Yerine kayyum atanan tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in, Malatya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 12’nci duruşması devam ediyor. 

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada savunma yapan Gültan Kışanak, öncelikli olarak Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in öncülüğünde cezaevlerinde devam eden açlık grevlerini üzerinde durdu.

‘AÇLIK GREVİNDEKİLERİN TALEBİ BENİM DE TALEBİMDİR’

Birlikte yargılandığı Sebahat Tuncel'in, açlık grevinde olmasından kaynaklı duruşmaya katılamadığını belirten Kışanak, “Vicdanları rahatsız eden Kürt sorununun çözümü için bir çaba var. 1993 yılında ortaya çıktığı gibi, devlet ne zaman Öcalan ile görüşse barış oluyor. Cenaze gelmiyor, ölümün ve acının olduğu ortam yok oluyor. Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve yüzlerce tutuklu İmralı'dan gelecek bir ses için açlık grevinde. Açlık grevinde olan herkesin tek bir talebi var, o da hukuki bir taleptir. Buradan açlık grevinde olan herkesi selamlıyorum. Bu talep benim de talebimdir. İmralı'da avukat, aile görüşleri ve telefon görüşmesi olması gerekirken, bu kısıtlanıyor” dedi.

TUNCEL'DEN SELAM

Kışanak, duruşmada Sebahat Tuncel’in yolladığı “Başta kadınlar olmak üzere açlık grevinde olanların taleplerini sahiplenip kenetlenmeli. Herkese selam ve sevgilerle” mesajını  da paylaştı. 

‘SAVUNMA HAKKIMI KULLANAMADIM’

Hakkında açılan diğer davaların birliştirildiği bu yargılama nedeniyle 2 yıldır tutuklu olduğunu dile getiren Kışanak, şöyle devam etti: "Davada 11 celse görüldü. Bir tanesine katılamadım, ona da verdiğim dilekçede rahatsız olduğumu, hastane sonuçlarımı göndererek mazeretimi bildirdim. 11 duruşmanın bir tanesine gelemezken, sanki ona da bilerek gelmediğim yansıtıldı. Katılamadığım diğer duruşmalarda bazılarının tutanağı bile gelmedi. Gerçek nedir, doğru nedir onu bile bilmiyorum. Davanın asıl konusu olan ben, burada değildim. Savunma hakkımı kullanamadım. Bu yargılamaya ciddi bir gölge düşürüyor. Şu an getirildiğim karar mahkemesine de, ‘Hadi bari gelsin kendisini savunsun’ demek için getirildim. Yaptıklarımın doğru ve insani olduğuna inanıyorum. 2 yıl boyunca özgürlüğüm gasp edildi. Hayatım boyunca inandığım değerleri savundum. Bir şey yapmışsam demokratik çerçeveler kapsamında yaptım. Hani bir söz vardır; 'Biz de bilirdik hayatı konforlu yaşamayı, lakin toplumun bir bireyi olarak sorunları görüp konforlu yaşayamam.' Bu ülkede bir sorun varsa elini taşın altına koymalısın, ben de elimi taşın altına koydum.”

'ÇÖZÜM SÜRECİNDE SÖYLEDİKLERİM SUÇ OLDU'

Gültan Kışanak, ardından 2012 yılında yapılan Barış ve Demokrasi Partisi (DBP) kongresinde yaptığı konuşmaya dair yöneltilen suçlamalara yanıt verdi.

Güneş’in yakınları Meclis’te HDP ve CHP’yi ziyaret etti Güneş’in yakınları Meclis’te HDP ve CHP’yi ziyaret etti

Kışanak, “BDP’de 4 yıl boyunca üst üste Eş Genel Başkan seçildim. Orada yaptığım konuşmalar parti tüzüğünde olan konuşmalar. Ona bağlı olarak eşbaşkan oldum. Mitinglerde, etkinliklerde bu parti tüzüğünden halka seslendim, halk bunu görüp bana oy verdi. Partinin tüzüğünde net bir şekilde Kürt sorununun çözümünden bahsetmektedir. Halka sorunu çözeceğime yönelik çalışacağıma söz veriyorum ve halk da bana inanarak oy veriyor. Kaşıma, gözüme oy vermiyor. 6 milyon kişi bu partiye oy verdi. Madem ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ deniliyor. Biz bu milletin parçası mıyız? Hani Diyarbakır ve İstanbul eşitti. Hani bir oy, diğer oydan kıymetli değildi. Toplumda bir sorun varsa söylenecek. Ben 'ölüm istemiyorum' demişim. Bu suç mu? Binlerce genç hayalleri ile toprak altında. Çözüm varken neden bu çözümü yapamıyoruz. Bunu mahkemeye sormuyorum, parlamentoya soruyorum. Bunu sorduğum için de şu an tutukluyum. Devlet 1993’den bu yana hesabına geldiğinde Öcalan ile görüşür. 2013 yılında kamuoyu gözü önünde yapılan görüşmeler var. İktidar görüşmeyi istediğinde suç olmuyor, çözüm sürecinde söylediğim suç oluyor” diye konuştu.

