Kapitalist modernitenin içerisine girdiği krizden çıkış artık neoliberalizm ile mümkün olmazken, emperyal devletler bölgesel çatışma ve savaşlarla yeni bir düzene hazırlık yapıyor. Suriye iç savaşı ile başlayan Ukrayna'da yeniden parlayan ve son İsrail-Filistin çatışmaları ile alevlenen Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile Rusya-Çin arasındaki rekabet, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getiriyor. Bunların yanı sıra Çin-Tayvan gerilimi, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesini işgali ile Afrika ve Latin Amerika'da yaşanan darbe, halk hareketleri de kutuplar arası gerilimleri tetikliyor.
Tüm bu ekonomik ve siyasi gerilimlerin yanı sıra dünyada gelişen ve büyüyen işçi sınıfı ve ulusal halk isyanları da kendisini gösteriyor. Avrupa ülkelerinde uzun zamandır devam eden işçi hareketlilikleri son bir haftadır kendisini ekonomik temelli olarak Bangladeş'te gösterirken, işçiler bir yandan da savaşın da karşısında duruyor. Son günlerde İspanya, İngiltere, Avustralya ve İtalya'da işçiler İsrail'e silah sevkiyatını engellemek için liman ve fabrikalarda greve çıkarken, Hindistan’daki sendikalar da İsrail'e çalışmak için işçi gönderilmek istenmesine karşı günlerdir eylemde.
'KRİZDEN ÇIKIŞI SAVAŞTA ARIYORLAR'
Marksist yazar ve Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran ile kapitalist modernitenin içine düştüğü krizi, savaşları ve Marksistlerin bunlar karşısındaki konumunu konuştuk. Neoliberalizmin yaşadığı krizi uluslararası düzeyde çözülemediği için uzun zamandır ulusal kurtuluş yollarını denediğini aktaran Savran, bunda 2008 dünya finansal krizinden sonra reel ekonomiye derinlemesine ekti yapan bir buhranın başlamasının etkisi olduğunu kaydetti. Bu krizlerin artık sermaye için sadece ekonomik yollarla çözülecek krizler olmadığına dikkati çeken Savran, "Trump, korumacılığıyla, öbür kapitalist ülkelerle girdiği sert ilişkilerle ve Amerika’nın çıkarlarını hep ön plana almayı savunan bakışı bunun ürünüdür. Fransa'da Le Pen, Almanya'da AFD, İtalya'da başbakan Meloni ve yardımcısı Salvini, ulusal çapta kendi sermaye çıkarı üzerinde duruyorlar. Yani bir başka evreye girdik. Yeni üretici güçleri kapitalizm tam olarak yönetemiyor. Artık planlanmış merkezi olarak tabi kılınmış bir ekonomi gerekiyor. Dolayısıyla savaş bir çözüm olarak işin içine giriyor. Savaş, her türlü ideolojik çalkantı, faşizmin yükselişi gündeme geliyor" dedi.
MARKSİZMİN GÜNCELLİĞİ
Uzun bir süredir 3'üncü dünya savaşının insanlığın gündemine girmiş olduğunu vurgulayan Savran, Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşlarının da bu yolda bir gidişin kanıtı olduğunu belirtti. İnsanlığın devrimler aracılığıyla kapitalizmin bu saldırganlığını durduramaması durumunda bu sonucun kaçınılmaz olduğunu söyleyen Savran, Marksizmin Sovyetlerin çöküşü ve Çin'in içten içe kapitalizme teslim olmasına rağmen halen güncelliğini koruduğunu ve savaşlara dur diyebileceğini dile getirdi. Postmodernist ve sol liberal görüşlerin aksine Marksizmin kapitalist gelişmenin kalıcı barışı sağlayacağı görüşüne karşı çıktığını ifade eden Savran, "Dolayısıyla bu akımlar ve bunların ürünü olan politik mücadele programları aslında esas çıkmaz sokağa giren akımlardır. Kapitalizme bir alternatif gerekiyorsa Marksizm halen güncelliğini koruyor. Dünya federasyonuna gitmek üzere verilecek mücadelenin esas teori ve programıdır. Çünkü merkezi planlamadan çıkarı olmayan tek sınıf işçi sınıfıdır ve mülkiyetle bir ilişkisi yoktur. Her yerde son dönemde sınıf mücadelesi ciddi şekilde yükseliyor. Bu da Marksizmi önemli kılıyor" diye belirtti.
SAVAŞA KARŞI SAVAŞ
Savaşı engellemek ve savaşın durduğu dönemde de emperyalist ülkelerin yenilmesi ve ezilen halkların kurtuluşu için bir mücadele programı gerektiğinin altını çizen Savran, şöyle devam etti: "İki dünya savaşını da devrimler bitirmiştir. Bu çok açık bir gerçektir. 'Birinci dünya savaşı nasıl bitti?' sorusuna, 'Almanlar yenildiği için biz de yenik sayıldık' deniliyor. Ama Almanların nasıl yenildiği konuşulmuyor. Almanları devrim yendi. 9 Kasım günü Karl Liebknecht imparatorun sarayında onbinlerce işçiyle sosyalist Almanya'yı ilan ediyor. 10 Kasım günü ateşkes imzalanıyor. Almanya savaşmaktan o anda vazgeçti. Çünkü savaşın lideri olan 2. Wilhelm artık yoktu. 2'nci dünya savaşında ise Fransa, İtalya, Yugoslavya, Arnavutluk ve Yunanistan Avrupa'da bir kuşak olarak, Asya'da ise Çin, Kore, Vietnam, Endonezya gibi sosyalist ve ulusal kurtuluş yolunda adım atan başka ülkelerin mücadelesi dünya savaşını bitirmiştir. Dolayısıyla her iki savaşı da proleteryanın devrimleri bitirmiştir. Bugün de gerçekçi olan 'aman savaşmayalım' değil savaşa karşı savaş açmaktır. Yani devrime gitmektir. Tarih bize bu dersi veriyor."
İŞÇİ SINIFI VE KÜRT HALKININ BİRLİĞİ
Yaşanan gelişmelerin Türkiye ayağını da yorumlayan Savran, "Türkiye'de sadece bu gelişme değil, çifte sorunlar var. 1980 faşist darbesi sadece Kürt halkının isyanını bastıramazken, Türkiye tarafındaki işçi sınıfının mücadelesini bastırdı. Şimdi sosyalistler biraz başını kaldırır gibi oluyor ama onlar da işçi sınıfı içinde örgütlü değiller. Gerçek bir sosyalizmin olabilmesi için Kürt halkıyla, Alevilerle el ele vererek, onların birleşmesini sağlayacak bir işçi sınıfı partisi gerekiyor. Marksizm, Lenin'in Bolşevik partisinin programında erkenden somutlaştığı biçimiyle ulusal soruna en ciddi yaklaşmış ideolojik harekettir. Marksizmin teklifi şudur; gelecekte birlikte yaşayalım, birlikte kalkınalım ve ulusların kaynaştığı bir federasyon kuralım. İşçi sınıfının iktidarı alabilmesi için bütün ezilen kesimleri kendisiyle müttefik kılabilmesi lazım. Türkiye'de toplam kurtuluşun çok önemli bir unsuru, 1980 karşı devriminin bile ezemediği Kürt halkının mücadelesidir. Bu mücadele bugünkü görünüme rağmen işçi sınıfıyla ittifakı stratejik olarak önüne koyduğu takdirde ülkede Marksizm önemini arttırabilir. Bu da hem batıda hem Kürdistan'da kurtuluş bakımından önemli sonuçlar doğurabilir" diye konuştu.
MA / Tolga Güney