Cezaevindeki kızına ve kızının koğuş arkadaşına para yatırdığı için hakkında "örgüte finans sağlamak" iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilen Hatice Yıldız, cezasının onanması üzerine tutuklandı. Yıldız, evinden sedyeyle çıkarılarak cezaevine götürüldü. 75 yaşında olan Yıldız'ın yüksek tansiyon başta olmak üzere birçok sağlık sorunu bulunuyor.
Cezaevinde de fenalaşan Yıldız’ın avukatı, hem denetimli serbestlik hem de infaz erteleme başvurusunda bulunurken, cezaevine para göndermenin yasada suç olarak tanımlanmaması nedeni ile de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) "Suç ve cezaların kanunilik ilkesinin ihlal edildiği” gerekçesiyle başvuruda bulundu.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Xebat Demircan, müvekkili Hatice Yıldız’ın yargılanma ve tutuklanma sürecine dair konuştu.
Demircan, müvekkili Yıldız’ın 2021 yılında “örgüte finans sağlamak” iddiasıyla Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alındığını aktardı. Demircan, “O zaman Sulh Ceza’ya tutuklama talebiyle sevk edilmiş, adli kontrol sevkiyle serbest bırakılmıştı. Daha sonrasında dosyası yetkisizlik sebebi ile İstanbul’a verildi. Yargılamasına İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi ve yargılama sonucunda 2023 yılının Mart ayında 4 yıl 2 ay ceza verildi” diye belirtti.
İSTİNAFTAN GEREKÇESİZ RED
Yerel mahkemenin kararını istinafa taşıdıklarını belirten Demircan, verilen cezanın hukuki olmadığı yönünde bir dilekçe ile kararı istinafa taşıdıklarını belirterek, “İstinaf mahkemesi de yaklaşık bir seneden sonra talebimizi gerekçesiz bir şekilde reddetti. Daha sonra karar kesinleşti ve Hatice Yıldız tutuklandı” dedi.
Yıldız’ın tutuklanmak üzere evinde gözaltına alındığı sırada fenalaştığını ve evinden sedye ile çıkarıldığını hatırlatan Demircan, Yıldız’ı ziyarete gittiğinde durumunun iyi olmadığını aktardı. Demircan, “Görüşe infaz koruma memurları eşliğinde getirildi. Görüş sırasında da fenalaştı, baygınlık geçirdi” diye belirtti.
‘YASADA SUÇ DEĞİL’
Tutuklamaya sebep olan dosyada sadece cezaevindeki tutsaklara bir kereliğe mahsus yatırılan bir para olduğuna vurgu yapan Demircan, “Biz bu yapılan yargılamanın ve verilen hükmün hukuksuzluğunu şöyle açıklayabiliriz: Suç ve cezada kanunilik ilkesi var, anayasanın 38’inci maddesi gereğince bu yapılan fiil, yapılan eylem kanunda suç olarak sayılmamıştır. Öncelikli olarak bu eylemin suç sayılabilmesi için finanse ettiği kişinin örgüt üyesi olması gerekiyor. Yatırılan kişi cezaevinde olan bir mahpus, mahpusun cezaevine girdikten sonra örgütle ilişkisinin kesildiğine ilişkin onlarca Yargıtay kararı var zaten” şeklinde konuştu.
Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örgüt üyeliğinden ceza almış, yargılanmışsa dahi, tutuklanmışsa dahi hüküm giymemiş tutuklu olsa dahi cezaevine girdikten sonra onun artık örgütle bir temasının olmadığı kabul edilir. Diğer bir husus; verilen paranın, yardımın örgüte müzahir bir amaçta kullanılması gerekiyor. Cezaevinde olan bir kişinin bu parayı örgüte müzahir bir amaçta kullanması düşünülemez. Çünkü para nakden verilmiyor, bir kredi olarak hesabında tutuluyor ve devletin kontrolünde, cezaevinin göstereceği şartlar neticesinde kantinden alışverişini yapabiliyor. Başka hiçbir şekilde bu parayı kullanamıyor. Örgüte müzahir bir amaçta kullanmasının imkanı yok”
‘ANCAK KANTİN FİNANSMANI ORTAYA ÇIKAR’
Kararın “suç ve cezada kanunilik ilkesine” uygun olmadığını belirten Demircan, “Devletin kurumu olan PTT ile yatırılan bir paradan bahsediyoruz. Bunu engelleyen hiçbir mekanizma yok, isteyen istediği kişiye para yatırabilir. Madem ki bunun önünde bir engel var, o zaman yönetmelik yaparsınız, yasa çıkarırsınız, buna mani olursunuz. Önünde bir mani yok. Cezaevine yatırılan parada terörizmin finansmanı gibi bir kavram olamaz zaten. Düşünsenize o paranın nereye yatırılacağı belli, o parayla ne yapılacağı belli, ne yapıldığı belli. Kameralarla izlenen, 7-24 jandarmalarla gözetlenen bir yerden bahsediyoruz. Bu yatırılan paradan ancak ve ancak ‘cezaevi kantininin finansmanı’ durumu ortaya çıkar. Varacağımız nokta en fazla bu olur” ifadelerine yer verdi.
‘DAYANIŞMANIN ÖNÜNDE HUKUKEN BİR ENGEL YOK’
Bu uygulamaların tecridin izdüşümü olduğuna vurgu yapan Demircan, “Cezaevindeki mahpuslarla dayanışmanın önlenmesi için verilen kararlar bunlar. Siyasi bir karardır. Bir an önce bu karardan dönülmesini talep ediyoruz. Biz dayanışmayı seven bir halkız. Cezaevindeki mahpuslarla da dayanışmak isteyebiliriz, bunun önünde hukuken bir engel yok. Hukuken bir engel olmamasına rağmen müvekkilim bu netice ile yargılanıp hakkında hüküm kurulup cezaevine gönderilmiştir. Bu karar tamamen hukuksuzdur” dedi.
HUKUKSAL GİRİŞİMLER
Demircan, AYM’den bir an önce yaptıkları başvuruyu inceleyip bir karar vermesini beklediklerini de dile getirdi. Demircan, “Aynı zamanda infaz savcılığından ve hakimliğinden dilekçelerimizde sunduğumuz sahih hususlar gerekçesinde infaz erteleme veya denetimli serbestlikten faydalanma durumunun hemen kabul edilmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde telafisi mümkün olmayan durumlar meydana gelebilir” diye ifade etti.
Konuya dair mahkemelerde süren dosyalar olduğunu belirten Demircan, “Ceza verilmiş dosyalar var. Bölge adliye mahkemelerinde devam eden yargılamalar var. Biz bu dosyanın bir an önce incelenerek oradaki dosyalara da emsal bir durum teşkil etmesini istiyoruz. Kamuoyuna, yetkililere, adalet bakanlığına çağrımız budur. Bu dosyalar hukuksuz dosyalardır. Hukukun genel ilkesi olan kanunilik ilkesi çiğnenmiştir” diye konuştu.
Mezopotamya Ajansı