Haber: Yeşim Karaağar

Yurtsuzluğun öteki adı: Kürt Sineması Yurtsuzluğun öteki adı: Kürt Sineması

SENED 2013 yılında Gaziantep’te kurulmuş bir dernek ve kurucuları arasında Türkiye vatandaşı akademisyenler ile Suriyeli göçmenler bulunuyor. 2011-12 yıllarında başlayan göçmen akınlarında özellikle engelli göçmenlere destek olmak için kurulan derneğin Proje Sorumlusu Psikolog Deniz Kaya, projenin içeriğinde; konuşma terapisi desteği, psikososyal destek, korunma ihtiyaçlarının giderilmesi, kadın temelli ve gençliğin güçlendirilmesi gibi çalışmaların yer aldığını belirtiyor.

Temel odak noktası engelli göçmenler olan SENED’in Proje Sorumlusu Deniz Kaya, engelli göçmenlerin sosyal haklarının Türkiye vatandaşı olan engellilere göre daha kısıtlı olduğunu söylüyor. “Erişebildikleri hizmetler çok sınırlı,” diyen Kaya, derneğin neden engelli göçmenlerle çalıştığını da açıklamış oluyor.

‘Sorunların fark edilmesi için çalışıyoruz’

Derneğin sadece Suriyeli göçmenleri değil, Türkiye sınırları içerisinde yer alan bütün göçmenleri kapsadığını vurgulayan Kaya, “Engelli bireylerin hastaneye ulaştırılması, servis sağlanması yanında göçmenlerin hak savunuculuğunu da üstleniyoruz. Engelli göçmenlerden oluşan bir grup, hak odaklı çalışmalar yürütüyor. Ortaya konan sorunların hem kamu hem de gerekli kurumlar tarafından fark edilmesi için çalışıyoruz,” diyor.

Düzensiz göçün büyük bir sorun olduğunu söyleyen Kaya, “Ama gelinen noktada insan haklarına bakış açısı biraz daha ön plana çıkıyor. Karşıdakinin bir insan olarak var olma, yaşama hakkı, özgür olma hakkı konusunda doğan sorunun sebebi aslında sosyoekonomik süreç,” diye kaydediyor.

‘Kayıt dışı işçilik göçmenler için büyük bir sorun’

Kaya, deprem sonrası artan göçmen karşıtlığına ilişkin, bir düşman arayışı içerisinde olunduğunu ve zayıf olan, hassasiyeti bulunan grubun zedelenmeye daha açık duruma geldiğini vurguluyor. Kaya, “Bunu bu kadar tırmandıran olumsuz politik söylemler oldu. Sadece göçmen düşmanlığı üzerinden var olan söylemler…” diye ekliyor.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik durumun sadece göçmenlerle açıklanabilecek bir olgu olmadığını söyleyen Kaya, “Bunun içerisinde binlerce neden var. Tüm işsizliğin kaynağı göçmenler midir, değil. Ancak göçmenlerle beraber doğan esas sorun şuydu: Kayıt dışı işçilik. Bu göçmenlere de zarar veren bir olgu. Sigorta altına alınmamış, düşük ücretle çalışan, hiçbir sosyal hakkı bulunmayan ve sürekli tehdit altında süren bir çalışma ile yüz yüze kalıyor göçmenler. Göçmenler de mağdur çünkü kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Kayıtlı işçiliğin artırılması belki bu sorunun çözümü olacaktır,” diyor.

Göçmenlerin de ekonomik krizi yoğun bir şekilde hissettiğini belirtiyor Kaya. Ev kiralarındaki artışlar, şehirlerarası geçişlerin kısıtlı olması, kapalı mahalle uygulamaları gibi nedenlerle yoğun bir şekilde farklı bölgelere dağılma gerçekleştiğini söylüyor Kaya.

Türkiye’de şu an 3 buçuk milyona yakın Suriyeli mültecinin bulunduğunu aktaran Kaya, “Bu insanların tahmini burada olma süresi 8 yıl gibi bir süre. Burada dil öğrendiler, çocuk sahibi oldular, yerleştiler. Geri dönüşleri zor,” diyor.

Gönüllü geri dönüşlerin herkes için talep edilen yöntemlerden biri olduğunu hatırlatan Kaya, “Ekonomik koşulların geri dönüşü doğurması için ülkelerinde daha iyi koşulların olması gerekiyor. Geçici koruma, kalıcı bir sorun değil. Yarın ne olacağı belli değil,” diyor.

‘İnsanların acı çektiğini görünce hayatım değişti’

SENED Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Saed Nahhas, 2012 yılında Türkiye’ye geldiğini ve Suriye’de iş insanı olduğu için daha önce de çok sık Türkiye’ye gelip gittiğini söylüyor. Türkiye’ye ilk geldiği yıl çalışma izni alıp iş yerini açtığını söyleyen Nahhas, “Ardından bu derneğin kurulmasına önayak oldum,” diyor.

Şu an mülteci statüsünde olmayan Nahhas, çalışma izni ile ikametgâhını sürdürüyor. Suriye’de iken hayatının tamamen iş odaklı olduğunu söyleyen Nahhas, “Suriye’de çatışmaların başlaması ile beraber insanların acı çektiğini görünce hayatım değişti. O saatten sonra hayatımın yüzde 70’i insanlara yardım etmek yüzde 30’u ise işim oldu,” diyor.

Dernek kurma fikrinin nasıl oluştuğunu sorduğumuzda şunları kaydediyor, 2012 yılında Türkiye’ye ilk geldiğinde, her gün sınırdan gelen kadınların, çocukların, engellilerin yıkılmış, bombalanmış köylerinden geldiklerini ve yaralı olduklarını söylüyor Nahhas ve ekliyor: “Yeni bir yerdelerdi ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı.”

‘Daha rahat hareket etmek istiyoruz’

Dernek olarak çeşitli sorunlar yaşadıklarını aktaran Nahhas, “Çalışma izni ile ilgili sorunlar yaşıyoruz. Yıllık 4 milyona yakın vergi ödüyoruz. Yerel halkı işe almaya dikkat ediyoruz. Göçmenleri işe aldığımızda sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Deprem sonrası ekip olarak bütün bölgelerde çalıştık. Biz teşekkür istemiyoruz. Ancak daha rahat hareket etmek istiyoruz. Çalışma izinleri konusunda,” diyor.

Nahhas, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada artan bir göçmen karşıtlığı olduğunu ve bunun karşısında üzgün olduklarını söylüyor. Nahhas, “Yarısı farklı ülkelerde yaşamak zorunda kalan ve 1.1 milyon insanın öldüğü bir ülkenin vatandaşayız, bu yaklaşımlardan dolayı üzgünüz,” diyor.    

‘En büyük dileğim yasaların eşit bir şekilde uygulanabilmesi’

Nahhas, Türkiye’ye eski gibi yatırımların yapılmadığını bunun sonucunu sadece göçmenlerin değil ülkede yaşayan herkesin gördüğünü söylüyor. Nahhas, “İlk geldiğimizde insanların alım gücü vardı ancak şu an tüm aile çalışıyor, ama yaşamını sürdürmekte zorlanıyor,” diyor.

Göçmenlerin geri gönderilmesi ile birçok iş kolunun etkilendiğini söyleyen Nahhas, “Endüstri, tarım, tekstil gibi iş yerleri boşalmaya başladı. Ayrımcılık ekonomiyi etkiliyor,” diyor.

Nahhas, son olarak en büyük dileğinin hem Suriye hem de Türkiye için yasaların eşit bir şekilde uygulanabilmesi olduğunu söylüyor.