HABER MERKEZİ Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen 2 büyük depremin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen yaralar sarılmadı. Kent merkezde 101, Erciş'te 477, köylerde ise 66 kişi olmak üzere toplamda 644 kişinin enkaz altında yaşamını yitirdiği depremde, 2 bin 307 bina çöktü. 4 binin üzerinde insanın yaralandığı depremde, yüzlerce kişi ise enkazdan yardım ekipleri veya yakınları tarafından çıkarıldı. Nüfusun yüzde 80'ine yakını en hayati ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için başka kentlere göç ederken, kalan aileler ise yazlık çadır ve konteynırlarda yaşam mücadelesi verdi. 

VALİ'NİN ÇAĞRISI ÜZERİNE 42 KİŞİ ÖLDÜ 

23 Ekim'de meydana gelen ilk sarsıntının ardından dönemin Van Valisi Münir Karaloğlu'nun, “Bakın şehirde bütün oteller şu an dolu. Yer bulamıyoruz. Şehir dışından gelen, genellikle deprem dolayısıyla gelen basın yayın mensupları, arama kurtarma ekipleri kalıyor. Onların hiçbir endişesi yok. Binalara giriyorlar ve 7-8 katlı otellerde kalıyorlar" açıklamasının ardından oteller açıldı ve insanların bir bölümü bu çağrı üzerine evlerine döndü. Henüz korku ve tedirginliğin dinmediği kentte bu kez 9 Kasım akşamı 5.6 şiddetindeki yeniden deprem oldu ve 42 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Enkaz altında kalarak yaşamını yitirenlerin büyük bir çoğunluğunu ise, dönemin Van Valisi Münir Karaloğlu'nun çağrısıyla otellere yerleşen gazeteci, yardım kuruluşu temsilcileri ve gönüller oldu. Yıkılan Bayram Otelin enkazında DHA Muhabirleri Cem Emir, Sabahattin Yılmaz ve gönüllü olarak arama kurtarma çalışmalarına katılan Japon Doktor Atsushi Miyazaki ile çok sayıda kişi hayatını kaybetti. 

‘İNSANLAR CAN ÇEKİŞİRKEN DEVLET GÜCÜNÜ SINIYORDU’

Barınma, sağlık, gıda ve benzeri ihtiyaçların aylarca karşılanmadığı kentte, yardım talebinde bulunan devletlere ise, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, "Depremde kendi gücümüzü görmek istiyoruz" diyerek reddetti. Hükümetin bu tutumu, kurtarma çalışmalarının aksamasına, gecikmesine ve can kayıplarının yükselmesine yol açtı. Devletin ağırdan aldığı yardım eli uzadıkça birçok insan hasarlı evlerde veya yazlık çadırlarda yaşamak zorunda kaldı. Çadır bulamayanlar ise naylon ve brandadan yapma barakalarda yaşam mücadelesi verdi. Depremin kışa denk gelmesinden kaynaklı çadırlarda katalitik soba kullanılması üzerine çoğu çocuk 10'a yakın kişi çıkan yangınlarda yaşamını yitirdi.  

ÇADIR İSTEYENE BİBER GAZI VE COP

Ülke genelinde gelen yardımlar Barış ve Demokrasi Partili (BDP) Belediye tarafından dağıtımı engellenmek amacıyla el konuldu ve Valiliğe kanalize edildi. Özellikle gelen çadırlar hükümete yakın kişilere verilerek depremzedeler arasında ayrımcılık yapıldı. Kurulan kriz mamasına belediye dahil edilmezken Başbakan Erdoğan, “Van'ı afet bölgesi ilan edersek para belediyeye gidecek” diyerek belediye ile çalışmak istemediklerini ifade etmişti. Yıkılan Bayram Oteli'nin enkazındaki çalışmaları denetleyen dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay 'ı protesto eden halka kış ortasında biber gazı ve tazyikli su sıkıldı. Atalay da Erdoğan’ın açıklamalarına benzer, "Ülkeler hemen aradı, yardım gönderme teklifinde bulundu, elimizde listeler var. Tabii öncelikle kendi potansiyelimizi görmek amacıyla arama kurtarma yardım ekipleri bekletildi" diyerek Van’ın laboratuvar olarak kullandıklarını itiraf etti. Bu açıklamayı AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, şu sözlerle tamamladı: "Bir büyük deprem daha olsa afet bölgesine gönderilecek yeterli sayıda çadır potansiyelimiz yok." Tuz biber açıklama ise dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’den geldi: “Sarayda oturuyorsunuz, derdiniz yok. Bizde mi buraya çadır kursak?” 

