Türkiye’deki müzelerde sergilenen ve üzerine birbirinden farklı hikayelerin ustalıkla işlendiği etkileyici lahitleri bu listede...
“Sarcophagus” (Lahit) kelimesi Grekçe “et” anlamına gelen “sarx” ve “yemek” anlamına gelen “phagein” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor; dolayısıyla lahit, lithos sarkophagos, “et yiyen taş” ifadesinden hareketle “et yiyen” anlamına geliyor. Bu isimlendirmenin kökeni, bazı eski taş lahitlerin yapımında kullanılan özel bir taş türüne dayanıyor. Bu taşın, cesedin çürümesini hızlandırdığına inanılıyordu. Böylece, “sarcophagus” kelimesi zamanla genel olarak taştan yapılmış lahitleri tanımlamak için kullanılır hale geldi.
Eğer aralarında henüz görmediğiniz varsa, en yakın zamanda gezi rotanızı buna uygun bir şekilde oluşturmanızı tavsiye ediyoruz. Gelin birlikte bu antik lahitleri daha yakından inceleyelim.
1. İskender Lahdi
İskender Lahdi, 1887 yılında Lübnan’ın Sidon kentinde Osman Hamdi Bey liderliğindeki kazılarda keşfedildi. Üzerindeki muhteşem alçak kabartmalarla tasvir edilen Büyük İskender’den dolayı İskender Lahdi olarak anılmasına rağmen, kendisi tarafından göreve getirilen ve MÖ 311 yılında ölen Sidon kralı Abdalonymos’a ait olduğu düşünülüyor.
Mükemmel korunmuş durumdaki lahdin üzerinde; İskender’in at üzerinde, Nemea aslanının postu ve Mısır tanrısı Ammon’un koç boynuzu le birlikte tasvir edildiği bir sahne, Pers ve Yunan askerlerinin Issus Savaşı’nı temsil eden etkileyici savaş sahneleri, iki av sahnesi, doğu süsleme sanatını yansıtan kartallar, kadın başları, Pers grifonları ve bitkisel motifler yer alıyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen en önemli eserlerden biri olan İskender Lahdi, Türk müzecilik tarihinde önemli bir yere sahip.
2. Ağlayan Kadınlar Lahdi
MÖ 360 civarına tarihlenen Ağlayan Kadınlar Lahdi, Sayda Nekropolü’nde yer alan 22 kral mezarından birinde, İskender Lahdi ile aynı yeraltı odasında keşfedildi. Lahdin içerisinde bir erkek kafatası bulunmuş olması, bu eşsiz eserin bir Sidon kralına ya da döneminin varlıklı bir bireyine ait olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.
Lahdin üzerini süsleyen 18 farklı pozda yas tutan kadın figürü, sanat ve işçilik anlamında muazzam bir detay zenginliği sunuyor. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde İskender Lahdi’nin hemen yanında sergileniyor.
3. Sidamara Lahdi
Yaklaşık 32 ton ağırlığıyla dünyanın en ağır lahitlerinden biri olarak bilinen Sidamara Lahdi, MS 3. yüzyıla tarihleniyor. 1900 yılında, Konya Ereğlisi-Karaman yolu üzerinde, eski adı Sidamara olan Ambar Köyü’nde bulundu ve Osman Hamdi Bey tarafından İstanbul’a getirildi.
Lahdin dört yüzü, kabartma tekniğiyle işlenmiş insan ve hayvan figürleriyle süslenmiş. Kabartmalarda, savaşçı figürleri göze çarpıyor. Özellikle ince işçiliği ve detaylarıyla dikkat çeken lahit, Anadolu’da bulunan lahitler içerisinde benzersiz bir yere sahip ve süslemeleri ve büyüklüğüyle öne çıkıyor.
4. Kütahya’da Bulunan Amazonlar Lahdi
Yunan askerleriyle savaşan kadın savaşçıların yer aldığı 1.900 yıllık Amazonlar Lahdi, dünyanın en iyi korunmuş Amazon lahdi olarak biliniyor.
