Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), "Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi savunuyoruz) kampanyası kapsamında 2020 yılına dair hazırladıkları "Kadına Yönelik Şiddet Durum Tespit Raporu"nu kamuoyuna açıkladı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği'nde (ÖHD) gerçekleştirilen açıklama öncesi konuşan TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, rapora ve kampanyaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
CİNS VE KİMLİK MÜCADELESİ
Hem kimlik hem de cins mücadelesi veren Kürt kadınlar açısından dayatılan şiddet sarmalının çok katmerli ve boyutlu olduğu bir dönemden geçtiklerini ifade eden Gökkan, “Çatışmaların yoğunluklu yaşandığı yerlerde, köy boşaltmaları, ev baskınları, gözaltı ve cezaevleri süreci sırasında birçok kadın kolluk kuvvetleri tarafından cinsel şiddete maruz kaldı. Fakat geçtiğimiz aylarda İpek Er isimli Kürt kadına tecavüz eden ve intihara sürükleyerek ölmesine sebebiyet veren Musa Orhan davasında olduğu gibi şu ana kadar hiçbir güvenlik görevlisi bu suçlardan ceza almadı” dedi.
TECRİT EN FAZLA KADINLARI ETKİLİYOR
Bir konsept olarak inşa edilen İmralı sisteminin toplumsal yansıması olarak her türlü hak ve toplumsal değerin hedef haline getirildiğini söyleyen Gökkan, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki bu tecrit Kürt sorunundaki çözümsüzlüğü dayatmakta ve savaşın devam etmesine sebep olmaktadır. Bu duruma karşı 27 Kasım günü cezaevlerinde açlık grevleri başlatılmıştır. Tecridin en fazla kadınların hayatına yönelen bir savaş politikası olduğu gerçekliği ile dün olduğu gibi bugün de en önde direnen yine kadınlar olmaktadır. Bu vesileyle adalet talep ettiği için cezaevinde ölüm orucuna başlayan ve bu talebi devlet tarafından görülmeyen Kürt ve Alevi bir kadın olan Ebru Timtik’i bir kez daha hatırlamak ve anmak isteriz” dedi.
AKP DÖNEMİNDE ŞİDDET
2020 yılı içerisinde sadece basına yansıdığı kadarıyla 249 kadının erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdiğini ifade eden Gökkan, 2020 yılı içerisinde 2 bin 520 kadının gördüğü erkek şiddetinden dolayı sendika, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarına başvurduğunu aktardı. Verilere göre 775 kadının sığınak talebinde bulunduğunu dile getiren Gökkan, “250 kadın ise ekonomik şiddete maruz kalmış ve yardım talebinde bulunmuş. 712 kadın gördüğü erkek şiddeti sonucu boşanma davası açmış ve 113 kadın maruz kaldığı cinsel saldırı sonrası başvuru yapmıştır. 18 yıllık faşist AKP iktidarıyla kadın kırımı binde 1400 artış gösterdi” ifadelerini kullandı.
BÖLGEDE 41 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
“2020 yılında Kürdistan’ın kimi illerinde en az 41 kadın eski eşi, erkek kardeşi, erkek arkadaşı tarafından katledilmiştir” diyen Gökkan, 60 kadının ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini aktardı. Devletin düşmanca söylemlerinin kadınların yaşamlarına mal olduğunu belirten Gökkan, erkek egemen iktidarın yaratmak istediği itaatkâr toplum modeli için evde, sokakta ve kadının var olduğu tüm alanlarda saldırdığını kaydetti.
244 TJA’LI GÖZALTINA ALINDI
2020 yılında en az 244 TJA aktivistinin gözaltına alındığını ve 81’inin tutuklandığını dile getiren Gökkan, evi polisler eşliğinde basılan Rojbin Çetin’i de hatırlattı. Yine operasyonlar kapsamında 70’li yaşlardaki Barış Annelerinin de gözaltına alındığını kaydeden Gökkan, şunları söyledi: “Gerek dünyadaki örnekler gerekse Türkiye örneği, bahse konu saldırıların amacını ve hedefini açıkça ortaya koymaktadır.”