 Abdullah Öcalan’ın doğum gününe katılımıyla ilgili kendisine yöneltilen suçlamalara da yanıt veren Kışanak, o güne dair yapılan etkinliğe ilişkin Valilik ve Bakanlık düzeyinde görüşmeler yapıldığını paylaşarak, burada yaptığı konuşmasının da tamamen barış talepli olduğunu söyledi. 

‘VALLİ ÇÖP TOPLAMAYI ŞARTA BAĞLADI’

Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarına dair yöneltilen suçlamalara ise şu yanıtları verdi: 

“Belediye çalışmalarına gelirsek. 2014 yılında belediye eşbaşkanı seçildim. O dönemde Adalet Bakanlığı'ndan tutun da, tüm siyasi parti genel başkanları gelip beni ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımıyorum' deyince, hemen müfettişler görevlendirildi. Bizler bu müfettişlere odalar açtık. Belediyenin bütün evraklarını önlerine verdik. Bir tane bile usulsüzlük ve idari kusur bulamadılar. 

Dosyaya sadece ‘siyasi’ denmesin, dosya şişsin diye belediye çalışmaları da konulmuş. O dönem hiçbir belediye otobüsüne 'çalışmayın' demedim. Hiç kimsenin canını tehlikeye atmadım. O dönem bazı belirli yollarda gerginlikler vardı. İnsanların canına zarar gelmesin diye o güzergâhtan geçilmemesi gerektiğini söyledim. İnsanların canını korudum suç mu? Valilik ile bir ay çöp toplama mücadelesi verdim. Bana; ‘Varilleri, çöp konteynırlarını kaldırın, belli saatlerde çöp toplayın’ dediler. Bu kararı zorla geri çektim.”

'ISMARLAMA HUKUKLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

Kışanak, ardından kendisine bu iddialar üzerinden yöneltilen "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası" suçlamalarına yanıt verdi. Kışanak, “Kumpas kurmuş yargıçların hazırladığı dosyalar ile suçlamalar yöneltiliyor. Neden inanayım buna. İnsanlar bunlara neden inansın? Savcılar, hakimler, polisler ve diğer bir çok kişi tutuklandı. Bunların hazırladığı dosyalara neden inanılsın. Belli, ortada olan her şeyin delili olmayan bir şeyin savunmasını neden yapayım. Ben ne anlatayım bilmiyorum. Bunların hiçbirini kabul etmiyorum. Davaya siyasi atmosfer oluşturmak için çözüm sürecinden hemen sonra yandaş medyada asparagas haberler yapıldı. Arabaların hendeğe gönderildiği söylenildi. Ama Diyarbakır Emniyeti'nde buna ilişkin tek bir tutanak yok. Gözaltında olduğum dönem polisler oturmuş, orada biri benim dosyamı hazırlıyor. Sorduk soruşturduk, Numan diye biriymiş. Meğerse diğer vekillerimizin de dosyalarını hazırlayan biriymiş. Dönüp bana; ‘Ben Diyarbakır'dan değilim’ diyor. 

‘Aslında seni DTK EşBaşkanı sandık, ondan dosyayı böyle hazırladık’. Ben de ona ‘Sen hala DTK’nin Eşbaşkanı’nı tanımıyorsan bu dosyayı nasıl hazırlıyorsun’ dedim. O da bana; ‘Biz acemiyiz. Tecrübeliler gitti’ diyor. 

Bu kadar ısmarlama bir hukuk ile karşı karşıyayız. Belediyeye el koymak için bu tür şeyler yürüttüler. Belediyeye kayyum atamak için KHK’ler çıkartıldı. Projelerimizi yaptığımız için, halka hizmet ettiğimiz için belediyeye kilit vuruldu ve beton bariyerler konuldu. Kayyum geldiği gibi Kadın Politikaları Daire Başkanlığı'na erkek atayıp, kadın derneklerini kapattı, kreşler kapatıldı. İnsanlar kapı önüne konuldu. Türkiye Belediyeler Birliği'nde de belediye özerkliklerinden bahsediliyor, bu neden bana suç sayıldı? Demokrasi tarihinin temelinde yereller var. Atina’dan Sümer’den biliyoruz. Yerellere ne kadar önem verildiğini, ne kadar kıymetli olduğunu. Fakat şimdi herhangi bir kıymet göremiyoruz. Hukuk iktidarın emrine amade sorunsuz hoş görülü ama yurttaş ve muhalife gelince canını okuyor” ifadelerini kullandı. 

Mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından duruşma Kışanak'ın savunmasıyla devam edecek.