İŞÇİ VE MALZEME KENT DIŞINDAN GETİRİLDİ

Kenti afet bölgesi ilan etmeyen hükümet, deprem konutlarını TOKİ üzerinden çözmeye çalıştı. TOKİ'lerin kurulduğu arsaların büyük bir bölümünü ücretsiz tahsis edilirken, toplam maliyeti 40 bin TL olan konutlar halka 90 ile 120 bin TL aralığında sattı. Deprem döneminde yapılan TOKİ'ler için malzemenin yüzde 95'i başka kentlerden alınırken, işçiler de başka şehirlerden getirildi. TOKİ için alınan arazilerin sadece 4'te 1'ine TOKİ kurulurken, diğer arazilerin tamamı ise ihaleyle satılığa çıkarılıp, büyük karlar elde edildi. 

İHALELER YANDAŞLARA VERİLDİ

Kamu İhale Kurumu (KİK) bilgilerine göre; AKP hükümetinin yaptığı tüm deprem konutlarının ihalelerini kendi yandaşlarına verdi. Van'da yapılan deprem konutlarının toplam tutarı olan 1 milyar 424 milyon liralık tutarının, 1 milyar 4 milyon liralık bölümü AKP'ye yakın kesimlere verildi. Birçok depremzede TOKİ evlerine yerleştirilme karşılığında büyük bir kira bedelinin altına sokuldu. Borçlandırılarak TOKİ evlerine yerleştirilen yurttaşların büyük bir bölümü ise 2017 yılı itibariyle icralık oldu. Kısa bir süre önce de Van İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürü Osman Uçar, bir açıklama yaparak TOKİ ödemelerini yapmayanlara haciz işlemi uygulayacaklarını, herhangi bir affın da olmayacağını belirtti. 

3 KİŞİ SUÇLU BULUNDU

Van-Erciş karayolu üzerinde trafik kazası: 2 ölü, 4 yaralı Van-Erciş karayolu üzerinde trafik kazası: 2 ölü, 4 yaralı

Depremde hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralananlar tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilik, Belediye, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ile kamu görevlileri ve bina sahipleri hakkında Van ve Erciş'te savcılıklara suç duyurularında bulunulurken, şuana kadar sonuç alınamadı. 644 kişinin öldüğü depremde sadece 3 kişiye dava açıldı. Bayram Oteli davasında binanın sahibi Tevfik Bayram, Safa Apartmanı'nın sahibi Nezir Baş ve Erciş'teki Sevgi Apartmanı'nın Sahibi Salih Ölmez hakkında açılan davada çeşitli para ve hapis cezaları verildi. İçişleri Bakanlığı müfettişleri dönemin Van Valisi Münir Karaloğlu ve Van Afet Acil Durum Müdürü Cafer Giyik hakkında soruşturma izni verilmesini istediği halde İçişleri Bakanlığı izin vermeyerek, devletin cezasızlık politikasını bir kez daha tescillenmiş oldu. 

İMO: YÜZDE 10'U HALA YIKTIRILMIŞ DEĞİL

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Van Şube Başkanı Kamuran Turgut, binaların düzgün incelenmediği, bu işin ranta dönüştüğü yönünde şikayetler aldıklarını belirterek, ardından yaptıkları incelemelerde, şikayetlerin yerinde olduğuna dair tespitte bulunduklarını kaydetti. Depremin üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen ağır hasarları binaların yüzde 10'unun hala yıktırılmadığına dikkat çeken Turgut, "Yine orta hasarlı binaların yarısı güçlendirilmemiş ve içerisinde halen insanlar oturuyor.  Bu orta hasarlı konutların çoğu da mahkemeliktir. Orta hasarlı konutlarda insanlar az hasarlı olduğunu düşündüğü için oturuyor ama bu büyük risktir” diye konuştu. 

HASAR TESPİTİ ARASINDA TEZATLIK VAR

Devlet tarafından yapılan hasar tespit çalışmaları ve İMO tarafından yapılan hasar tespit çalışmalarında tezatlık olduğunun altını çizen Turgut, şunları söyledi: “Biz de o dönem bu tezatlığı ortadan kaldırmak için Van’da bulunan üç tane laboratuar firması ile anlaştık ve yurttaşlardan gelen şikayetler üzerine uzman kişilerle üç konutta inceleme yaptık. Biz böyle bir durum olabileceğine inanmadık ama yaptığımız incelemelerde büyük çelişkilerin olduğunu gördük” dedi. 

