Türkiye'de 1990'lı yılların başında yaşanan faili meçhul cinayetler ve kaybetme olaylarına karşı, İnsan Hakları Derneği (İHD) 1992 yılında "Kayıplar Bulunsun" sloganıyla bir kampanya başlattı. İnsan hak savunucularının bu kampanyası, 1995 yılında 22 kişinin yaşamını yitirdiği Gazi Mahallesi olaylarında gözaltına alınan Hasan Ocak’ın akıbetinin sorulmasıyla başka bir eyleme evrildi. Ocak’ın annesi Emine Ocak, 55 gün gün boyunca oğlunu aradı. 15 Mayıs'ta ise Hasan Ocak'ın işkence edilmiş cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu.
İlk kez 27 Mayıs 1995’te, İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde bulunan Galatasaray Meydanı’nda, katledilen çocuklarının faillerini, kaybettirilen çocuklarının akıbetini sormak için, 15 kişiden oluşan 4 aile, bir direniş başlattı. Daha sonra bu gruba birçok aile katıldı. Adına Cumartesi Anneleri denilen bu kalabalığın mücadelesi tüm Türkiye’yi sardı.
Cumartesi Anneleri'nin eylem başlattıkları 17-31 Mayıs tarihi her yıl Kayıplar Haftası olarak anılıyor. 26’ncı yılını geride bırakan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi ülkenin vicdanı haline gelirken, adalet mücadelesi veren annelerin tek umudu ise yakınlarının kemiklerine ulaşmak oldu.
YAŞAMINI YİTİREN ANNELER
Yıllarca yakınlarının yolunu gözleyen ancak kemiklerini dahi kavuşamadan çok sayıda anne yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren Cumartesi Annelerinin isimleri şöyle: “Asiye Doğan, Zeynep Güney, Berfo Kırbayır, Kiraz Şahin, Çevriye Altunbaş, Şahsenem Cihan, Meryem Bulut, Fatime Taşkaya, Kesriye Demir, Asiye Karakoç, Fatma Morsümbül, Koçeri Kurt, Hediye Coşkun, Makbule Babaoğlu, Ziyneti Türkoğlu, Fincan Bilgin, Hatice Öztürk, Meryem Baskın, Elmas Eren, Anik Can.”
Oğlu Hayrettin Eren’in faillerinin yargılandığını göremeden ve çocuğunun kemiklerine kavuşamadan yaşamını yitiren bir Cumartesi Annesi de Elmas Eren. 19 Ağustos 2019’da 86 yaşındayken yaşamını yitiren Elmas Eren, Galatasaray Meydanı’na ilk çıkan 4 anneden biri idi.
39 YILLIK MÜCADELE
86 yıllık ömrüne koca bir mücadele sığdıran anne Eren, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra işkenceye maruz kalanlar ve onların yakınları ile bir araya gelerek Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği’nin (TAYAD) kuruluşunda yer aldı. Eren ayrıca, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) de kurucularındandı.
Elmas Eren’i Cumartesi Annesi yapan 1954 doğumlu olan oğlu Hayrettin Eren 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 21 Kasım 1980’de, gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamaması oldu.
CUMARTESİ ANNESİ OLDU
Hayrettin Eren Karagümrük Karakolu’na götürüldü. Ailesi, gözaltı olayını öğrenince gittiği Karagümrük Karakolu’ndaki gözaltı defterinde Hayrettin Eren’in adını gördü. Karakol yetkilileri Hayrettin ve aynı operasyonda yakalanan 8 kişinin Gayrettepe'deki Siyasi Şube'ye götürüldüğünü söyledi.
Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren, Gayrettepe'deki polis binasına gittiğinde kapıdaki polisler ona “Burada Hayrettin Eren diye biri yok, gözaltına alınmadı" dedi. Hayrettin Eren ile birlikte gözaltına alınan 8 kişi çıkarıldıkları askeri mahkemelerde Hayrettin’in de kendileriyle birlikte olduğunu, onun da kendileriyle birlikte yargılanması gerektiğini söyledi, ancak hiçbir yanıt alamadılar. Ailesinin başvurduğu tüm makamlardan “Hayrettin Eren gözaltına alınmadı” cevabı aldı. Anne Elmas Eren, bir daha oğlundan haber alamadı.
BİR AVUKAT GİBİ OĞLUNU ARADI
Elmas Eren’in kızı İkbal Eren, annesinin bir avukat gibi oğlunun izini sürdüğünü, her kuruma başvurduğunu söyledi. Annesinin zaman zaman bu mücadelede gözaltına alındığını belirten Eren, annesinin Galatasaray Meydanı’na oturan ilk annelerden biri olduğunu ve bu şekilde mücadelesini de örgütlediğini dile getirdi. Hakikate ulaşmak için annesinin ne yapılması gerekiyorsa yaptığına vurgu yapan Eren, annesi vefat etmiş olsa da 41yıllık ağabeyini bulma mücadelelerinin sürdüğüne işaret etti. Eren, “Annem sağlığı el verdiğince meydana gitti. Bazı zamanlar hastayken dahi sabah erkenden kalkıp o meydana ulaştı. Fakat son zamanlarda sağlığı el vermiyordu. Bu nedenle biz devralmıştık” dedi.
HER EYLEM BİR UMUTTU
Annesinin meydana gitmediği günlerde her Cumartesi saat 12’de oturumu televizyondan izlediğini dile getiren Eren, “Annem artık rahatsızlıklarından dolayı meydana gelmediğinde eylemin bitmesine yakın dakikalarda bizi arar, bir gelişme olup olmadığını sorardı. Annem her meydana çıktığında evladından haber alabilme umudunun en yoğun şekilde yaşıyordu. Oraya gittiğinde sanki yeni bir gelişme olacak gibi düşünüyordu. Meydana eli ayağı titreyerek gidiyordu, yüreği her zamankinden daha fazla atıyordu. Orada kendi oğlu gibi kaybedilmiş insanların aileleri ile bir araya gelmek öfkesini ve direncini arttırıyordu. Sesini daha fazla duyurabilmek o meydanda anlam kazanıyordu. O meydana gittiğinde her hafta evladını bulmaya daha fazla yaklaşma umudu annemin direnişiydi” dedi.
Galatasaray Meydanı’nın kayıp yakınları için “mezar yeri” olduğunu vurgulayan Eren, taşınan fotoğrafların kayıplarının mezar taşlarına dokunuyormuş hissi uyandırdığını ifade etti.
BASKI
Cumartesi Anneleri’nin çok kez saldırıya uğradığını hatırlatan Eren, bu baskıların hiçbir karşılığının olmadığına dikkati çekerek, annesinin de bu baskılar karşısında daha çok direnme azmi kazandığını söyledi. Annesinin, “Bunlar bize evlatlarımızı vermemek için her şeyi yaparlar” dediğini hatırlatan Eren, “Annem her gözaltına alındıktan sonra kalabalığa, ‘Umudunuzu kaybetmeyin’ derdi.
ÜLKENİN VİCDANI
Her Cuma akşamı annesinin, “Yarın Galatasaray Meydanı’na gidiyorsun değil mi?” diye sormak için telefonla kendisini aradığını belirten Eren, “Bu şekilde bize sorumluluğumuzu hatırlatıyordu” dedi. Eren, annesi vefat ettikten sonra mücadeleyi devralmanın elzem olduğunu belirtti.
Eren, hakikate ulaşılmasa dahi mücadelelerinin süreceğine dikkati çekerek, “Cumartesi Anneleri ve Galatasaray Meydanı bu ülkenin vicdanıdır” diye ekledi.
Mezopotamya Ajansı / Berfin Karaman