Türkiye’nin 1 Şubat’ta Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde bulunan Mahmur Mülteci Kampı, Şengal ile Kuzey Doğu Suriye’nin Dêrik ve Şehba’nın köylerini savaş uçaklarıyla bombaladı. Şengal’de 21 noktaya yapılan ve saatlerce süren bombardımanlarda Mahmur’da 2, Şengal’de 3, Dêrik’te 4 kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı. 

Gazeteci Nihat Kaya, DAİŞ’in Hesekê yenilgisinden sonra yapılan Mahmur, Şengal ve Dêrik saldırıları, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) rolü, Federe Kürdistan Bölgesi Başkanı Nêçirvan Barzani ile AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesine dair değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’nin uluslararası güçlerin onayıyla saldırılar yaptığını söyledi.

SALDIRILARIN ŞİFRELERİ

Kürt gazeteci 154 gündür KDP istihbaratının elinde Kürt gazeteci 154 gündür KDP istihbaratının elinde

Bombardımanların Türkiye’nin kendi kendi çabasıyla yapmış olduğu bir saldırı olmadığını dile getiren Kaya, uluslararası güçlerin rolüne dikkat çekti. Dêrik’e yönelik yapılan saldırıya dair Kaya, “2017’de Qeraçox’a yönelik yapılan bir saldırı vardı. O saldırıdan sonra bölgeye yapılan en kapsamlı saldırı oldu. O dönemde de Şengal ve Mahmur’a yönelik saldırılar olmuştu. 2017’den sonraki saldırıların en kapsamlısı yapıldı. 2017’de olduğu gibi Mahmur, Şengal ve Dêrik saldırılarından ABD’nin ve Uluslararası Koalisyonu’nun haberinin olmaması mümkün değildir. Dêrik’te saldırının yapıldığı yer ABD ve koalisyona lojistik desteğinin geldiği güzergâhın tam üstündedir. Hava sahası da ABD ve koalisyonun kontrolündedir. Uluslararası güçlerden habersiz saldırının olacağını düşünmüyorum” diye belirtti. 

HEWLÊR’İN SESSİZLİĞİ 

Şengal ve Mahmur’a yönelik saldırılarında da aynı şekilde Koalisyonun kontrolü altında bulunan bölgelerde yapıldığını dile getiren Kaya, “Hava sahası da koalisyonun kontrolünde olan bir bölgedir. Yapılan saldırılar uluslararası güçler ve koalisyonun bilgisi dahilinde yapıldı. Irak, Bağdat ve Hewlêr yönetiminin sessiz kalması da ayrı bir şüpheleri doğuruyor. Irak güçsüz ve bitkin, Hewlêr ise bizzat saldırıların içindedir. Hewlêr’in yanı başında Kürtlere saldırı, katliam oluyor ama KDP sessiz, hükümet kör, sağır ve dilsiz” dedi. 

ERDOĞAN’IN İSTEĞİ 

Kaya, “Türkiye’nin ve uluslararası güçlerle uzlaşı sonucunda yaptığı saldırılarına dair iki boyutunu belirtmek gerekiyor. Birincisi iç nedenlerden kaynaklı Türkiye’nin böyle bir saldırı planlama isteği ve bunu uluslararası güçlere kabul ettirmek istemesidir. Bunun en temeli argümanı ise ABD’nin güdümündeki Koalisyon, İdlib’de DAİŞ’e bağlı bir birliğe karşı hava saldırısı yapmış. Daha önce Bağdadi’ye yönelik de benzer bir saldırı yapılmış ve Bağdadi öldürülmüştü. Erdoğan da açık belirtmişti ‘siz benim bulunduğum sahada bunu yaparsanız, ben de istediğim zaman sizin bulunduğunuz yerde operasyon yaparım’ demişti. Türkiye bununla açıkça bölgede saldırı hakkının olduğunu belirtmişti. Bunu da uluslararası güçlere ve Koalisyona kabul ettirdiğini bölgede yaptığı SİHA saldırılarıyla görüldü ve bunu kabul da ettirdi” diye konuştu.

