Cıwan Haco’nun yeni albümü ‘Felek’, 24 Mayıs günü raflarda, daha doğrusu dijital platformlarda yerini alıyor. CD’leri de satışa sunulacak ancak Red Müzik üzerinden ağırlıkla dijital platformlarda dinleyici ile buluşacak.
Cıwan Haco Artı Gerçek'ten Fehim ışık'ın sorularını yanıtladı:Türkiye’de de yakından tanınan, sevilen, her kesimden ve her milletten dinleyicisi, hayranı olan Cıwan Haco ile yeni albümünü, müziğindeki yeniliği, bir de albümüne damgasını vuran duygularını anlattı. Cıwan Haco’ya 24 Haziran’da yapılacak erken seçimi ve Selahattin Demirtaş’ın adaylığını da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sınıra gidip ‘yaylalar’ diyen sanatçılar hakkında görüşlerini belirtti.
“HİÇBİR ALBÜMÜM BİR ÖNCEKİNE BENZESİN İSTEMEDİM”
Son albümün teaserini dinleyebilme şansım oldu. Cıwan Haco ‘Felek’ albümünde hem müziğiyle, hem içeriğiyle kendisinin ilk dönemlerine bir dönüş mü yaptı?
Önce son söylediğinizden başlayayım o zaman. İçerikten söz ettiniz. İçeriğin değişmediğini söyleyeyim. Cıwan’ın sanatında Kürtlük, içeriğe hep etki etti. Bu değişmedi, değişmez de. Ben her dönem Kürtlere yapılan zulmü müziğime yansıttım. Kalan yaşamımda bu şekilde devam edecek. Halkımın davası tüm albümlerime renk vermiştir. Kürt halkına yapılan zulümler ile Kürtlerin emsalsiz direnişleri müziğimde, sanatımda hiçbir zaman uzaklaşamayacağım noktalardır. Bu konuda seninle aynı düşüncede değilim. İçerik hep böyleydi.
İçerikle ilgili sorumu açarak yeniden soracağım ama ondan önce ‘Felek’teki müziğe ilişkin de görüşlerini almak istiyorum.
Müzik bir denizdir. Ben şimdiye kadar hiçbir albümümün diğerine benzemesini istemedim. Benim için Felek, tamamen yenidir. Yeni ritimler, müziğin pop, rock, caz tüm yönlerini kullanmak istedim.
“YENİ ALBÜMÜMDE MÜZİĞİN TÜM RENKLERİNİ KULLANDIM”
Pop ve rockun yeni albümünüzün alt yapısına hakim olduğunu söylemek mümkün mü?
Doğrusu, tüm müzik renklerinin birlikte yer aldığı karma bir albüm söz konusu. Caz kendini bu albümde görüyor. Bazen rock yapıyoruz. Arabesk de var. Her ne kadar birileri arabesk için ‘Arap müziği’ tanımlaması yapsa da ben aynı kanaatte değilim. Arabesk, bir Ortadoğu müziğidir, sadece Arap olarak görmek gerekmiyor. Arabeske karşı olmak gibi bir yanlışlık içinde olmamalıyız. Kürt halkının büyük çoğunluğu arabesk müzik dinliyor.
Böyle bir karma yöntemi niye tercih ettiniz?
Müziğin her türünü seviyorum. Bölge halklarının, Arapların, Farsların, Türklerin müziğini de severek dinliyorum. Ermeni ve Azeri müziği de benim için aynı değerdedir. Folklorik Kürt müziğinden dengbêjlerimize kadar her renk benim müziğimin kaynağıdır. Doğrusu bu albümde bunların her birinden bir renk olsun ve tamamen yeni bir albüm olsun diye çaba gösterdim. Umarım bunu başarabildik ve bizi sevenlerin gönlünce bir albüm yapabildik.
“DİYARBAKIR SORUNUN MERKEZİDİR”
Cıwan Haco’nun her rengi seviliyor. Bu doğru. Ben yine içeriğe döneyim, istiyorum. Kürt meselesinin çözümü noktasında adımların atıldığı, nispeten rahatlamanın olduğu dönemlerde müziğinizde daha popüler bir içerik egemendi. Baskıların tekrar arttığı, insanların katledildiği, direnişin de beraberinde arttığı dönemde, Cıwan Haco tekrar ilk günlerindeki üslubuna döndü. Popüler içerikten öte halkının dönemini yansıtan içeriğe ağırlık verdi. Örneğin müziğiyle birlik çağrısı yapıyor, Şifa Gerdi ve Arin Mirkan gibi sembol Kürt kadınları üzerinden mesajlarını veriyor... Yani politik tutumunu albümüne daha açık yansıtıyor.