'KAYYUMDAN SONRASI BİLİNMİYOR’

Olası bir depremde ne kadar binanın yıkılacağının tahmin etmenin zor olduğunu sözlerine ekleyen Turgut,  "Van’ın 1'inci derece deprem bölgesine alınacağı söylentileri vardı ancak halen alınmadı ve bugün Van merkezde yapılan projelerde 2’inci derece deprem bölgesine göre yapılıyor. Biz bu durumu ortadan kaldırmak için de DBP’li yerel yönetimlerle bir anlaşma yapmıştık. Belediye yapılan projeleri bize de gönderiyordu ve biz de inceledikten sonra hayata geçiyordu. Fakat kayyumlar geldikten sonra biz hiçbir projeyi inceleyemiyoruz. Bize gelen projelerde kesinlikle binaları 2’inci derece deprem bölgesine göre değil de 1’inci derece deprem bölgesine göre yaptırıyorduk. Kayyumdan önce yeni yapılan binaları deprem yönetmeliğine göre çözüyorduk. Şimdi yeni projeler nasıl inceleniyor, nasıl yapılıyor, o konuda net bir bilgimiz yok.”

100 AİLE HALA KONTEYNIRLARDA

Depremin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen halen 100'e yakın aile konteynır ve prefabrik evlerde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Seyrantepe’de kurulan konteynır ve prefabrik evlere yerleşen yurttaşlar, verilen sözlerin tutulmadığını ve yaralarının hala sarılmadığını söyledi. 

‘DAHA DA KÖTÜYE GİDİYOR’

Seyrantepe’deki prefabrik evde 4 çocuğuyla yaşam mücadelesi veren ve soyadını vermek istemeyen Ceylan isminde bir kadın, “Gidecek yerimiz ve evimiz yok. Depremden sonra buraya yerleştik, bakalım sonumuz ne olacak. Kimse bize herhangi bir yardımda bulunmuyor. Belediyeye kayyum atandıktan sonra yetkililer geldi ve kimlik fotokopileri ile bilgilerimizi aldılar ama bir şey çıkmadı. Resmen bizimle dalga geçiyorlar” dedi.

‘BU DURUMDA OLMAZDIK’

Devlet yetkilileri tarafından kendilerine son dönemlerde hiçbir yardımın yapılmadığını dile getiren Ceylan, şöyle devam etti: “Yardımları kendi konteynır kentlerine yapıyorlar. Bizim bulunduğumuz prefabrik evlere yapılmadı. Yaralarımızı hiçbir zaman sarılmış halde görmedik. Çocuklarımız bu evlerde hastalanıyor. Talep etmemize rağmen TOKİ vermediler. 4 çocuğumla bu prefabrikte kalıyoruz, sağlam insan bile burada hastalanır ama biz dayanmaya çalışıyoruz. Devlet yaralarımızı sarsaydı bu durumda mı olacaktık? Kimseye yardım konusunda çağrım yok. Zaten kimse de yardımcı olmuyor. Ne istiyorsam Allah’tan istiyorum. Sadece Allah’tan yardım diliyorum.”

‘TEK DİLEĞİM ESKİ EVİME GİTMEK’ 

Depremde 6 yaşında olan Melisa da, “Eski evimiz daha güzeldi. Çünkü orası buradan daha güzel, bahçemiz vardı. Hep oyun oynuyordum. Babam bizim bahçeye hamak yapmıştı. Burası hiç güzel değil. Eski mahallemize geri dönmek istiyorum. Erkek kardeşim burada doğdu. En küçüğümüz de o. Burada oyun oynayamıyorum. Burası çok iğrenç. Tek dileğim eski mahallemize gitmeyi, oynamayı, eski mahallemizin bahçesini istiyorum. Orada ne güzel meyveler vardı. Ceviz ağacı bile vardı. Babama sürekli 'buradan taşınalım' diyorum ama taşınamıyoruz, nedenini de bilmiyorum. Burada hiç arkadaşım yok, eski mahallede o kadar çok arkadaşım vardı ki. Newroz günü benim doğum günüm. İnşallah dileklerim kabul olur ve Newroz'da doğum günümü yeni evimde kutlarım" diye konuştu.  