MS 155-165 yıllarına tarihlenen ve Yunanlar ile Amazonlar arasındaki savaşı tasvir eden Torre Nova tipindeki bu lahit, Cladius Severinus ve eşi Berenice’ye ait. Aynı zamanda dönemin günümüze ulaşan nadir örnekleri arasında yer alıyor.
1990 yılında Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti’nin 3 km batısındaki nekropol alanında yürütülen kurtarma kazıları sırasında bulunan Amazonlar Lahdi, günümüzde Kütahya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen en önemli eserlerden biri.
5. Perge’de Bulunan Amazonomakhia Lahdi
MS 2. yüzyıla tarihlenen Amazonomakhia betimli bu lahit, 2003’te Perge Antik Kenti’nin Batı Nekropolisinde in situ olarak bulundu. Günümüzde buluntu yerinde korunmaya devam ediyor.
Perge Lahdi, Amazonomakhia konusunu betimleyen eserler içinde büyük öneme sahip. Bunun en önemli sebebi, bölgede bütün halinde bulunmuş tek eser olması. Bir diğer önemi ise bir mezar yapısı içinde in situ olarak bulunması. Lahdin ön uzun yüzünde, Amazonlar ve Yunanlar arasında geçen savaş tasviri, sağdan sola doğru hareket halinde verilmiş bir şekilde yer alıyor.
6. Çanakkale Biga’da Bulunan Polyksena Lahdi
1994 yılında bir kaçak kazı ihbarı üzerine, Çanakkale Müzesi’nin Kızöldün Tümülüsü’nde yaptığı kurtarma kazıları sonucunda açığa çıkarıldı. Anadolu’da bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı en eski lahit olduğu bilinen yaklaşık 2.600 yıllık Polyksena Lahdi, Troya Müzesi’nde sergilenen en önemli eserler arasında yer alıyor.
MÖ 6. yüzyıl sonlarına tarihlen lahdin ön uzun yüzünde düğüne hazırlık ve şölen, kısa yüzlerinden birinde gelin odası betimi, arka uzun yüzünde Polyksena’nın kurban edilişi ve Troialiların ağıtı ve diğer kısa yüzünde Hekabe’nin ağıtı sahnesi yer alıyor. Lahdin Polyksena ile aynı kaderi paylaştığı düşünülen bir genç kız için yapıldığı konusunda fikirbirliği olsa da, sipariş edildiği kişi dışında, bir soylu tarafından kullanıldığı düşünülüyor.
7. Perge Antik Kenti’nden Kaçırılan Herakles Lahdi
Perge Antik Kenti’nden kaçırılan ve İsviçre’de ele geçirildikten sonra Türkiye’ye iade edilen Herakles Lahdi, MS 2. yüzyıla tarihleniyor. Üzerinde Herakles’in 12 işi tasvir edilen Herakles Lahdi, uzmanlara göre kendi türünün geriye kalmış son dört örneğinden biri ve en iyi korunmuş olanı.
Günümüzdeki Afyon iline bağlı İscehisar ilçesinde yer alan Dokimeion mermer atölyesinde üretilmiş olan lahit, Arkeoloji literatüründe “Torre Nove” olarak adlandırılan tipte “küçük Asya lahit” grubuna giriyor ve yaklaşık 2.35 metre boyunda, 1.12 metre genişliğinde ve 3 ton ağırlığında.
8. Afyonkarahisar’da Bulunan Apameia Lahdi
MS 2. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen Apameia Lahdi, günümüz Afyonkarahisar’da yer alan Apameia Antik Kenti’nin Güney Nekropolisinde bulundu. Dinar ilçe merkezindeki devlet hastanesi temel kazıları sırasında ortaya çıkarılan eser, Afyon Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Docimeium’lu (İscehisar) sanatçılar tarafından yapılmış olduğu tahmin edilen lahdin köşelerinde Nike figürleri, iki dar yüzünde ise Medusa başları bulunuyor. Geniş yüzlerinden birinde Eroslar arasında Akhileus ve Penthesileia savaşı ve lahitle ilgili kadın ve erkek büstleri, diğer yüzde de Eroslar arasında Perseus ve Andromeda buluşması tasvir ediliyor.
