Yaşadığımız coğrafya "Meclis" kavramıyla Osmanlı’nın son dönemlerde tanıştı. Sened-i İttifak birçok dönemin padişahının yetkilerini kısıtlarken, parlamento benzeri bir meclisi de hedefledi. Ancak Sened-i İttifak’ın ötesinde Osmanlı devlet yönetimini meşruti monarşiye geçiren 1876 tarihli Kanun-i Esasi ile birlikte padişahın yetkisini kısıtlayan bir meclis ilk defa oluştu. Osmanlı devletinin yıkılma aşamasına gelmesiyle birlikte Ankara'da yeni bir meclis kuruldu. Meclis, önemli toplumsal niteliği olan 1921 Anayasası'nı kabul etti. Ardından 1924, 61, 71 değişiklikleri ve 82 Anayasası ile TBMM'nin yapısı belirlendi. Darbe anayasalarıyla Meclis'in yetkileri ve toplumun temsil hakkı yetersizliği demokratik kesimler tarafından her zaman tepkiyle karşılandı. Ancak 16 Nisan'da referanduma sunulacak olan anayasa değişiklik teklifiyle Meclis'in yapısının tamamen değiştirileceği ve "tek adam yönetimi" oluşturulacağı belirtiliyor.
'MECLİS'İN YASAMA YETKİSİ TEK KİŞİYE'
Mevcut Anayasanın 7'nci maddesinde "Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez" deniliyor. Ancak Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu'na göre, eğer anayasa değişikliği referandumdan geçerse "TBMM için yasama yetkisinin genelliği ilkesini ortadan kaldırıyor ve bu yetkiyi tek kişiye devrediyor."
Kaboğlu, yeni değişiklik ile Cumhurbaşkanına "kararname" adı altında genel kural koyma yetkisi veren “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir" şeklindeki hükme işaret ederek, "Bu yetki madde 7'ye, yani Meclis'in yasama yetkisine aykırılık oluşturmaktadır" dedi.
'DENETİM GÖSTERMELİK OLACAK'
Kaboğlu, değişiklik ile yürütmenin TBMM önünde sorumlu olmadığı söyledi ve ekledi: "Yürütme yetki ve görevini şahsında toplayan Cumhurbaşkanı, hiç bir biçimde sorumlu olmadığı için, soru ve genel görüşme gibi denetim düzenekleri göstermelik kalacak."
MECLİS İLE CUMHURBAŞKANININ ÇATIŞMA ALANLARI
Kaboğlu, anayasa değişikliğinin geçmesi halinde Melis ve Cumhurbaşkanı arasında çatışma alanları oluşabileceğini belirtti. Söz ettiği "çatışma" alanlarına dair değişiklikte yer alan “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir” ibaresine dikkat çeken Kaboğlu, "Hangi Cumhurbaşkanlığı kararnamesi? Konu ve alanı Anayasa’da açıkça sayılan mı, yoksa genel olarak belirtilen mi" diye sordu.
Kaboğlu, “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır” şeklindeki değişikliğe de işaret ederek, bahsettiği çatışma alanlarına dair şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı kararnamesi ile 'kanunlarda farklı hükümler' kaydı, TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması, hangi yasalar için geçerli olacak? 'Bakanlıkların kurulması...' Cumhurbaşkanına Anayasaca tanınmış olan norm koyma yetkisi olduğuna göre, 'aynı konu' ve 'farklı hükümler' bu alanda geçerli olacak mı? Farklı hükümleri kim saptayacak? Daha önemlisi, Cumhurbaşkanı tarafından atanan yöneticiler, Cumhurbaşkanının çıkardığı kararnameler yerine yasaları uygulama cesaretini kimden alacak?"
"Kamu tüzelkişiliği ancak kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulabilir" şeklindeki değişikliğe değinen Kaboğlu, "TBMM’ye ait bu genel yetki, Cumhurbaşkanına da eşit biçimde tanındığına göre, düzenlemeyle ilgi çatışmaları hangi organ çözecek" diye sorarak, bir başka çatışma alanına işaret etti.
