Haber ve görüntü: Sedat Türlü
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın başını çektiği Memleket Partisi genel başkanı Muharrem İnce ve Sinema oyuncusu Şahan Gökbakar gibi tanınan kişilerin yanında taraftar grupları ve birçok sosyal medya kullanıcısı göçmenleri hedef göstererek saldırıya uğramalarını sağlar hale geldi. Özdağ’ın birçok ırkçı beyanının gerçek dışı olduğu ortaya çıkınca ise çeşitli barolar, Avukatlar ve Datçalı yurttaşlar gibi birçok insan kendisi hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik’ suçlaması ile soruşturma başvurusunda bulundu. En son sosyal medya hesabından Abdulbaki Bozdağ isimli yurttaşı Suriyeli diye hedef gösteren Özdağ yurttaşın saldırıya uğramasına yol açmıştı. Daha sonrasında Bozdağ kendisini haklı çıkaran ve Özdağ’ın iftira attığını ortaya çıkaran açıklamasını yaparak Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğüne avukatıyla müracaat etti ve şikâyetçi oldu. Şikâyet sonrasında Özdağ hakkında soruşturma başlatıldı.
Van Barosu İnsan Hakları Merkezi de Özdağ hakkında aynı şekilde ‘halkı kin ve düşmanlığa’ teşvik ettiğini belirterek suç duyurusunda bulundu. Van Barosu Göç Komisyonu üyesi Av. Bahtiyar Kandeğer deprem anında göçmenlere uygulanan ayrımcılık ile göçmen nefretini Haber Erciş’e değerlendirdi.
‘Göçmenlerin barınma ve gıda hakkı verilmiyor’
Yaşanan afet sonucunda herhangi bir bireyin ayrımcılığa tabi tutulmasının etik ilkelere aykırı olduğunu belirten Kandeğer, “Ümit özdağ'ın bırakın insanlık adına bir şey yapması o konuda bir tutum bile sergileyemiyor. Burada bulunan göçmenlere yönelik tavır ve davranışların onların yaşam hakkına etkisi ise şu şekilde gerçekleşiyor. Öncelikle barınma hakkı noktasında bir açıklama yok. Yani Türkiye'nin kendi vatandaşlarına uyguladığı konteyner ve çadır hakkının göçmenlere sağlandığına dair herhangi bir açıklama yok. Bu bölgede yaşayan göçmenlere karşı nasıl bir faaliyet yürüttüklerini de izah etmiyorlar. Bizim de sosyal medya üzerinden duyduğumuz bir takım olayları var. Kendilerine çadır verilmemesi yemek ve gıda ihtiyaçlarının verilmemesi hatta arama kurtarma esnasında kendilerine yardım dahi gelmediğini söylüyorlar. Yardım bile istemekten çekindiklerini söylüyorlar” sözlerine yer verdi.
‘Yaşam hakları toplum tarafından gasp ediliyor’
Göçmenlerin yıllardır ülkemizde yaşadığını ve kendileri hakkında olan biten her şeyden haberdar olduklarını ekleyen Kandeğer; “Kendilerine karşı oluşan nefreti de görüyorlar bu durum nedeniyle yardım çığlığını da atamıyorlar. Enkazın altındayken belki yaşıyorlar sesini kimseye duyuramıyor ve orada vefat ediyor. Bunun temel sebebi Ümit Özdağ ve gibilerin yaydığı nefret. Aslında doğal bir afet var ve herkesin canı eşit. Bu noktada ayrım yapılmasının hiçbir hukuki ve ahlaki tarafı yok. Sırf Suriyeli olduğu için ona karşı geliştirilen düşmanca tavır nedeniyle yardım isteyemiyor. Bu nedenle yaşam Hakkı toplum tarafından gasp edilmiş oluyor” dedi.