9. Perge Antik Kenti’nde Bulunan Medusa Başlı Lahit
Roma dönemine, MS 2. yüzyıl tarihli Madalyonlu Lahit, Perge Antik Kenti’nin Batı Nekropolünde bulundu. Günümüzde Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen en etkileyici lahitlerden biri.
Lahdin tüm kenarlarında bir madalyon içinde oyulmuş Medusa başları yer alıyor. Uzun kenarlardaki Medusa başları bir yanda Nike diğer yanda Erotes figürleri ile destekleniyor. Beşik biçimli kapağın köşelerinde bitkisel süslemeler ve alınlığında bir omphalos bulunuyor.
10. Perge’de Bulunan Attika Tipi Dionysiak Lahit
Perge Antik Kenti’nin Batı Nekropolisinde 2003 yılı kazılarında bulunan Dionysiak Lahit, MS 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihleniyor. Gerek malzemesi gerek stili ile Attika atölyesi özellikleri gösteren lahit, Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Pentelikon mermerinden yapılan lahdin klineli kapağında uzanmış olan erkek ve kadın portreleri lahdin sahibi olan eşleri betimliyor. Dört yüzünde de Dionysiak nitelikli 46 figürün yer aldığı lahit, yapıldığı mermerin kalitesi, işçiliği, üzerinde işlenmiş olan mitolojik sahneleriyle üstün bir özellik gösteriyor.
Lahdin ön yüzünde İlyada’da geçen Dionysos ve Lykourgos mitosu ile ilgili sahneler yer alıyor. Lahdin kısa yüzlerinde ise üzüm toplayan Satyr (yarı keçi yarı insan formundaki varlık) ve Mainad (kendilerini Dionysos’a adamış kadınlar) figürleriyle birlikte Dionysos betimlerinde sıklıkla görülen bağ bozumu sahnesi bulunuyor.
11. Sidon’dan Getirilen Likya Lahdi
Osman Hamdi Bey tarafından 1877’de Sidon kral mezarlarında bulunan Likya Lahdi, MÖ 5. yüzyılın sonlarına tarihleniyor. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergileniyor.
Likya Lahdi’nin, bulunduğu yer olan bugünkü Lübnan sınırlarındaki Sidon’nun aksine, tipik bir Likya mimarisine sahip olması, heykeltıraşın Likya kökenli olduğuna işaret ediyor. Ancak, bu özel lahdin kimin için yapıldığı hâlâ bir sır. Paros mermerinden yapılan lahit, zarif Yunan heykeltıraşlık sanatının güzel örneklerinden biri.
Likya Lahdi, adını, kapağının Likya bölgesinde yapılan lahitlerin Tympanum ya da ters dönmüş tekne formundaki kapakları ile aynı olmasından alıyor. Lahdin üzerindeki frizler Atina akropolündeki Parthenon tapınağının frizlerine benziyor. Bu yüzden lahdi yapan kişinin Parthenon’u görmüş olması, hatta orada çalışmış olması muhtemel.
12. Çanakkale’de Bulunan Altıkulaç Lahdi
MÖ 4. yüzyılın başlarına tarihlenen Altıkulaç Lahdi, 1998 yılında Çanakkale’de Altıkulaç köyünde yer alan Çingene Tepe tümülüsünde bulundu.
Çan Lahdi adıyla da anılan Altıkulaç Lahdi, kaçak kazılar sonrasında büyük hasar görmüş olsa da kabartmalarının büyük bir kısmı sağlam kalarak üzerindeki boyaları ile birlikte günümüze ulaşmayı başardı. Likya’daki ünlü mezarlarla yaklaşık aynı zamanda yapılan lahit, muhtemelen Hellespontos Frigyası’nın bir Anadolu hanedanına aitti.