Doğru diyorsun. O zaman şuradan başlayalım. Durumun normalleşmesi için adımlar atıldığında, yollar açıldığında bize de görev düşüyordu. Gelin, dediler. Ben o dönem Batman’a gittim. O dönem bende öyle bir inanç oluştu ki Kürt meselesi artık çözülüyor. Benim için Kürt meselesi, sorun Kuzey Kürdistan’da çözülünce çözümü mümkün olacak bir meseledir. Elbet hiçbir parçanın kıymeti bir diğerinden az değil ancak bilmek gerekir ki problemin esası Diyarbakır’dır. Diyarbakır’da sorun çözülünce Erbil, Kamışlo, Mahabad’da rahatlıkla çözülür.
Türkiye’de çözüm süreci döneminde eşimle de konuştum. O İzlandalı ve ona ülkemize dönelim, dedim. Eğer Diyarbakır’da yapamam dersen, pekâlâ İstanbul’a da gidebiliriz, diye önerdim. İstanbul, Kürtlerin en çok yaşadığı şehir. Hatta çocuklar için İngilizce eğitim veren okullar bile araştırdık. Evet, barıştan güzel, savaştan kötü bir şey yok. Kürtlerin savaşı seven bir toplum olmadığını da biliyoruz. Kürtler hep kendilerini savundular. Kürtlerin direnişi, kendilerini yok etmek isteyenlere karşı geliştirdikleri bir savunmadır.
Maalesef, bu olumlu süreç adım adım bozuldu ve bugünlere geldi. Kimse savaş olmasını, insanların ölmesini istemez. Bu savaş bitsin diyen çok geniş bir kesim var. Ancak eğer savaştan başka yol bırakmıyorlarsa Kürtlere, Cıwan yine kendi şehitlerinin yanındadır. Ben ne yapabilirim, nereye gidebilirim! Tutumumu ancak müziğimle sergileyebilirim.
“HALKINA UZAK CIWAN’DAN KİMSEYE HAYIR GELMEZ”
Cıwan Haco’nun müziği politik tutumunun yansımasıdır, öyle mi?
Yüzde yüz öyledir. Şifa Gerdi, Arin Mirkan gibi Kürt kadınlarının, Kürt kadın özgürlüğünün sembollerini nasıl görmezden gelebiliriz! Tüm dünyada bilinen sembol Kürt kadınları ile ilgili bir şey söylemeyen Cıwan’dan kimseye hayır gelmez. Şifa Gerdi ile birebir de tanışıyorum. Rudaw adına ilk röportajı o benimle yaptı. Arin Mirkan’ın kahramanlığı, ölüme giderken söyledikleri hiç aklımdan çıkmıyor. Bir tek insanın ölümünü istemeyiz. Ancak sonuç bu olunca da yerimizi, tutumumuzu net olarak göstermek zorundayız.
“RED MÜZİK İLE DİJİTAL ORTAMDA OLACAĞIZ”
Tekrar albüme dönersek. Red Müzik’te ilk albümünüzü yapıyorsunuz. Hem Red Müzik yeni, hem de dijital platform üzerinden yaygınlaştırarak Kürtler, Cıwan Haco sevenler açısından yeni bir yöntem de deniyorsunuz? Bu bir risk değil mi?
Red Müzik’in sahibini, Ayhan Evci’yi yakından tanıyorum. Doğrusu benim açımdan artık ciddi bir problem yok. Daha açık diyeyim; albüm üzerinden kazanç elde etme gibi bir niyetim de yok. Derdim, bizden sonraki nesle yeni ve umut veren şeyler bırakmak. Müzik artık giderek dijitalleşiyor. Artık CD kalmayacak, giderek bitecek. Artık elimizdeki her telefon aynı zamanda bir müzik kutusu...
Albüm, hep dijital ortamda mı olacak?
CD’de olur ama ağırlıkla dijital ortamlarda olacak. Youtube, Facebook, İnstagram, Twitter ortamından, diğer dijital müzik ortamlarından isteyen dinleyebilecek. Bunu Ayhan ile konuştuk. O yapalım, deyince başladık. Red Müzik bu yönüyle yeni bir platform ve umarım bunu başarır, dijital platformlarda müziğimizin hak ettiği yeri bulmasını sağlar.
Dijital ortamlarda en fazla Kürt müziği istismar ediliyor. Bunu nasıl önleyeceksiniz?
Bunu engelleyebilmek için resmi kayıtlar yapıldı. Bu platformlarda kayıtlı olduğu için kimse o kadar rahat çalamayacak. Önceden verdiğimiz şirketler bir kayıt sistemi olmadığı için bizleri de kandırabiliyorlardı. İnanın, şimdiye kadar CD’lerimden tek kuruş kazanç elde etmiş değilim. Önemli değil tabi. Şükür fakir değiliz. Gönlümüz zengin. Hem kendilerini tanıdığım, hem güvenli bulduğum için Red Müzik’i tercih ettim. Umarım gençlerimize de yol açılır ve hiçbir sanatçımıza hile yapılmaz, kimsenin hakkı yenmez.