600 VEKİL
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, değişikliğin 2'nci maddesiyle mevcut 550 vekil sayısının 600'e çıkarılmasın atıfta bulunarak, "Meclis daha da güçleniyor" diye savunuyor. Kaboğlu ise, "Cumhurbaşkanı Senatosu gibi 2. Meclis yerine milletvekili sayısının sürekli arttırılması, demokratiklik ve anayasal-denge ve denetim düzeneği bakımından anlaşılabilir değil. Üstelik Meclis'in görev ve yetkilerinin azaltılması öngörüldüğü halde, (yani nitelik yönünden zayıflatılmasına karşılık) nicelik bakımından artışa gidilmesi, Cumhurbaşkanı'nın TBMM karşısındaki konumu açısından yorum ve değerlendirmeyi haklı kılar. Cumhurbaşkanı'nın başkanlığını yaptığı partinin daha çok sayıda milletvekilini TBMM'ye sokma iradesi, her iki seçimin eşzamanlı özelliği örtüşmekte" değerlendirmesinde bulundu.
'KAOS'UN HABERCİSİ'
Hükümet karşın anayasa profesörü Kaboğlu, "Anayasa değişikliği, yasama yetkisini, 600 kişiden oluşacak TBMM’den daha çok bir kişilik bir makama devrettiğinden, madde 7’ye açıkça aykırı olan bir metin olup, 16 Nisan’da kabul edilmesi durumunda, ciddi yetki çatışmalarının ötesinde devlet yönetimindeki kaosun da habercisi" diye uyardı.
'MECLİS'İN ÖNEMİ VE ÇEKİCİLİĞİ KALMAYACAK'
Kaboğlu, değişikliğin 16 Nisan'da yasallaşması halinde karşımıza şöyle bir Meclis yapısı çıkacağını söyledi: "Seçmen gözünde TBMM, haliyle bugünkü önemi ve çekiciliği kalmayan bir yasama organı haline gelecek. Çünkü TBMM, yürütmenin işleyişi üzerinde etkili olmayacak. Kaldı ki, Cumhurbaşkanına bağlı Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanlardan oluşan heyet üyeleri, tamamen TBMM üyesi olmayan kişilerden seçilebilir. Başka bir deyişle, Cumhurbaşkanı ve bakanlar, tamamen bürokratlardan oluşan bir heyet olabilir."
'MECLİS SÜREKLİ BASKI HALİNDE OLACAK'
Değişikliğin 11'inci maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verebilir" deniliyor. Söz konusu madde "Meclis feshediliyor" şeklinde değerlendiriliyor. CHP'nin hukukçu vekillerinden Muharrem Erkek'e göre, söz konusu madde ile birlikte Türkiye'de az biraz olan demokrasi de yok oluyor.
Erkek, şu değerlendirmede bulundu: "Demokratik başkanlık sistemlerinin özünde ne yürütme yasama organını feshedebilir ne de yasam organı yürütmeyi azledebilir. Karşılıklı olarak böyle bir şey mümkün değildir. Düzenlemeye göre Meclis ancak 360 vekil bir araya gelebilirse seçimlerin yenilenmesine karar verebiliyor. Oysa Cumhurbaşkanı bunu tek bir imza ile hiçbir gerekçe göstermeden yapabiliyor. Yani Meclis'i tek imza ile feshedebiliyor. Cumhurbaşkanına verilen Meclis'i fesih yetkisi ve veto yetkisi, Meclis sürekli bir baskı ve tehdit altında tutacaktır."
"Bu anayasa değişikliği ile beraber maalesef tam bir diktatör yaratılmak isteniyor" diyen Erkek, 90'lı yıllarda Şili'nin Pinochet dönemini hatırlattı ve ekledi: "Bu yetkiler sadece Pinochet döneminde vardı. Çünkü o bir diktatördü. Ondan sonra da zaten hemen yetikler kaldırılmıştı. Türkiye, şahıs devleti değildir. Türkiye'de Meclis hükümeti önemlidir. Şimdi Meclis hükümeti mi yok sak Saray hükümeti mi olacak. Meclis'in yetkisi Cumhurbaşkanına aktarılıyor. Devletin şahsileşmesi meselesi söz konusudur."
dihaber