Altıkulaç Lahdinin yalnızca iki yüzeyinde figürsel anlatım bulunuyor. Lahdin ön yüzünde bir ağaç tarafından ikiye ayrılan iki ayrı sahne betimleniyor. Ağacın sol kısmındaki sahnede geyik avı, sağ tarafında ise yaban domuzu avı sahneleri bulunuyor. Lahdin daha kısa olan yüzünde ise muhtemelen Yunan psilos’u olan düşmüş bir hafif silahlı askere mızrak atan, uşağının eşlik ettiği atlı, zırhlı bir savaşçıyı gösteren bir savaş sahnesi yer alıyor. Günümüzde lahit, Polyksena Lahdi ile birlikte Troya Müzesi’nde sergileniyor.
13. Konya’da Bulunan Herakles Lahdi
1958 yılında Beyşehir’de Pappa-Tiberiopolis kenti kalıntılarında bulunan Konya Herakles Lahdi, MS 220-260 yıllarına tarihleniyor. “Herakles’in 12 İşi”nin betimlendiği lahit, Anadolu’da şimdiye kadar bulunmuş, yüksek kabartma tekniğinde yapılan Herakles lahitlerinin en iyi örneği. Günümüzde Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Kapak üzerinde ölen kişi ve eşinin uzanmış olarak tasvir edilen portreleri ve etrafında Eros betimleri bulunuyor. Kısa yüzlerinden birinde Herakles’in annesi Alkmene, Pythia kahini ve filozof Prodikos betimlenirken, diğer üç yüzünde ise oldukça detaylı bir işçilikle betimlenmiş Herakles’in 12 İşi’ne dair sahneler yer alıyor.
14. Hatay’da Bulunan Antakya Lahdi
MS 3. yüzyıla ait Antakya Lahdi, 1993 yılında Antakya’da yapılan bir temel kazısı sırasında tesadüfen bulundu. Sidamara olarak bilinen lahit grubuna giren Antakya Lahdi, Hatay Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Burmalı sütunlarla süslenen lahdin içinden çıkan sikkeler, yapım tarihinin MS 265-270 olduğuna işaret ediyor. Üzerindeki betimlemelerden aristokrat bir aileye ait olduğu anlaşılıyor. Lahdin kapak bölümünde işlenmemiş yüzlerle bir erkek, bir kadın, iki çocuk, bir at ve kuş figürü bulunuyor.
Ön dar yüzde yer altı tanrısı Hades’e giden bir kapının önünde bir ateş altarı ve bir kurban tasviri yer alıyor. Geniş yüzlerden birinde dramatik bir av sahnesi bulunuyor. Arka dar yüzde, üç figür ailenin bilgeliğini ve aristokratik kimliğini vurguluyor. Figürlerin parmak işaretleri bu bilgeliği sembolize ediyor. Diğer geniş yüzde ise bir veda tasviri yer alıyor.
15. Tarsus’ta Bulunan Akhilleus Lahdi
1958’de Tarsus kazılarında ortaya çıkarılan ve Troya savaşını yüksek kabartma olarak tasvir eden Akhilleus Lahdi, Roma dönemine ait. MS 2. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen lahit, Adana Arkeoloji Müzesi’nin önemli eserlerinden biri.
Lahdin uzun yüzlerinden biri, iki farklı sahneyi tasvir eden yarım kabartmalarla süslü: Solda, Hektor’un cesedini arabasının arkasında sürükleyen Akhilleus; sağda, Akhilleus’un önünde diz çökmüş ve oğlu Hektor’un cesedini geri vermesi için yalvaran Troya kralı Priamos.
Lahdin kısa yüzlerinden biri ise Akhilleus’un ölen arkadaşı Patroklos’un yasını tasvir eden yarım kabartmalarla süslü. Diğer kısa yüzünde bir sfenks, arka uzun yüzünde ise birbirine karşıt şekilde konumlandırılmış iki Grifon bulunuyor.
16. Side’de Bulunan Eroslu Lahit
1951-1952 yılları arasında sürdürülen Side Antik Kenti Doğu Nekropolü kazıları sırasında bir anıt mezarın içerisinde bulunan Eroslu Lahit, Eros tasvirli lahitler arasında oldukça iyi korunmuş örneklerden biri. Dört bir yanı kanatlı Erosların çeşitli duruşlarda betimlendiği sahnelerle süslenen lahit, teknik ve stil bakımından MS 2. yüzyılın son yarısına veya MS 3. yüzyılın ilk çeyreğine tarihleniyor.