‘Bireyler suçu önlemek için şiddete ve eyleme başvuramaz’
Yaşananların Halkı kin ve düşmanlığa sevki söz konusu olduğunu söyleyen Kandeğer Özdağ hakkında şu sözlere yer verdi; “Ümit Özdağ ve onun gibilerin yaymış olduğu nefretten dolayı bölgede olan
insanlar ilk günden Suriyelilerin yağma, yol kesme ve hırsızlık yaptığını söylüyor ve hiçbir tespit olmamasına rağmen bu tür haberler yayıyorlar. Bu nedenle deprem yaşanan şehirlerde o insanlara karşı linç girişimleri oldu. Bölgede olan her Suriyeli ve yabancıyı hırsız olarak gördüler. Olmayan insanları suçlu olarak gösterdiler ve onlara saldırılmasına yol açtılar. Belki de ailesini enkaz altında kurtarmaya çalışırken onun hırsızlık yaptığını, yağma yaptığını düşünenler ona saldırdı. Bu konuda da çok yüksek ihtimalle mağdur olan kişiler vardır.
Henüz haberlerde net bir kaynaktan bilgi almadık ama yüksek ihtimalle bu durumlar yaşanmıştır. Bu denli ciddi nefretin olduğu bir ortamda özellikle sahaya inen futbol taraftarları Suriyelileri engelliyoruz, yağmacıları engelliyoruz gibi söylemlerle geziyorlardı. Bu açık ve net şekilde kolluk ve devletin güvenlik hakkını ihlal eden bir tutum ve davranıştır. Bireyler suçu önlemek için herhangi bir şiddete başvuramaz herhangi bir eylemde bulunamaz. Türk Ceza kanunu TCK’ya göre bireyin yapabileceği maksimum eylem yakalama yapmaktır ve kolluğa teslim etmektir. Tabii kolluk da dövemez.”
‘Avrupa devletleri göçmenlere karşı tutarsız davranıyor’
Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun Belçika Televizyonu VRT’ye yaptığı açıklamada oluşan depremde yeni bir göç dalgasından endişe ettiğini söyleyip depremzedelerin Türkiye’de barındırılması gerektiğini savunmuştu. Kandeğer, Avrupa devletlerinin göçmenlere karşı çok tutarsı olduklarını dile getirerek, “Uluslararası konferans ve toplantılarda mültecileri ve göçmenleri koruyacaklarına dair her türlü demeci veriyorlar sonra Ortadoğu'da göç potansiyeli oluşturan her olayda bize göç gelecek bunu nasıl önleyelim gibi bir tutuma geçiyorlar. Oluşan deprem dolayısıyla oraya kitlesel bir göç olması imkansızdır. İnsanlar yıkılan evlerini terk etmezler. Türkiye'de de başka ülkelere göç olacaktır. Aksine Türkiye'den Suriye'ye göç olabilme ihtimali çok yüksek. Çünkü 2011 sonrasında buraya da bir düzen kuran Suriyeliler yakın zamanda Esad'ın çağrısı üzerine geri dönebilme ihtimalleri söz konusu. Kaldı ki haberlerde de gördüğümüz kadarıyla sınır kapısından geçmek isteyen göçmenler var. Burada oluşan nefret ve evsiz kalmanın etkisi çok büyük. En azından vatanları olan bir yere dönmek isteyecekler. Buradan oraya kitlesel bir göçün olabileceğini düşünüyorum.”
Türkiye halklarına çağrı
Göçmenlere karşı nefret suçu işleyenler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Kandeğer, son olarak, “Dünya, devletlerin çizmiş olduğu Sünni sınırlar ile sınırlı değildir. Bütün insanların yararlanabileceği bir yerde yaşıyoruz. Devletlerin insanların geçişini sınırlaması yaşam haklarını engelleyici tutumlara girmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye'deki insanların da şuna önem vermesi gerekiyor. Bir gün bu ülkede de bir savaş olabilir ve biz de başka bir ülkeye sığınabiliriz. Bu durumda bizlere nasıl davranılmasını istiyorsak bugün Türkiye'de misafir olan ve bizimle beraber artık burada yaşayan mültecilere ve göçmenlere o şekilde davranılması gerekiyor. Kendine yapılmasını istemediğin hiçbir davranışı o vatandaşlara da yapılmaması gerekiyor” çağrısını yaptı.
Bu içerik Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Evi Destek Aracı (BEDA)” programı kapsamında hazırlanmıştır.