PKK DETAYI 

Türkiye ve Erdoğan’ın bir iç meselesine dair önemli bir durumun yaşandığını belirten Kaya, şunları söyledi: “Mahmur, Şengal ve Dêrik saldırılarından birkaç saat önce 1 Şubat tarihinde PKK, yıllık toplantısını yaptığını ve bittiğini açıkladı. PKK’nin yaptığı yıllık toplantıya ilişkin basında çokça önemli haberler yer aldı. Bu toplantının yapılmış ve bitmiş olması, Türkiye ve özellikle de AKP-MHP iktidarı ile Soylu’nun yıllardır söylediği bir yalanı da açığa çıkardı. ‘PKK bitti’, ‘PKK toplanamıyor’, ‘PKK’den iki kişi bir araya gelemiyor’, ‘PKK’nin şu kadar sayısı kaldı’ açıklamalarına karşı ortaya çıktı ki PKK rutininde toplantılarını yapıyormuş. Sonuçlarını da kamuoyuyla rahatlıkla paylaşabiliyor. Bu durum yaşanırken Türkiye ve Erdoğan, PKK’ye sempati duyan, ilgi duyan nerede bir Kürt varsa, onlara yönelik operasyon yapıyor. Erdoğan adeta, ‘Siz misiniz toplantıyı yapan, PKK’yi destekleyen’ diyerek, bir katliam saldırısı yaptı. 

3’ÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI 

İkinci bir boyutu da uluslararası güçlere bu saldırıları, bu katliamları nasıl kabul ettirdiği kısmı ise Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırılarının Türkiye ile ya da uluslararası koalisyonla sınırlı sınırlı tutmak bence sınırlı bir yaklaşımdır. Dünyada şimdi her gün artan krizsel bir 3’üncü Dünya Savaşı söz konusudur. Ve bu savaşın Ukrayna ayağı gittikçe daha şiddetli olmaya başlıyor. Yıllardır Rusya ile ABD arasında bir denge siyaseti yürüten Türkiye, Rusya’dan yararlanan hem de ABD ve uluslararası koalisyondan yararlanacak bir siyaset kendine yükleyerek, kendini hakim bir güç haline getirdi. Ama Ukrayna sorunu ile birlikte Türkiye belli tutumlar alması ve taraf belirlemesi gerekiyor.

TÜRKİYE’NİN SENARYOSU 

Türkiye Ukrayna’ya SİHA sattığı dönemde Rusya’nın ciddi tepkisiyle karşılaştı. Bu dönemde ABD ise Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya gelmesi için Türkiye’yi NATO’nun öncü güçlerin komutasına getirdi. NATO ile Rusya arasında bir gerginlik olduğu zaman öncü güçlerin komutası olan Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelecek. Yani bir taraftan Rusya, Türkiye’yi ABD, uluslararası koalisyonu ve NATO ile karşı karşıya getirmek, NATO da Türkiye’yi Rusya’dan koparmak için politika yürütüyor. Özellikle Ukrayna sorunu ile birlikte bu daha da hız kazanmış durumda. Bunun içindeki pazarlık Ukrayna sorunundan rol üstlenme karşısında Türkiye’nin isteği PKK’ye ve Kürtlere yönelik tavır almasını beklemek. Böyle bir pazarlık yapıldığını düşünüyorum. Pazarlık konusunda Türkiye’nin PKK’ye, Kürtlere yönelik saldırı talebi kabul edilmesinin ardından bu saldırılar yapıldı. Bununla beraber de Türkiye Ukrayna konusunda ABD ve NATO’ya yakın bir tavır takınacak. Son günlerde yaşanan gelişmelerin tamamı da bunu gösteriyor. Katar’ın NATO’ya müttefik olmayan devletlerden en önemli güç olarak kabul edilmesi, bunun en önemli işaretlerinden biridir. Türkiye-Katar ilişkisi de yakından biliniyor. Katar’ın bu pozisyona getirilmesinin Türkiye’nin de rolü çoktur. Türkiye ve Katar’ı Rusya’dan uzaklaştırmak istiyorlar. Oynanan bu senaryo ve planların yanında Türkiye de taviz koparıp, Kürtlere saldırdığı görülüyor.”