“CEGERXWİN MÜZİĞİMİZE GÜÇ KATIYOR”
Albümde şiirleri olanlara bakalım biraz. Kürtlerin büyük şairi Cegerxwin, Cıwan Haco albümünde yine yerini almış. Cıwan Haco, Dilber Haco, Cano Şakir ve Çelebi Haco var. Cegerxwin ile bir mesaj mı veriyorsunuz?
Cegerxwin ile özel bir mesaj vermeye gerek yok. Onu tüm Kürtler biliyor ve biz bu büyük şairin şiirleri ile müziğimize, sanatımıza güç katıyoruz. Dilber Haco şimdiye kadar birçok albümümde şiirleri ile yer aldı. Çelebi Haco da aileden, şiirleriyle albüme renk kattı. Cano Şakir ise Şifa Gerdi ve Arin Mirkan üzerine söylediğim parçaların sözünü yazdı. Her birinin bu albümde emeği büyüktür.
Albümdeki müzisyenlerde de her milletten insanlar var sanırım...
Doğrudur, çoğunluğu Alman olan sanatçılar enstrümanlarıyla albümüme katkı sundu. Müzisyenler arasında Kürt de var, Türk de... Ayhan Evci’nin prodüktörlüğünü üstlendiği albüme Uli Kringler, Olaf Gödecke, Ümit Yılmaz, Ali Busse, Gerrit Heineman, Sinan Acar, Tim Rodig, Bilge Bolat gibi değerli müzisyenler katkıda bulundu. Ümit sazıyla katkı sundu. Sinan da ciddi katkılar sunan sanatçı arkadaşımız. Bu çalışmanın halka ulaşmasındaki emekleri nedeniyle hepsine minnettarım. Ancak son kararı verecek olan albümü dinleyenler olacak. Her Kürdün, her müzikseverin zevkle dinleyebileceği bir albüm yapmak istedik.
“KÜRTLER BAĞDAT’A İTTİFAK İLE GİTMELİ”
Tekrar müzik dışındaki sıcak gündeme dönelim istiyorum. Sanatçı olarak hayranlarınız tutumunuzu merak ediyor, inancındayım. 24 Mayıs’ta albümünüz piyasaya çıkıyor. Tam 1 ay sonra da Türkiye’de bir seçim yapılacak. Cumhurbaşkanı adaylarından biri olan Selahattin Demirtaş cezaevinde. Irak’ta da seçimler yapıldı bu arada. Bu seçimlere ilişkin ne dersiniz?
Irak’taki seçimlerde görünen o KDP 25 sandalye ile Kürtlerin birinci partisi olmuş. Doğrusu en büyük sorun ittifak meselesi. Ne yazık ki Kürtler arasında bir ittifak yok. Bağdat’a bir ittifak halinde gitmeleri durumunda seçimlerin sonuçlarının bir anlamı olur. Güçlü bir biçimde Bağdat’a gitme dışındaki her seçenek Kürtlerin zararınadır.
“DİYARBAKIR’DA OLSAM OYUM DEMİRTAŞ VE HDP’YE OLACAKTI”
Türkiye için ne dersiniz?
Türkiye ne yazık ki çok karmaşık bir dönemde. Yüzlerce gazeteci, binlerce siyasetçi, milletvekili, aydın, akademisyen cezaevlerinde. En önemlisi de Selahattin Demirtaş gibi birisi cezaevinde. Doğrusu Demirtaş gibi tanınmış bir siyasetçinin, Kürt siyasetinin önde gelen bir temsilcisinin kolundan tutulup cezaevine atılması kabul edilebilir bir durum değil. Bir suç mu işlemiş? Bir çatışmaya girip insan mı öldürmüş? Tam aksine bunlar insanlığın geleceğini savunuyor. Bunları cezaevine atmak, vahşettir.
Doğrusu Türkiye öyle bir süreçteki nasıl çözüleceğini de bilmiyoruz. Türkiye, aynı zamanda Kürtlerin de ülkesi. Bu bir realitedir. Savaşla, çatışmayla bu sorun çözülmez. Selahattin Demirtaş zindana atılınca Kürt sorunu bitti mi? Milyonları hapse atsalar bu sorun bitmez, başkaları çıkar yine hakkını ister. Bu işin gideceği yer yine diyalogdur. Kürtler ve Türkler oturacak, uzlaşacak ve Kürtlerin ulusal hakları tanınarak bu sorun çözülecek. Bu savaşarak, çatışarak çözülecek bir sorun değil. Savaşın, çatışmanın ne kadar zararımıza olduğunu hep birlikte gördük. Cizre’de, Sur’da, Silopi’de, Şırnak’ta binlerce insanımız öldürüldü. Doğrudur, Kürtlerin bir kısmı bu çatışmalara destek verdi ancak büyük bir bölümü bu çatışmaları, ölümleri benimsemedi, istemedi, karşı çıktı. Ayrıca bu çatışmalardan yalnız Kürtler değil tüm Türkiye zarar gördü. Bu nedenle açık diyeyim, diyalogdan öte başka bir yol ve yöntem yoktur. Kürtler aklıselim hareket etmek zorunda... Kürtlerin bir milyon insanla Diyarbakır sokağına çıkmasının anlamı açıktır. Bu tutum, savaş istemiyorum anlamına gelir. Herkes bu mesajı doğru algılamak zorunda...
