bakanı oldukları dönemleri hatırlattı.
Ajanlaştırmanın yaygın olarak başvurulan bir yöntem olduğunu söyleyen Keskin “Bu yöntem kirli ve illegal bir yöntemdir. Devlet illegal bir yönteme başvuramaz. Yasalar gereği bunu yapamaz ama maalesef ki bunun devam ettiğini görüyoruz. Son olarak sendikacı arkadaşımıza bu baskının yapılması, ailesiyle birlikte tehdit edilmesi aynı yöntemlerin gerçekten devam ettiğini gösteriyor” dedi.
‘90’LI YILLARIN DEVLET AKLI’
“Bunu yapan insanlar kimdir?” diye soran Keskin, ajanlaştırma politikasını “90’lı yılların devlet aklı” olarak tanımladı. Keskin, “90’lı yıllarda yaşadığımız acıları hepimiz çok yakından biliyoruz. O nedenle devlet bu aklı değiştirmeli” diyerek, ajanlaştırma teklifleri ve tehditleriyle karşılaşanlardan hiç vakit kaybetmeden derneklerine başvurmalarını istedi.
‘KÜRT SORUNUNDAKİ ÇÖZÜMSÜZLÜK POLİTİKASININ SONUCU’
Devletin bu tür baskı ve tehditlerle sonuç alamayacağını vurgulayan Keskin, “Bu devletin Kürt sorununda geldiği çözümsüzlük politikalarının bir sonucu. Bunlarla sonuç almak mümkün değil. Ancak demokrasi, insan hakları, eşitlikle sonuç alabilir. Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere göre, bu yöntemlerin hepsi yasadışı yöntemler. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) tarafı ve bu yöntem hem tehdit hem de işkence anlamına, özel hayata saldırı anlamına gelmekte. O nedenle bir an önce durdurulması gerekiyor” şeklinde konuştu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya da çağrıda bulunan Keskin, şunları söyledi: “Kendisini Süleyman Soylu’dan daha farklı bir İçişleri Bakanı olarak değerlendiriliyor. Süleyman Soylu’nun, Mehmet Ağar’ın, Meral Akşener’in kullandığı yöntemleri kullanmasın. Bu yasadışı yöntemleri bir an önce sona erdirsinler.”