10- Avcı-Toplayıcılar Aslında Çoğunlukla Toplayıcıydı

Eski insanlar için kullanılan “avcı-toplayıcılar” tanımı, en azından And Dağları’ndakiler için “toplayıcı-avcılar” olarak değiştirilebilir.

Peru’daki Wilamaya Patjxa arkeolojik sit alanı, And Dağları’ndaki eski insanların diyetlerinin esas olarak bitkilerden oluştuğunu gösteren kanıtlar sağladı. C: Randy Haas

Atalarımızın yüksek proteinli, et ağırlıklı bir diyetle yaşadıkları yönündeki yaygın görüşü çürüten arkeolojik bulgulara göre, ilk avcı-toplayıcılar çoğunlukla bitki ve sebze yiyordu. Peru’da, And Dağları’ndaki iki mezar alanından 9.000 ila 6.500 yıl öncesine tarihlenen 24 bireyin kalıntılarından elde edilen kanıtlar, yabani patateslerin ve diğer kök sebzelerin tarımsal yaşam tarzına geçişten önce baskın bir beslenme kaynağı olabileceğini öne sürüyor.

9- Büyük İskender’in Tümülüsteki Aile Bireylerinin Kimlikleri Belli Oldu

Yıllar süren spekülasyon ve tartışmaların ardından nihayet Büyük İskender’in ailesine ait üç mezarın sahiplerinin kimlikleri belirlendi.

Vergina’daki Mezar I’deki iki üst çene. Soldaki orta yaşlı yetişkin bir erkek, sağdaki ise genç yetişkin bir kadın. C: Bartsiokas et al. 2023.

İlk kez 1977’de kazılan mezarlar, şaşırtıcı derecede zengin mezar eşyaları içeriyordu. Ancak, gömülen kemiklerin İskender’in yakın akrabalarına ait olduğuna dair hiçbir şüphe olmasa da, bilim insanları neredeyse yarım yüzyılı mezarlarda tam olarak kimin olduğu konusunda tartışarak geçirdiler. Şimdi ise bu kişilerin kimlikleri belli oldu. Kanıtlar, Mezar I’in Kral II. Philip’e, eşi Kleopatra’ya ve yeni doğan çocuklarına ait olduğu sonucunu destekliyor. Mezar II, Kral Arrhidaeus ve eşi Adea Eurydice’e aitti. Mezar III ise IV. İskender’e.

8- Amazon Yağmur Ormanlarında Kayıp Şehirler Bulundu

Arkeologlar, Amazon yağmur ormanlarında yaklaşık 2.000 yıl önce en az 10.000 çiftçiye ev sahipliği yapan bir kayıp şehirleri ortaya çıkardı.

Bu görüntüdeki kırmızı çizgiler yolun izi. C: INAH/Uxmal Archaeological Zone.

Lazer sensör teknolojisi, Ekvador’un yağmur ormanlarındaki toprak yığınlarını ve gömülü yol ağını ortaya çıkarıyor. Ekvador’daki bir dizi toprak tümsek ve gömülü yol, ilk olarak yirmi yılı aşkın bir süre önce fark edilmişti. Ancak o zamanlar tüm bunların birbirine nasıl bağlantılı olduğu anlaşılamamıştı. Lazer sensör teknolojisiyle yapılan son haritalama, bu alanların, And Dağları’nın ormanlık eteklerinde yaklaşık 1.000 yıl süren yoğun bir yerleşim ve bağlantı yolları ağının parçası olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, yerleşimlerin yaklaşık MÖ 500 ila MS 300 ila 600 yılları arasında Upano halkı tarafından iskan edildiğini buldu; bu dönem, Avrupa’daki Roma imparatorluğuyla kabaca çağdaştı.

7- Sakkara’da Mumya Maskeleri ve Sessizlik Tanrısı Heykeli Bulundu

Arkeologlar, Sakkara’daki kazılarda, Antik Mısır mezarları, mumya maskeleri ve ‘sessizlik tanrısı’ Harpokrates’in heykelini keşfetti.

İçinde iskelet bulunan bir lahit. C: Egyptian Ministry of Tourism & Antiquities

Mısır’daki arkeologlar yaklaşık 1.800 ila 4.800 yıl öncesine ait bir dizi mezar keşfettiler. Bu mezarların bazılarında renkli mumya maskeleri ve hatta sessizlik tanrısının heykeli bile bulunuyordu. Ölülerin taktığı renkli mumya maskeleri Ptolemaios dönemine (MÖ 304 – 30) ve Roma dönemine (MÖ 29 – MS 641) tarihleniyor” diyor. Arkeologlar ayrıca, sessizlikle ilişkilendirilen bir çocuğa benzeyen Yunan tanrısı Harpokrates’i kaz binerken gösteren küçük bir heykel de buldular. Ekip ayrıca üzerinde “Heroides” adlı bir adama ait olduğunu belirten bir yazı olan bir mezar stelini ortaya çıkardı.

