Türkiye’de erkek egemen zihniyet, patriarkal yapı, erkek şiddeti, nefret dili, eril söylem ve cinsiyetçi dil iktidarın da bunlara paralel ve destekleyici söylemleri ile artış gösteriyor. Örneklerine her gün bir yenisi eklenen katliamlar, saldırılar, gözaltılar ve işkenceler de yalnızca erkekler tarafından değil, kolluk tarafından da sıklıkla tekrarlanıyor. Son yıllarda gerçekleşen eylem ve etkinliklerde özellikle kadınlar sistematik şekilde hedef yapılarak önce darp ve işkence edilerek gözaltına alınıyor, serbest bırakıldıktan sonra da sistematik taciz ve şiddete dönüşüyor.
Kadınlardan korkuyorlar!
Kadınların son 10 yılda verdiği mücadele ve kararlılık başta failler olmak üzere kolluğu dahi korkutuyor. Kadınların İstanbul Sözleşmesi’nin resmi olarak yürürlükten kaldırılmasına ilişkin düzenlenen 1 Temmuz eyleminde “Sözleşme de bizim, sokaklar da!” sloganıyla altı barikatı aşmaları bunun bir örneği. 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla 5 Eylül günü Bakırköy’de düzenlenmek istenen “Barış Mitingi”nin yasaklanmasına ilişkin Taksim Tünel’de yapılmak istenen protesto eylemine yönelik polis şiddeti de “bu korkuyu” gösteren bir başka örnek oldu. Eylemde 2’si çocuk 47 kişi işkence ile gözaltına alınırken, İstanbul İl Emniyet Müdürü Yardımcısı Muharrem Yazgan, darp edilerek gözaltına alınmaya çalışılan bir kadına, cinsiyetçi küfür ve hakaretlerde bulundu ve o anı kayıt altına alan kadın gazeteci de polis tarafından şiddete maruz bırakıldı.
Öte yandan eylemde basın açıklaması yapmak isteyen, yürüyen tüm vekiller ve kadınlar da ablukaya alındı. “Adım atanı alacaksın” diye tehdit eden polisin ablukaya alarak konuşması engellenmeye çalıştıklarından biri de “Hepiniz yargılanacaksınız” diye haykıran Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekilli Hüda Kaya’ydı. Hüda, son yıllarda kadınların sistematik olarak eylemlerde ve etkinliklerde hedef gösterilmesi ve kolluğun kadınları işkence ve şiddete maruz bırakmasına ilişkin jinnews'e değerlendirmelerde bulundu.
‘Korku ve zincirleri kıranlar HDP’li kadınlar oldu’
“Şiddetin meşrulaştırılması” ifadesinin eskiden daha “hafifmiş” ve sonradan artmış gibi bir algıya sebep olduğunu ifade eden Hüda, 7-8 yıl önce de özellikle kadınların şiddete maruz kaldığını vurguladı. Toplumda özellikle son yıllarda çok derin, travmatik toplumsal olaylar, katliamlar, saldırılar ve siyasal linçler yaşandığını kaydeden Hüda, etkilerinin, pratiklerinin ve izlerinin hala yaşanmaya ve bedellerin hala ödenmeye devam edildiğinin altını çizdi. Hüda, iktidarın ülkede korku yönetimi gerçekleştirdiğini dile getirerek, tüm bu travmatik virajlarda korku ve zincirleri kıranların başta HDP’liler olmak üzere kadınlar olduğunu söyledi.
‘Kadınlar en büyük hedef halinde!’
Başta Kürt kadınlar olmak üzere HDP’li kadınların krizleri aşmaya çalışmakta bir öncü olduğuna vurgu yapan Hüda, “Yıllardır yaşadığımız 8 Martlara, 25 Kasımlara, eylemlere, mitinglere, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yaşatılanlara bakınız, Türkiye’de gündemi belirlemede kadın gücümüzün etkisi yadsınamaz. Genel anlamda tüm tabana ve Kürt halkına yönelik kolektif ve bütünsel bir saldırı hep var oldu. Fakat kadınların olduğu yerlerde, eylemlerde kadınların daha aktif görünür olduğu durumlarda ve ağırlıklı olarak yapılan kadın eylemlerinde yine her zaman kadınlar en büyük hedef halinde” dedi.
‘Saldırıların sebebi iktidar ve İçişleri Bakanı’nın bizzat kendisi’
Hüda, Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü haftasında Galatasaray Meydanı’nda maruz kaldıkları saldırıları örnek vererek, “Yaşlı kadınlarımız, annelerimiz toplumsal vicdanı önceleyen, insan hakları noktasında kendi kimliğini, varlığını, yasasını, vicdanını kanıtlamış olan toplumlarda kabul edilemeyecek saldırılarla karşı karşıya kaldı, kaldık ve tüm bu saldırılar kamuoyuna yansıdı zaten, herkes gördü” değerlendirmesinde bulundu. Hüda, “Güvenlik güçleri tarafından, yaptığımız her etkinlikte bu saldırılarla karşı karşıya kalmamız, Türkiye’de AKP iktidarının eril zihniyetinin ve şiddet severliğinin bu politikalarından, dillerinden, nefret söylemlerinden cesaret alarak bizlere karşı bu kadar yoğun bir şiddet ve nefretlerini yansıtmalarının sebebi elbette ki bu iktidarın, İçişleri Bakanı’nın bizzat kendisidir” sözlerini kullandı.
‘İktidar kadınların mücadelesiyle gidecek!’
AKP iktidarının kadınların mücadelesiyle gideceğini söyleyen Hüda, şunları kaydetti: “‘Ben bir bakanım ama bugüne kadar bir içişleri genelgesi okumuş değilim’ diyen bir bakanın yönetimindeki güvenlik güçlerinden ne bekleyebilirsiniz. Sürekli saldırı, öfke, ayrıştırma ve toplumun belli kesimlerini özellikle hedef haline getirerek ‘potansiyel terörist’ ve ‘düşman’ olarak tanıtıyor, anlatıyor ve eğitimler veriyorlar. Sokakta biz bu insanlarla karşılaştığımızda da en ileri derecede nefretlerini ve şiddetlerini bizlere, öncelikli olarak kadınlara yansıtıyorlar. Bütün bu şiddetlerine, nefretlerine, devletin tüm imkanlarını ellerinde bulundurmalarına rağmen medyasıyla, hukukuyla, yasasıyla, tüm siyasal mekanizmalarıyla, hazineleriyle, bütçeleriyle inanılmaz devasa bir güç var ellerinde ve bütün bunlara rağmen toplum, dünya kamuoyu, toplumlar nezdinde seviye yerlerde, bittiler, tükendiler. Çürüttüler her şeyi ama kendileri de çürüdüler, her şeyi tüketiyorlar ama kendileri çoktan tükenmiş durumda ve gerçekten kadınların azmi, cesareti ve mücadelesiyle çok daha hızlı bir gidişleri olacak.”
‘Zalimleri def edinceye kadar mücadelemiz sürecek!’
Kadınların hiçbir zaman baş eğmediğinin ve pes etmediğinin altını çizen Hüda, İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalkmadan önce ve sonrasında da hiçbir şekilde meydanlardan çekilmediklerini vurgulayarak, “Vardık, var olmaya devam edeceğiz; ta ki bu kötüleri, zalimleri yok edinceye, def edinceye kadar mücadelemiz sürecek!” dedi.