KÜRT FOBİSİ 

“Bölgedeki statükocuların Suriye, İran, Irak dahil olmak üzere hepsi Kürtlere yönelik yaklaşımları aynıdır. Bir Kürt düşmanlığı, Kürt fobisi yaklaşımları var” diyen Kaya, Kürtlere karşı olabilecek her türlü saldırıda bu güçlerin parmağının olduğunu rahatlık görüldüğünü ifade etti. Kaya, “Hesekê’deki saldırıdan sonra sadece Kürtler değil, Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi de açıkladığı raporunda da Hesekê’deki DAİŞ saldırısı planının Serêkaniyê’de yapıldığı yer aldı. Hesekê’deki 4-5 bin DAİŞ’li kaçtıklarında nereye gideceklerdi? Bu kadar çete kurtarıldığında ya yeniden bir yer işgal edilecek ya da bunları bir yere gitmeleri gerekiyordu. Irak bunları idam ediyor, Suriye idam ediyor. Bu kadar insanları kabul etmeyeceği çok nettir. Peki bunlar nereye gidecek. Serêkaniyê ve Girê Spî, Efrîn ve İdlib gibi yerlerdir. Girê Spî ile Serêkaniyê’deki çetelere ulaşması birkaç saat alır. İki şehir arasında en fazla 40-50 kilometre var. Bir gece yürüseler yetişecekler. 

ERDOĞAN’IN HAYAL KIRIKLIĞI 

Hesekê saldırısı doğrudan Türkiye tarafından planlandığı açıktır. Hesekê saldırısıyla bölgede ciddi bir istikrarsızlık yaratmak istendi. DAİŞ’e umut bağlandı ve ABD’nin QSD’ye yönelik güvenini sarsılmak istendi. QSD bilinçli bir şekilde başarısız kılınmak istendi. Fakat bunlar başarılamadı. QSD, DAİŞ’i yenilgiye uğrattı, çeteleri tek tek yakalattı. DAİŞ’in yenilmesiyle planlar başarısız kılındı. Tabi bu da Türkiye’yi, Erdoğan’ı hayal kırıklığına uğrattı. Umulan olmadı, beklenen sonuç alınmadı. DAİŞ yenildi yerine başka planlar hazırlandı.”