6- 10.000 Yıllık “Sakız”, Kötü Ağız Sağlığını Gösteriyor

Yaklaşık 10.000 yıl önce güneybatı İskandinavya’da yaşayan avcı-toplayıcılar, diş çürümesi ve diş eti hastalığından muzdarip olabilir.

Huseby Klev sahasında bulunan çiğnenmiş katran parçalarından birinin kalıp dökümü. C: Verner Alexandersen.

İsveç’in Huseby Klev kentinde kazılan ve 9.890 ila 9.540 yaşları arasında tarihlenen üç parça huş katranı (ısıtılmış huş ağacı kabuğundan yapılan bir madde) üzerinde bulunan DNA’nın dizilimi çıkarıldı. Örneklerin mikrobiyal profilleri, modern insan ağzında, eski insan diş plağında ve 6.000 yıllık çiğnenmiş huş katranı örneğinde bulunan mikroplara oldukça benziyordu. Bu, Huseby Klev’den alınan örneklerin insanlar tarafından çiğnendiğini gösteriyor. Araştırmacılar ayrıca, Treponema denticola, Streptococcus anginosus ve Slackia exigua gibi diş eti hastalıklarıyla ve Streptococcus sobrinus ve Parascardovia denticolens gibi diş çürüğüyle ilişkilendirilen çeşitli bakterilerin bolluğunun da ortaya çıkardı.

5- Gizemli Antik Roma Objesinden Bir Tane Daha Bulundu

Kuzeybatı Avrupa’da şu ana kadar 100’den fazla on iki yüzlü obje bulundu, ancak arkeologlar hâlâ bunların ne için kullanıldığını bilmiyor.

Bronz nesne bilinen Roma dodecahedronlarına göre büyük ve yaklaşık 1.700 yıl boyunca neredeyse mükemmel bir şekilde korunmuş. C: Norton Disney History and Archaeology Group

Yaklaşık greyfurt büyüklüğündeki 12 kenarlı bir metal olan dodecahedron, geçen yaz Sheffield’ın yaklaşık 56 kilometre güneydoğusunda, bir çiftçinin tarlasında yaptığı kazı sırasında bulundu. Son 200 yılda kuzeybatı Avrupa’da 100’den fazla dodecahedron bulundu. Bu nesneler MS 1. ve 3. yüzyıllar arasına tarihleniyor ve yalnızca Roma İmparatorluğu’nun eski kuzey bölgelerinde bulundu. Dodecahedron, her yüzünde farklı boyutlarda delikler bulunan, genellikle bronz olan 12 kenarlı içi boş bir metalden oluşuyor. Bu delikler genellikle metale basılmış eşmerkezli halkalarla çevrili ve 12 yüzün buluştuğu her köşede bir çıkıntı bulunuyor. Ancak bunların hiçbirinde herhangi bir yazı yok ve Roma metinlerinde on iki yüzlü objelerin hiçbir tanımına rastlanmadı. Sonuç olarak, modern arkeologlar bunların ne için kullanılmış olabileceğini açıklayamıyor.

4- MS Hastalığı Riski, 5.000 Yıl Önce Yamnaya Halkı ile Yayılmış

Antik DNA çalışmasına göre, multiple skleroz (MS hastalığı) riski taşıyan gen varyantlarını Tunç Çağı’ndaki Yamnaya halkı yaydı.

Danimarka’nın “Porsmose adamı”nın kafatası. Büyük ölçüde şimdiki Rusya ve Ukrayna’nın bozkırlarından gelen Yamnaya çobanları, bu adamın ait olduğu Neolitik çiftçi popülasyonunun yerini aldı. C: Danish National Museum/PA

MS, vücudun kendi bağışıklık hücrelerinin beyne ve omuriliğe saldırdığı, kas sertliği ve yürüme ve konuşma sorunları gibi semptomlara yol açan bir hastalık. Güney Avrupa ile karşılaştırıldığında, Birleşik Krallık ve İskandinavya da dahil olmak üzere kuzeybatı Avrupa’da 100.000 kişi başına yaklaşık iki kat daha fazla multiple skleroz vakası görülüyor. Antik DNA, kuzey Avrupalıların neden diğerlerine göre daha yüksek multiple skleroz (MS hastalığı) riskine sahip olduğunu açıklamaya yardımcı oluyor: hastalık, yaklaşık 5.000 yıl önce bölgeye gelen ata binen sığır çobanlarının genetik mirasıydı. Araştırmacılar, Yamnaya adı verilen Tunç Çağı insanlarının, şu anda Ukrayna ve Rusya olan bozkırlardan kuzeybatı Avrupa’ya göç ettiğinde, günümüzde insanlarda multiple skleroz riskini artırdığı bilinen gen varyantlarını taşıdıklarını söylüyor.