‘TOKİ’DEN GELECEK HABERİ BEKLİYORUZ’

Konteynır kentte kalan Perihan Evren de, 4 yıldır 10 kişilik ailesiyle 1 oda, 1 salon olan prefabrik evlerde yaşadığını belirterek, şunları söyledi: “Kış geliyor, burası oldukça soğuk oluyor. Bebeğimiz de var bu kış zahmetli geçecek maalesef.  Normal soba çalıştıramıyoruz.  Ancak elektrik sobası kullanıyoruz. O da çocuklara zararlı ama mecburuz. Devletin bize de TOKİ yapmasını istiyoruz. TOKİ’ye yerleşmek istiyoruz. 'Herkese TOKİ verdik' diyorlar ama bize kimse bir şey vermedi. Defalarca TOKİ’ye başvurduk ve halen TOKİ’den gelen güzel bir haberi bekliyoruz.” 

‘3 DEFA TOKİ’YE BAŞVURDUK AMA…’

6 yıldır Seyrantepe’de prefabrik evde 4 çocuğu ile yaşadığını anlatan Filiz Çelik de, “Gidecek hiçbir yerimiz yok. Kış aylarında elektrik varsa evimiz sıcaktır. Elektrik kesilince buz gibi oluyor. Prefabrik ev olduğu için de soba kuramıyoruz. TOKİ’ye 3 defa başvurduk ama vermediler. Belediye, gelecek yıl bizi buradan çıkaracağını iletti. Buradan çıkarsak ne yapacağız bilmiyoruz” diye belirtti. 

Sevim Yıldırım isimli depremzede ise, tepkisini şöyle dile getirdi: “Bahara kadar çadırda kaldık sonra buraya geldik. TOKİ bize çıkmadı. Ne devlet ne de kimse bize yardım etmiyor. Bize ne yardım, ne de TOKİ verdiler. Kim bize yardım ettiğini söylüyorsa yalan söylüyor.” 

  

‘YANDAŞLARIN DIŞINDA KİMSENİN İHTİYACI KARŞILANMADI’

Van Depremzedelerle Dayanışma Derneği  (VAN DEP-DER) Başkanı Avukat Müjde Tozbey ise, “İktidarın depremzedelerimize yönelik bakış açısı tam da bu olduğu için, başka bir şey beklememek gerekiyordu. İktidar, kendi yandaşları dışında, hiç kimsenin ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi, hiçbir konuda da destek olmadı. Hatta depremden hemen sonra şehre akan yardımların belediyeler tarafından halka dağıtılması, yine Van Valiliği ve emniyet tarafından engellenmişti. Van Valiliği şehre gelen yardımları kendi deposunda toplayarak dağıtacağını söylemiş, bir süre sonra da depo da çıkan yangın ile tüm yardım paketlerinin yandığı söylenmişti” dedi.

‘HALK KENDİ YARALARINI KENDİSİ SARDI’

Meydana gelen depremden sonra iktidarın yandaşları dışında kimseye yardımda bulunmadığını hatırlatan Tozbey, şöyle dedi: “Halk, kendi yaralarını kendisi sarmak zorunda kaldı. Halkımız yaşadığı topraklara geri döndü, direndi ve artan kiralar, bulunamayan işlere rağmen mücadeleye devam etti. Derneğimize depremden hemen sonra yüzlerce insan başvuruda bulundu ve bizden yardım talep ettiler.”

ESNAF VERGİ BORCU ALTINDA EZİLİYOR!

Kent ekonomisinin o gün bugündür belini doğrultamadığını, esnafın o günlerden kalma vergi borçları altında ezildiğini anlatan Van, Ağrı ve Hakkari Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Bölge Odası Başkanı İbrahim Şahin ise, şunları dile getirdi: “Depremden sonra kısa vadeli yatırımlar yapıldı. Uzun vadeli vergiler verildi fakat çarkı döndüremeyen esnaflar vergisini ödeyemedi. Bu nedenle durum her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Van her dönem 'cazibe merkezi' seçiliyor ama hiçbir yatırım yapılmıyor." Şahin, “Üretim olmadığı gibi kalkınma olmuyor. Sermaye sahipleri de ‘güvenlik’ bölgesi olduğu için uzun vadeli yatırımlar yapmıyor. Bu da Van’ın ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor” diye konuştu. 

ZOR BİR YIL BEKLİYOR 

Depremden sonra esnafların 5 yıl ertelen vergi borçlarının 2018 yılından itibaren ödenmeye başlanacağının hatırlatan Şahin “Bu durum esnafı zor durumda bırakacaktır. İş yapamayan esnaflar vergilerini ödeyemeyecekler ve kepenk indirecekler. 2018 yılı Van esnafları için çok zorlu olacak” diye belirtti. 

MA