Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 21 Eylül 2020 tarihinde sadece okul öncesi ve birinci sınıflar için yüz yüze eğitim ve öğretimin başlayacağını duyurdu. Fakat eğitim emekçileri alt yapı ve gerekli önlemler alınmadan yüz yüze eğitime geçmenin riskli olacağını söylüyor. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-sen) Merkez Kadın Sekreteri Derya Yulcu, bilimi esas aldıklarını belirtti.

Yulcu, "İnsanlara panik yaptırmak gibi bir amacımız yok. Okulların açılması temel hedefimiz ama bilimin de ne söylediği ortada, o riske karşılık ciddi önlemlerin alınması gerekiyor. Hiçbir ekonomik kaygı gütmeden kamu kaynakları harcanmalı ve okullarda tez zamanda açılmalı. Çünkü esas olan yüz yüze eğitimdir" diye konuştu.

500 ÖĞRETMENE KOVİD-19 TEŞHİSİ

Henüz yüz yüze eğitime geçilmeden 24 Ağustos itibariyle öğretmenlerin okullara çağrılması ardından 500 öğretmenin koronavirüse (Kovid-19) yakalandığını hatırlatan Yulcu, "Herkesin okulda bulunmadığı bir süreçte bu kadar vaka çıktı bu da aslında karşı karşıya olduğumuz riski gösteriyor. Bu noktada MEB sorumluluk almamak için öğretmen ve velilere taahhütname imzalatıyor. Bu devletin sorumluluğu fakat bugün bu sorumluluk velilere ve öğretmenlere yüklenmek isteniyor. Bunlar sosyal devlet mantığıyla bağdaşmayacak şeyler. Bir risk mutlaka olacaktır ama bununla mücadele edilebilir. İktidara böyle bir görevi ve sorumluluğunu hatırlatmak bizim görevimiz" diye belirtti. 

'BÜTÇE AYRILMALI'

Okulların açılması durumunun 18 milyon öğrenci ve 1,5 milyon eğitimciyi ilgilendirdiğini anımsatan Yulcu, "Aslında bakılınca bütün bir toplumu ilgilendiren mesele. Çok ciddi yaklaşılmalı ve büyük bütçeler ayrılmalı. Uzaktan eğitim mevcut şekliyle olmaz. Bakanlığın verilerinde de bu durum gözler önüne serildi. Öğrencilerin 4/'i ulaşabildi. Çocukların eğitim hakkı bu koşullarda ihlal ediliyor. Çünkü hala ülkemizde televizyonu, bilgisayarı olmayan çokça çocuk var. İçeriği zaten problemli olan bir eğitim evde ve ekran başında haliyle yüz yüze eğitimin yerini alamaz" dedi.

‘KÖY OKULLARI AKTİFLEŞMELİ’

Pandemi öncesinde de okullarda ciddi hijyen sorunu olduğunu sözlerine ekleyen Yulcu, şöyle devam etti: "Okula temizlik malzemelerinin, dezenfektanın ve maskenin alınması lazım. Kadrolu güvenceli çalışma esas alınmalı. Çünkü hala ücretli ve sözleşmeli çalışan öğretmenler var. Özel okullara teşvik varken devlet ve köy okullarının kapatılması durumu var. Devlet okulları kaderine terk ediliyor kayıtlarda ciddi bir düşüş var. Köy okullarının açılması ve oraya kadrolu öğretmenlerin atamasının yapılması lazım. Büyük kalabalık okullardan ziyade küçük mahalle köy okulların aktifleşmesi önemli." 

ÇOCUKLAR YALNIZLAŞTI

Yulcu, 6 ay boyunca öğrencilerin okuldan uzak kalmasının ciddi yan etkileri olduğunu vurguladı. Öğrencilerin yalnızlaşma ve eğitimden kopma süreci yaşadığını dile getiren Yulc, şunları ifade etti: “En azından istismara uğrayan bir çocuğun kendini ifade edebileceği, asosyal bir çocuğun sosyalleşebileceği, oyun oynayabileceği, apartmanlara sıkıştırılmış çocukların gidip yaşıtlarıyla bir araya gelebileceği bir yerdi okullar. Her ne kadar okul bahçeleri küçültülse de öyle bir ortamdı. Şimdi bundan da mahrum kaldı çocuklar. Bu noktada istismarın, şiddetin görünmez kılındığı bir süreci de yaşıyoruz. Annesi babası çalıştığı için yalnız kalan çocuklar var, mevsimlik tarım işçisi çocuklar var. Bugün gidip tarlada çalışan çocuğa 'kitap getirdik, sana eğitim vereceğiz, taşımalı araçla geldik' söylemleri sadece popülist birkaç görüntüden ibaret." 

Milli Eğitim Bakanlığı duyurdu: Okullar 1.5 gün tatil olacak Milli Eğitim Bakanlığı duyurdu: Okullar 1.5 gün tatil olacak

'KOŞULLAR SAĞLANSIN'

Yulcu, hem uzaktan eğitim hem de yüz yüze eğitim için bir altyapının oluşturulması ve bütün koşulların sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Yulcu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bilgisayarı ve televizyonu olmayan çocukların ve öğretmenlerin tez zamanda bu ihtiyaçları giderilmeli. Sermayedarlara ve özel okullara yapılan teşvikler ranta giden kamu kaynakları parasız eğitim ve sağlığa yönlendirilmelidir. Bu krizi yönetmek için güçlü bir siyasi irade gerekiyor ama bugün sadece söylem düzeyinde kalınıyor.”

MA / Eylem Akdağ