“PARLAMENTODA GÜÇLÜ OLMAK TÜM DÜNYAYA MESAJDIR”
Seçimler bu süreçte değerlendirilebilecek bir yol mu? Ne dersiniz? Çözüme nasıl bir katkı sağlar?
Seçimler iyi bir yoldur ve kanımca en iyi yoldur. Herkes nasıl bir Türkiye istediğini bu seçimler yoluyla gösterebilir. Kürtler açısından da önemlidir. HDP 80 milletvekili ile parlamentoya gittiğinde bu bir tutum değil miydi? Bir güç olarak parlamentoya gittiler ve tüm dünyaya sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini gösterdiler. Bu tabloyu yeniden oluşturmak lazım...
Bu vesileyle Kürt halkına ricamı bir kez daha yüksek sesle dillendirmek istiyorum. Lütfen, sandıklara gidin, oylarınızı HDP’ye ve Demirtaş’a verin ki tavrınıza tüm dünya bir kez daha şahitlik etsin. HDP’ye eleştirileriniz olabilir. Ben de zaman zaman eleştiriyorum. Baş göz üstüne. Eleştirin ama HDP’den başka oy vereceğimiz bir kesimin olmadığını da görün. Bugün Diyarbakır’da yaşıyor olsaydım oyumu kesinlikle Demirtaş’a ve HDP’ye verirdim. Onlar milletimin temsilcileridir ve ben milletinin yanında duran biri olarak başka bir alternatifi düşünemem. Umarım ki milletimiz bu gerçeği görür ve oylarını HDP’ye verir, Demirtaş’a verir. Biz Newroz’u milyonlarla kutlamak, sorunu diyalogla çözmek istiyorsak bunu yapmalıyız.
Doğrudur, başka partilerimizde var. Onlar da bizim sesimiz. Hepsine saygı duyuyoruz. HDP’ye eleştirilerinin olduğunu da biliyorum. Eleştirileri olsun ama bu seçimlerde HDP dışında bir seçeneğin olmadığını onlara tüm kalbimle bir kez daha hatırlatmak isterim.
“BAZI SANATÇILAR YAPTIKLARIYLA DEĞERLERİNİ DÜŞÜRDÜLER”
Türkiye’de aralarında İbrahim Tatlıses ve Alişan gibi Kürtlerin de olduğu bazı ünlüler Afrin harekatı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sınıra gidip hükümete, askeri operasyona destek verdiler. Bazılarını sanırım siz de tanıyorsunuz. Bu durumu nasıl yorumlarsınız?
Doğrusu bu şekilde davranmamaları gerekirdi. Onları bir dereceye kadar anlamak mümkün... Kendi devletleridir, kendi hükümetleridir. Yine de bu role soyunmamaları gerekirdi. Tarafsız davranabilirlerdi. Türk askerleri de kardeşlerimizdir. Onların da ölmesini istemiyoruz. Ancak biz bunu savunurken onlar Afrin’deki Kürt kardeşlerinin ölümünü savundular, bunu alkışladılar. Bunu nasıl yaparlar? Oradakiler Kürt ve onlara dönük saldırıları desteklemek bir sanatçının işi değil. Bu sanatçılar tanınan, bilinen ve sevilen sanatçılar. Hiçbir şey yapamıyorlarsa bile evlerinde oturup sanatlarını, müziklerini yapsınlar.
Kamuoyu önündeki sanatçılar, söyledikleri her kelimeyi tartarak söylemeli. Devletinle ol, ancak halkına da uzak düşme. Halkına uzak düştüğünde zararı sen görürsün. Afrin, Türk devletine tek kurşun sıkmadı. En huzurlu yerdi. Tek bir kurşun sıkılsa haklıdırlar diyebilirdik. Bugün o insanların evlerine Arapları yerleştiriyorlar. Bu nasıl kabul edilir? Allah bile bunu kabul etmez. Burada şaşıranlar, adımını hak üzerinden atmayanlar, onlar. Bu sanatçıların bazıları Kürt üstelik... Yaptıkları onların değerlerini düşürdü.