İnsanlık tarihine baktığımız zaman kronolojik olarak avcılık, toplayıcılık, tohumun keşfi, tarım devrimi, sulamalı tarım, sanayi devrimi, fabrikasyonlar, seri üretimler, kimyasal silahlar, biyolojik silahlar vb gibi onlarca örnekle çoğaltabiliriz. Bu kronolojiye baktığımız zaman aslında sulamalı tarımdan sonraki gelişmelerin tümü insan oğlunun doğaya karşı çok acımasızca hareket ettiğini, para ve kapital uğruna bütün insanlığı tehdit altına aldığını apaçık görebilmekteyiz.
 

Sömürge sistemlerinin baş danışmanı olarak görev üstlenen kapitalist güçler, insan sağlığını hiçe sayarak sadece kendi mekanizmaları içerisinde, efendi köle ilişkisine benzer bir tutum sergileyip, onlar karşısında el pençe duran para baronları, palazlanmış holdingler, insanlıktan nasibini almamış eğitimsiz bir takım siyasiler ve bunlara kölelik eden makina, ekip ve ekipman sahiplerinin doğaya karşı en acımasız reflekslerini sergileyip, bütün yaşam alanlarını, telafisi mümkün olmayan tahribatlara neden olmuşlar.

Doğa ve insan yaşamına karşı yapılan bu bilinçsiz davranışlar, maalesef insan sağlığı üzerinde etkili olan bu tür PATOJEN'lerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bugün dünya geneline baktığımız zaman doğada bulunan endemik bitki ve hayvan türlerinin yok edilmesiyle modern dünyanın çözümsüz kaldığı bu küresel salgının (pandemik) bilançosunun gün be gün arttığını görmekteyiz ve bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödemekteyiz ve ödemeye de devam edeceğiz. Bu bağlamda dünya geneline baktığımız zaman özellikle de son elli yılda bahsi geçen küresel iklim değişikliği ve beraberinde gelen hastalık oranlarının çeşitliliği ve ölüm oranlarının artması aslında kapitalist sistemin doğaya karşı kontrolsüzce açtığı bir savaştan ibaret olduğunu görebiliyoruz. 

Burada doğada serbest halde kullanılan kömür, petrol ve doğal gaz milyarlarca fosil yakıtlarla çalışan araçlar ve sanayileşme betonlaşma sektöründe kullanımı, küresel alanda yaratmış olduğu hava kirliliği ve her yıl milyonlarca insanın ölümüne sebep olmaktadır. CORONA virüs gibi PATOJEN'lerin ortaya çıkması, yapılan laboratuvar incelemelerde FOSİL yakıtlardan ortaya çıktığının sonucudur. bunun alternatifi olan eşitlikçi tükenmeyen artığı kirliliği olmayan güneş enerjileri ve rüzgar enerjileri çözüm olunacağıdır.

Dünyayı istila eden bu tür salgın hastalıkların ana nedeni olan FOSİL yakıtların (kömür, doğal gaz ve petrolün) atmosfer içinde yakılmasının acilen önüne geçilmeli ve derhal %100 yenilenebilir enerjiye geçilmelidir. İnsanın insana insanın diğer canlılara tahakküm etmediği tüketeceği kadar üreten ekolojik demokrattık bir dünya ile mümkündür. Buradayapılan yanlış politikalar, açılan rant kapıları, sosyo ekonomik dengesizlik, insan ayırımı gibi çağ dışı metotların uygulanması bütün dünyayı etkilediği gibi maalesef kendi yurdumuzda ve kendi ilimizde de görebilmekteyiz. Bugün Van Gölü havzasına baktığımız zaman, dünyanın ender yerlerinde bulunan bir doğa güzelliğine sahip iken, ama maalesef devletin yürüttüğü yanlış politikalar, yerel yönetimlerin duyarsızlığı ve aynı zamanda da çözüm üretememeleri, göllü tüm kıyı şeridini yaşanılamaz bir hale getirmişlerdir. Yarından tezi yok acil bir eylem planıyla bu vahşetin önüne geçilmesi ve Van Gölü havzasını yaşanılabilir bir model kent haline getirilmesi konusunda sorumlu ve yetkili olan herkesi sorumluluk almayı acilyet arz etmektedir. Son olarak burada daha yolun başında iken acilen doğadan özür dilenmeli, tüketici ve tahribatçı toplum yapısından uzaklaşıp, üretici ve yapıcı bir toplum modeline geçiş EKOLOJİK DEMOKRATIK BİR DÜNYA sağlanmalıdır.


Bu konuda da gerekli bütün hukuki, idari ve aynı zamanda da finansal alt yapılarına yönelik aciliyet arz eden gerekli tüm adımların atılması kaçınılmazdır. Kızılderiliatasözünde dediği gibi ‘’Son ırmak kuruduğunda, Son ağaç yok olduğunda,Son balık tükendiğinde,Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır’’. Işte o zaman da çok geç olacaktır. Bugün bu olaylar karşısında ise gibi herkes çaresiz. Tek çözüm EVDE KAL çözümü önerilmektedir.Buda çözümsüzlüğün çözümü olarak sunulmaktadır.

ALİ KALÇIK

ÇEVDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI