Maraş merkezli meydana gelen ve 11 ilde hissedilen depremin bir yıldönümünde daha, Şubat'ın soğuk ve sakin sabahında, acı dolu anılarını fısıldıyor. 2023 yılının o kara gününde, gökyüzünün gözyaşları ve yarılan yerin sarsıntısı, insanlığın derin yaralarını açığa çıkardı. Bugün bile, bu yaraları sarmak için verilen mücadele devam etmekte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın depremle ilgili ifadeleri, bu olayın yalnızca bir doğal felaket olmadığını, aynı zamanda politikanın da sarsıntılarına maruz kaldığını hatırlatıyor. "Merkezi yönetimle yerel yönetim iş birliği yapmazsa, o şehir yalnız kalır," şeklindeki sözleri, politikanın ve dayanışmanın önemini vurgularken, aynı zamanda siyasi ayrımcılığın gölgesini de ortaya koyuyor.
Depremin etkilediği illerin belediye başkanlarının, kentlerinin onurunu ve bağımsızlığını koruma çabası ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Erdoğan'ın sözlerini "analize muhtaç" bulması, bu olayın yerel bir felaketten ulusal bir vicdan meselesine dönüşümünü işaret ediyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, vicdan, akıl ve yürek kavramlarına vurgu yaparak, siyasi şantajın kabul edilemez olduğunu belirtmesi, ulusal bir trajedi karşısında siyasi çekişmelerin anlamsızlığını gözler önüne seriyor.
Deprem, toplumları ve ülkeleri sarsabilir; ancak asıl yıkım, insanların umutları, dayanışması ve birliği sarsıldığında gerçekleşir. Maraş merkezli deprem ve 11 ilde yaşanan olaylar, binaların yıkılmasının ötesinde, insanlık, vicdan ve adalet duygusunun sarsılmasını temsil ediyor.
Yıldönümünde, siyasi tartışmaların gündemi meşgul etmesi, insanın içindeki umudu sarsıyor. Ne zaman politika yerine insanlık, rekabet yerine dayanışma ön plana çıkacak?
Kayıp hayatlar, yıkılan evler, dağılan hayaller... Maraş merkezli deprem ve 11 ilde tahribatın yaşandığı yerlerde bunlar, siyasi söylemlerle değil, insanlık, vicdan ve dayanışma ile anılmalı.
Bu yıldönümünde, Maraş merkezli depremin ve 11 ildeki yasını tutarken, gerçek dayanışmanın siyasetin ötesinde bir yerde olduğunu hatırlamak önemlidir. Bu, sadece bir şehrin değil, bir ulusun hikayesidir ve her ses, yaşam ve hatıra paha biçilemezdir.
6 Şubat 2023'te, Maraş merkezli deprem ve 11 ilde, kırık dökük umutlar ve sarsılan toprak altında yine ağlıyordu. Sosyal medya ve televizyon ekranlarından yansıyan görüntüler, Van depreminin dehşetini hatırlatıyordu.
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesindeki 7.7 büyüklüğündeki deprem, yıkımın boyutunu gözler önüne serdi. Yolculuğum boyunca Van ile Bitlis arasındaki yoğun kar ve sıfıra inen görüş mesafesinin sessizliği eşlik etti. Adıyaman'a yaklaşırken, Diyarbakır'dan kaçarcasına ayrılan binlerce araçla dolu yollarda ilerledim. Adıyaman, depremden en çok etkilenen şehirlerden biri olmasına rağmen, çığlıkları az duyulanlardandı.
Karanlık, Adıyaman'ı esir almıştı. Zümrüt Apartmanı'nın altındaki seslere odaklanan insanlar, yağmur altında, umutsuzca can kurtarma çabasındaydı. Hastane sahneleri ise yürek burkucuydu; yaralılar ve acılı aileler, kayıplarının yasını tutuyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hatay'daki sözleri, depremin acısını siyasi polemiklerle derinleştiren bir yaklaşımın göstergesiydi. Muhalefet liderlerinin tepkileri, devletin ve yerel yönetimlerin felaketler karşısında bütünleştirici, adil ve eşit bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini vurguladı.
Maraş merkezli deprem ve 11 ilde yaşanan hikaye, doğal felaketin yıkıcılığı ile siyasi oyunların insan üzerindeki etkisinin trajik bir karışımını sunuyor. Deprem, binaları değil, insanlık, vicdan ve adalet duygusunu da sarsıyor.
Bu yıldönümünde, acıları ve kayıpları anarken, gerçek dayanışmanın siyasetin ötesinde olduğunu unutmamalıyız. Maraş merkezli depremin ve 11 ildeki yarasını sarmak, maddi-manevi destekle ve insani duyarlılıkla mümkündür.
Maraş merkezli deprem ve 11 ilde yaşanan bu felaket, sadece fiziksel yıkımın ötesinde, bir milletin kolektif bilincinde derin izler bıraktı. Bu yıldönümünde, depremin getirdiği yıkımı anmak ve geleceğe dair umutları yeşertmek varken, siyasi tartışmaların bu süreci gölgelemesi, insanın içindeki umudu zedeliyor. Bu, toplum olarak, politik çekişmelerin ötesine geçip, insanlık ve dayanışma değerlerine daha fazla odaklanmamız gerektiğini gösteriyor.
Yitirilen her hayat, her yıkılan ev, dağılan her hayal, Maraş merkezli deprem ve 11 ilde kalıcı bir hatıra olarak kalacak. Ancak bu hatıraların gerçek değeri, onları siyasi söylemlerin ötesinde, insanlık, vicdan ve dayanışma bağlamında ele almakta yatıyor. Bu felaketler, insanlık durumumuzun ve toplumsal dayanışmanın önemini vurgulayarak, bir ulus olarak nasıl ilerlememiz gerektiğine dair derin dersler sunuyor.
Maraş merkezli yıkıcı depremin ve 11 ildeki yıldönümünde, yas tutarken, gerçek dayanışmanın, siyasetin ötesinde, insanlığın ve vicdanın derinliklerinde olduğunu anımsamak hayati önem taşıyor. Bu hikaye, sadece bir şehrin veya bölgenin değil, tüm ulusun hikayesi. Her ses, her yaşam, her hatıra, bu büyük hikayenin bir parçası olarak paha biçilemez bir değere sahiptir.