HA ŞAM HA TÜRKİYE

Türkiye’nin dışında saldırılardan, istikrarsızlardan, kaostan medet uman Şam rejiminin de pusuda beklediğini belirten Kaya, “Erdoğan, sürekli ‘bebek katili’ diyerek, Beşar Esad’ı ve yönetimini suçluyor. İdlib çevresinde ciddi bir savaş yürütülüyor. Bu savaşı yürüten ise Türkiye’dir. Dirbêsiyê’de Türkiye’nin SİHA saldırısında bir rejim askeri öldü. Türkiye ile rejim arasında bir çatışma varmış gibi bir hissiyat yaratıyor ama söz konusu Kürtler, Kuzey ve Doğu Suriye olduğu zaman Şam ile Ankara’nın tutumları, hareketleri aynıdır, birbirlerinden farkları yoktur. DAİŞ’in Hesekê’deki saldırısı sırasında Şam yönetiminin yaptığı açıklamalar ile Türkiye’nin yaptığı açıklamalar arasında hiçbir fark yoktu. Şam DAİŞ saldırısının bir senaryo olduğunu ve bunun QSD, Özerk Yönetim ile ABD’nin bunu yürüttüğünü söyledi. Türkiye’de aynı şekilde bu saldırıların başarıya ulaşması için hem bir beklenti içine girdi hem de Serêkaniyê ve Girê Spî’de hareket içinde oldu. Sorunların çözümü konusunda Şam’ın hiçbir olumlu bir girişimi ve tutumu yoktur. Şam, bölgenin teslim olmasını istiyor. Klasik Suriye Arap Cumhuriyeti temelindeki anlayışa dönmek istiyor. Bundan dolayı da realiteyi reddediyor, tanımak istemiyor. Kürtlerin varlığını kabul etmek yerine, Türkiye gibi yokluğu üzerinde politika üretiyor. Bölgede her türlü karışıklığı, kaosu da destekliyor. Hesekê’deki saldırıda olduğu gibi Raqqa ve Dêyra Zor’da da aşiretler üzerinden kirli bir plan yürütüyor. Halkı teslim olmaya, af vaadinde bulunuyor. QSD’ye karşı halkı kışkırtıyor. Bölgede kaosun derinleşmesi açısında rol oynuyor” dedi.

BARZANİ-ERDOĞAN FOTOĞRAFI

Saldırılardan hemen sonra Nêçirvan Barzani’nin Ankara’da Erdoğan ile görüşmesinin tesadüf olmadığının altını çizen Kaya, şöyle değerlendirdi: “Nêçirvan Barzani, kendisini Kürtlerin temsilcisi, lideri olarak, Kürt bölgesinin başkanı olarak lanse ediyor. Bir toprağın, halkın yöneticisi olarak görüyor. Ama Erdoğan ile verdiği pozda, bir Kürt olarak utanç duyulacak bir resim karesiydi. İki Türk bayrağı arasında sıkışmış bir Nêçirvan Barzani ve bir Erdoğan pozu vardı. Bir lider kendi bayrağı, sembolleri olmadan bir yere gitmez. Sürekli Kürdistan Bölgesi’nin bayrağını tüm bölgelerin bayrağı olduğunu belirtiyorlar. KDP ve Barzani gerçeği varken, Erdoğan yanında bir sömürge valisi gibi poz verdi. Bu Kürtler açısından utanç duyulacak bir durumdur. Bu pozla Mahmur, Şengal ve Dêrik saldırılarında ne kadar ortak olduklarını da açıklanmış oldu.” 

‘ERDOĞAN’IN KOLTUK DEĞNEĞİ’ 

Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan Bölgesi’nin büyük bir bölümü Türkiye’nin işgali altındadır. Bu işgal her geçen gün meşrulaştırılmak isteniyor. Bu işgal meşrulaştırılması çabası ve çalışması Türkiye’nin koltuk değneği olan KDP ve Barzani ailesi oldu. Hem askeri işgal hem de siyasi meşrutiyet kazanmak diğer taraftan ekonomik olarak Türkiye’yi ayakta tutan esas bir güç KDP oldu. KDP, AKP-MHP yönetiminin her zaman koltuk değneği oldu. Bir müttefik değil, bir dost ülke ilişki tarzları yoktur. Fotoğraf karesi de bunu ortaya koydu. Saldırılardan hemen sonra Barzani’nin Türkiye ziyareti birlikte hareket edilmiş, birlikte planlanmış ve onaylanmış olduğunu açık bir şekilde gösterildi. Olası bir uluslararası tepkiye karşı da Nêçirvan Barzani ile savunmak verilmeye çalışılmıştır.”