Pamphylia tipinde ve gayet iyi korunmuş durumdaki mermer lahdin üzerinde Erosların ayakta durduğu, meyve taşıdığı, içtiği ya da sarhoş bir şekilde birbirlerine yaslanmış olduğu sahneler bulunuyor. Köşelerde zafer tanrıçası Nike betimleri, sağ ellerinde bir çelenk, sol ellerinde hurma dalı tutarak ayakta duruyorlar.
Lahdin kapak kısmı, yassı ve ince uzun kiremitlerle örtülü ve aslan başı formunda antefikslerle süslü. Alınlıkların içinde ise bir tarafta Medusa başı diğer tarafta yuvarlak bir kalkan kabartması bulunuyor.
17. Sidon’dan Getirilen Satrap Lahdi
MÖ 440-370 yıllarına tarihlenen Satrap Lahdi, adı bilinmeyen bir Pers Satrabına aitti ve Sayda Kral Nekropolündeki kazılarda bulundu. 1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Sayda kral mezarlarından çıkardığı lahitlerden biri olarak İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergileniyor.
Üzerinde Pers motifleri olan lahdin dört yüzünde, sakallı bir şekilde betimlenen satrabın avlanırken, savaşırken ve cenaze ziyafetindeyken gösterildiği sahneler bulunuyor. Kapak ve alınlıklar ise sade bir şekilde bırakılmış.
18. İznik’te Bulunan Antigonos Lahdi ve Üzerindeki Ağıt
MS 2. yüzyıla tarihlenen Antigonos Lahdi, 2021 yılında, Bursa İznik’te yer alan Nikaia Antik Kenti’nin nekropol alanı Hisardere’de bulundu.
Diğer birçok dikkat çekici lahitle birlikte ortaya çıkarılan lahdin içerisinde, bedeni yün kefene sarılmış, 1.76 metre uzunluğunda, 45-50 yaşlarında bir erkek bireye ait iskelet kalıntıları olduğu anlaşıldı. Antigonos’un eşi tarafından yaptırıldığı anlaşılan lahdin ön yüzünde, yine eşinin ağzından bir ağıt (epigram) bulunuyor:
“Ben, üzgün Arete, bütün benliğimle Antigonos’un mezarı başından sesleniyorum. Üzüntüden saçlarımı yoluyor ve duygularımı ağlayarak gösteriyorum. Bu kötü kader, bu ölüm, bu seçkin adamı özgür bırakmak yerine beni tutsak etti”. 1.800 yıllık bu metin, tarihin en eski aşk mektubu olarak tanımlanması açısından oldukça önemli.
Bu yazının hemen solunda, kadının üzüntüden saçlarını yolarken betimlendiği sahne yer alırken, sağında ise kanatlı iki Eros tasviri bulunuyor. Bir kadının, eşinin ölümünün ardından yaşadığı üzüntüyü gösteren bu lahit, günümüzde İznik Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen en dikkat çekici eserlerden biri.
19. Sidon’dan Getirilen Tabnit Lahdi
Sayda kralı Tabnit’e ait olan bu lahit, Osman Hamdi Bey tarafından 1877 yılında Sayda’daki kral mezarlarında bulundu. Sayda lahitlerinin en eskisi olan Tabnit Lahdi, MÖ 6. ya da 7. yüzyıla tarihleniyor. Dioritten yapılan antropoid lahit, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergileniyor.
Lahdin üzerindeki hiyeroglif kitabeden lahdin ilk sahibinin Penephtah isimli bir Mısırlı general olduğu anlaşılıyor. Mısır yazısı ile yazılmış beddua ise “Her kim ola ki, benim lahdimi açar, Allah onun cezasını, belâsını versin.” şeklinde.