3- Cerne Abbas Devi, Hercules’ti ve Orduların Buluşma Noktasıydı

Dorset yamacındaki dev çıplak adam figürü, aslında Batı Sakson ordularının Vikingleri savuşturmak için bir toplanma noktasıydı.

Tarihçiler, Cerne Abbas devinin, güç ve cesaretin simgesi olan Hercules’in bir imgesi olarak yapıldığının ‘açık göründüğünü’ söylüyor. C: Ben Birchall/PA

Yüzyıllar boyunca tarihçiler ve arkeologlar, İngiltere’de kireçli bir tepeye oyulmuş devasa, çıplak, sopa tutan Cerne Abbas devinin kökenleri üzerinde kafa yordu. Bu figür bir Kelt tanrısı mıydı yoksa bir çeşit eski doğurganlık sembolü müydü? Yeni araştırmalar, Dorset’teki 60 metre uzunluğundaki figürün, bölgenin Viking savaşçıları tarafından saldırıya uğradığı bir dönemde Batı Sakson orduları için ilham verici bir toplanma noktası olabileceği sonucuna vardı.

2- Ukrayna’da Boynunda Halkalar Olan 1.000 Yıllık İskeletler Bulundu

Ukrayna’da bin yıllık bir mezarlıkta, baltalar, kılıçlar, takılar ve ölülerin ayaklarının etrafında ahşap kovalar ortaya çıkarıldı.

Boyun halkalarıyla gömülen kadının yakından görünümü. C: Vyacheslav Baranov

11. yüzyıldan kalma mezarlık Kiev’in yaklaşık 80 kilometre güneyinde yer alıyor. Mezarlıktaki ölüler arasında hem erkek hem de kadınlar var. Ivakin ve Baranov, adamlardan bazılarının balta, mızrak ucu ve kılıç gibi silahlarla gömüldüğünü söylüyor. Kadınlardan birkaçı, yalnızca boyunlarda bulunan ve görünüşe göre o zamanlar bu bölgede bir tür sosyal işaret olan ayrıntılı boyun halkalarıyla gömülmüştü. Mezarlıktaki bazı kişiler ise ayaklarının dibinde ahşap kovalarla gömülmüştü. Arkeologlar, bunun da cenaze törenlerinin bir parçası olabileceğini düşünüyor.

Dünyanın en yaşlı kadını Duhok’taki nüfus sayımında kaydedildi Dünyanın en yaşlı kadını Duhok’taki nüfus sayımında kaydedildi

1- Kazakistan’da Göktürk Kağanını Tasvir Eden Altın Tokalar Bulundu

Kazakistan’da bulunan 1.500 yıllık altın tokalar, muhtemelen 6. yüzyılda yaşamış bir Göktürk kağanının bilinen en eski tasvirini içeriyor.

En iyi korunmuş olan levhanın bazı detayları erimiş, ancak iki yanında diz çökmüş hizmetkarların olduğu iki atı temsil eden bir tahtta oturan bir Göktürk kağanı görülüyor. C: Z. Samashev

Kazakistan’daki arkeologlar, 1.500 yıllık bir mezarda, Göktürklerin büyük hanı veya kağanının bilinen en eski tasvirlerinin yer aldığı iki altın süs eşyası keşfettiler. Gösterişli altın plakalar, kutsal bir pozla tahtta görkemli bir şekilde oturan ve etrafı hizmetkarlarla çevrili taçlı hükümdarı tasvir ediyor. Buluntular, Kazakistan’ın Çin, Moğolistan ve Rusya Sibirya ile uzak doğu sınırlarına yakın Eleke Sazy bölgesinden geliyor. Altıncı yüzyıla ait Göktürk mezarı, muhtemelen Eski Türk dilinde bir “tegin” veya “prens” olan bir asilzadenin kalıntılarını barındırıyor. Bu kişinin mezar alanı yedinci yüzyılda ölen adamı tanrılaştıran bir kült anıt kompleksine dönüşmüştü. (Arkeofili)