KDP’NİN İHANETİ

KDP’nin Kürtleri düşman olarak gördüğünü ifade eden Kaya, “KDP, yıllardır PKK’yi, özgürlük mücadelesinde bulunan ve KDP gibi düşünmeyen her Kürdü düşman olarak görüyor. Şengal’de KDP kaçtı, Êzidîleri katliamla yüz yüze bıraktı. Bu ihanetin unutulması, silinmesi, görülmemesi için Şengal’de özgürlük mücadelesinde yer alan herkese karşı düşmanlık yapıyor. KDP ve Barzani ailesi, Şengal’de herkesi ortadan kaldırmak istiyor. Mahmur’u tamamen yok etmek istiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de ENKS eliyle işbirlikçi bir yönetim oluşturmak istiyor. KDP, Kürt özgürlük mücadelesin boğmak için Kürt düşmanlarıyla işbirliği yapıyor” şeklinde konuştu.

‘BEKLE GÖR’ SİYASETİ

Mahmur, Şengal ve Dêrik saldırılarının 2022’nin başına denk getirildiğine dikkat çeken Kaya, “2021 biraz daha dünya genelinde daha sakin geçti. 2021’de ABD’de yapılan seçimlerden sonra ABD’nin bölge siyasetinin nasıl olacağı belli değildi. Müttefiklere yaklaşımları nasıl olacağı belli değildi. Libya’dan Ortadoğu’nun birçok yerine ‘bekle gör’ durumu vardı. 2022’ye kadar ABD ile ilişkilerin nasıl olacağı biraz belirlendi. ABD’nin bölge siyasetinin belirlenmesiyle Türkiye başta olmak üzere bölgede etkili olmak isteyen güçler harekete geçtiler. 2022’nin dünya genelinde hareketli geçeceğini söylemek gerekiyor. Ukrayna’da, Libya, Suriye’de yeni hareketlenmeler, yeni saldırıların olacağını bize gösteriyor. Bu İdlib’de mi patlar yoksa Kuzey ve Doğu Suriye’de mi patlak verir? Bunu önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Türkiye’de saldırılarını daha çok Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelterek, Rusya ile gerginliğini azaltmak Rusya ile daha fazla yakınlaşıp, ABD’nin de desteğini kazanacağı bir savaş seyrini izlemek istiyor. Şubat ayıyla beraber bu saldırıları yaptılar. Bu saldırıları da sürdürmek istiyor” ifadelerini kullandı. 

KDP’NİN ŞENGAL ACISI 

Kaya, Mahmur ve Şengal’e yönelik saldırılara dair de şunları söyledi: “Şengal’in bu kadar hedef haline getirilmesinin temel nedeni KDP’dir. 2014’teki yenilgiyi, ihaneti unutturmak istiyor. Halk arasında bu ihanetin bilinmesi ile Şengal, KDP tarafından hedef haline getiriliyor. KDP’nin dayatmaları sonucunda ve planlar dahilinde de Türkiye bu saldırıları yapıyor. Sınırdan 100 kilometre uzaktaki bir yerin Türkiye için tehdit oluşturmayacağı herkesin malumudur. Şengal’in hedef haline getirilmesinin bir diğer nedeni ise Ninova ovasına hakim bir bölgedir. Ninova ovasını kontrol altına aldıktan sonra Musul’u kontrol etmek, Kerkük’e kadar uzanacak alanda hakim olmak ve Rojava ile sınır olma durumu vardır. Rojava ile Irak arasını da kestirmek istiyor. Bundan dolayı Şengal’i tercih ettiler. 

MAHMUR YOK EDİLMEK İSTENİYOR

Mahmur konusu ise 94’te köylerini terk edip Kürdistan Bölgesi’ne geldi günden beri sürekli KDP ve Türkiye’nin saldırıları ve katliamlarıyla maruz kaldı. En son bir çöle gelip, yaşam inşa ettiler, bir ada gibi yeni bir yaşam kurdular. Böylesi bir yaşamın KDP’nin yanı başında yapılması KDP’nin zoruna gidiyor, kabul etmiyor, reddediyor ve Mahmuru’ tamamen yok etmek, ortadan kaldırmak istiyor.”

MA / Aziz Oruç