Bu kitabenin altında da lahdin ikinci sahibi Tabnit’in Fenike dilindeki kitabesi bulunuyor ve ilginç bir beddua yazıyor: “Ben Astarte rahibi ve Saydalılar kralı Tabnit bu lahit içine gömülüyorum. Ey benim mezarımı bulan kimse, her kim olursan ol benim lahdimi açma ve benim huzurumu bozma. Çünkü yanımda ne gümüş, ne altın ne de define vardır. Bu lahitte yalnızca yatmaktayım. Bana mezar olan bu lahdi açma, bu türlü hareket Astarte’ye karşı büyük bir hakarettir. Eğer benim tembihimi tutmaz, aksine mezar odamı açar ve benim huzurumu kaçıracak olursan, yaşayan insanlar arasında ve güneş altında nesilden ve nesepten mahrum kal ve ölüler arasında yatacak yer bulma”.
20. Kaçakçıların Elinden Kurtarılan Aurelia Botiane Demetria Lahdi
1997 yılında Perge Batı Nekropolisi’nden kaçakçılar tarafından çıkarılıp satılmak üzereyken güvenlik güçlerince ele geçirilen Aurelia Botiane Demetria Lahdi, MS 2. yüzyıla tarihleniyor. Günümüzde Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen etkileyici lahitlerden biri. Kapak cephesindeki yazıttan, Aurelia Botiane Demetria’ya ait olduğu anlaşılan bu lahit, “Küçük Asya Sütunlu Lahitleri” grubuna giriyor.
Lahit gövdesindeki sütunların arasına oyulmuş figürler felsefe, bilgelik gibi temaları temsil ediyor. Lahdin arka uzun yüzünde ise Homeros’un İlyada’sında anlatılan Troia Savaşı döngüsünden oyulmuş birkaç sahne bulunuyor.
Uzun yüzündeki yazıtta “(Ben) Aur (elia) Botiane Demetria bu lahdi kendim için yaptırdım; oraya sadece kendi cesedimin gömülmesini ve ölümümün hemen akabinde lahdin varislerim tarafından demir ve kurşunla kapatılmasın istiyorum” yazarken yan yüzünde bulunan yazıtta ise “Aur(elia) Demetria’nın Aur(elius) Demetrianus’un; Aur(elius) Eutyches’in, Aur(elia) Theodora’nın anısına.” metni bulunuyor.
21. İznik’te Bulunan Akhilleus Lahdi
Bursa İznik’te yer alan Nikaia Antik Kenti’nin nekropol alanı Hisardere’de 2015 yılında bulunan Akhilleus Lahdi, MS 2. yüzyıla tarihleniyor. İnce kristalli, beyaz renkli Dokimeion mermerinin kullanıldığı lahit, Dokimeion üretimi sütunlu lahitler grubuna giriyor. Günümüzde İznik Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
Günümüze oldukça sağlam ve eksiksiz bir biçimde korunarak ulaşan lahdin en dikkat çekici özelliklerinden biri Dokimeion sütunlu lahitlerinin standart tipine ait olmasına rağmen üzerinde beşik çatı biçimli bir kapak taşıması.
Uzun yüzlerden birinde Troya Savaşından birbiriyle ilişkili, üç farklı zaman diliminden konular tasvir ediliyor: Briseis’in Agamemnon tarafından alıkonuluşu, Akhilleus’un savaşa katılmaktan vazgeçmesinden sonra Lyra çalarak kendini avutması ve Patroklos’un yeniden savaşa katılmak üzere Akhilleus’un yanından ayrılışı. Lahdin diğer uzun yüzü üzerinde ise tümü cepheden betimlenmiş beş mitolojik figür yer alıyor: Narkissos, Satyr ve Eroslar.
Kısa yüzlerden birinde mevsimlerin kişileştirmesi olan ve Horalar olarak bilinen üç kadın figürü bulunuyor: bohçasındaki çiçeklerle Thallo (ilkbahar), elindeki buğday demetleriyle Auxo (yaz) ve elindeki üzüm salkımıyla Carpo (sonbahar). Diğer kısa yüzde ise mezarla ilişkili ailenin üyeleri olduğu düşünülen figürler yer alıyor.
Kaynak: Arkeofili