KADININ ADI SİLİNDİ
AKP iktidarının kayyım politikasına dikkat çeken Gökkan, bu politikanın özelde kadınlara yaşam alanı bırakmayarak eşbaşkanlık sistemini kriminalize etmeyi hedeflediğini dile getirdi. Gökkan, kayyımlar tarafından uygulanan politikaları şöyle sıraladı: “Kadın merkezlerinin kapısına kilit vurmak. Kadın Merkezi’ne başvuruda bulunan kadınların dosyalarına el koymak, gizlilik hakkını ihlal etmek ve kadınların hayatlarının riske atılmasına neden olmak. Kadın birimlerinin yönetimine erkek memur atamak. Kadın Merkezleri’nin içeriğini değiştirmek, evlendirme dairesi ya da Kuran kurslarına çevirmek. Kadınların isimlerini taşıyan parkların adını değiştirmek.”
ÜNİFORMALI ŞİDDET
Kadının bedenine yönelik saldırıların, temelde kadın kültürüne genelde ise bütünüyle Kürtlerin öncülüğünü yaptığı ahlaki politik topluma bir saldırı olduğunun altını çizen Gökkan, “Askeri ve idari bürokrasinin de temel rol aldığı görülen kadına ve çocuğa dönük tecavüz olayları ve bu olaylarda yargının aldığı pozisyonu da ekleyince tecavüzün düzenin bir savaş aracı olarak kullanıldığını göstermektedir. Üniformalı paramiliter güçlere sınırsız yetki veren cezasızlık kültürü, kadınları aşk adı altında ve evlilik vaatleriyle kandırmakta; kendine bağlayıp tecavüz ederek kadını düşürmektedir. Özellikle son süreçte yaşanan tecavüz vakalarından fuhuşu normalleştirmeye kadar her kirli yönelimin altında devlet-iktidar askeri güçlerinin çıkması bunu artık resmi olarak doğrulamaktadır” dedi.
ÖNERİLER SIRALANDI
“Bu politikalara karşı dün nasıl olduysa bugün de aynı şekilde direneceğiz” diyen Gökkan, kadınların özgürlük mücadelesini ortak örgütlemelerle bir kadın sistemi oluşturarak başarılı kılabileceğini söyledi. Şiddetin çözümsüzlük getirdiğinin bilincinde olduklarını kaydeden Gökkan, TJA’nın önerilerini ise 8 başlıkta şöyle sıraladı:
“* Kürt sorununun güvenlik politikaları kapsamında ele alınması bir an önce durdurulmalı ve çözüm için yeniden girişimler olmalıdır.
* Kadınlar başta olmak üzere Kürtlere, muhaliflere yönelik gözaltı ve baskı politikalarına bir an önce son verilmelidir.
* Başta kolluk kuvvetleri olmak üzere, kadınlara yönelik uygulanan her türlü şiddette failin cezasızlık ile ödüllendirilmesi politikası bitirilmelidir.
* Kayyımların kadına yönelik şiddeti arttırdığı ve kadınların başvurabileceği, toplumsal yaşama katılabileceği mekanların kalmadığı göz önüne alınarak bu politikalara derhal son verilmelidir.
* Eşbaşkanlık sisteminin kadınların yaşamın içerisinde eşit temsiliyetinin inşa edilmesi ve varlıklarının-emeklerinin-iradelerinin görünür kılınmasının temel politikalarından biri olduğu kabul edilmeli ve yasal olarak tanınmalıdır.
* Tartışmaya açılan İstanbul Sözleşmesi, TCK 103 ve 6284 No’lu Yasa, amasız-fakatsız uygulanmalı, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği için etkin politikalar uygulanmalıdır.
* Kürtçe anadil kabul edilmelidir. Eğitim, sağlık, kültür gibi her alanda uygulanması için politikalar geliştirilmelidir.
* Baroların, STK’ların ve meslek odalarının kadına yönelik şiddet ile ilgili ayrıştırıcı veri tutmalı ve bu verileri kadın örgütleriyle paylaşmalıdır.”