Haber: İsmail Sarp Aykurt

Nükleer santraller uzun zamandır kamuoyunun gündeminde. Özellikle Rus menşeili Akkuyu’nun ekolojik zararları ve insan hayatına dönük tehdidi gün geçtikçe daha da gerçeklik kazanıyor.

Ek olarak nükleer santral tartışmaları, yalnızca ekolojik ve beşeri zararlar açısından değil sektörel etkiler açısından da tartışılmayı sürdüreceğe benziyor. Tüm bu tartışmaların merkezinde yer alan Mersin’de ise 6 Şubat’ta gerçekleşen Maraş merkezli depremler neticesinde kentin hızlı ve yoğun bir şekilde göç alması ve depremlerden etkilenme potansiyelinin yeniden anlaşılması üzerine endişeler bir kat daha artmış durumda denilebilir.

Ayrıca bu endişeli hale, nükleer santralin inşaat ve proje aşamalarında yer alan birçok işçinin maruz kaldığı yoğun emek sömürüsü ve işten çıkarmalara karşı mücadelesi de eşlik ediyor.

“RADYOAKTİF, SİYASİ VE EKONOMİK RİSKLER VAR”

Mersin uzun bir süredir Akkuyu’da planlanan Nükleer santral gündemiyle meşgul durumda olmakla kalmıyor bu durumla NKP (Nükleer Karşıtı Platform) aracılığıyla cevap üretmeye çalışıyor. Son gelişmelerle birlikte,  Mersin'de bulunan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ndeki ilk üniteye taze yakıt yüklemesi yapılmasıyla birlikte  santral, nükleer tesis statüsü kazanmış oldu.

Bu durum, mücadelenin katmerlenmesine yol açarken, Mersin halkına da ayrı bir sorumluluk yüklemiş oldu. “Dünyadaki ilk ‘Yap, Sahip ol, İşlet’ modeline sahip Akkuyu NGS,  hem ekonomik hem sosyal çevre felaketine yol açacaktır” mesajıyla birt kampanya yürüten NKP, halkın üzerine  "radyoaktif, siyasi ve ekonomik risklerin” yüklendiğini vurguluyor.

Nükleer santrallerin genel amacı ve zararları hakkında açıklamalarda bulunan Çevre Mühendisi Güray Yıldız ise “ciddi hasarlar oluşturma” ihtimalinin he zaman güncel olduğuna dikkat çekti. Yıldız, nükleer santraller hakkında “Hem insan hem de doğa için geri dönüşü zor ve korkutucu olumsuz sonuçlar doğurabilir” ifadelerini kullandı.

“RADYOAKTİF ATIKLAR CİDDİ EKOLOJİK SORUNLAR OLUŞTURABİLİR”

Yıldız, nükleer santraller hakkında şöyle konuştu:

Yurtsuzluğun öteki adı: Kürt Sineması Yurtsuzluğun öteki adı: Kürt Sineması

“Bir nükleer enerji santralinde; atom çekirdeği kararsız hale getirilerek ortaya çıkarılan yüksek kinetik enerjinin ısı enerjine dönüştürülmesi ve bu enerji ile oluşturulan buharın elektrik jeneratörü türbinlerini döndürmesi ile elektrik elde edilir. 

Yüksek miktarda enerji elde edilmesi sebebiyle tercih edilmesinin yanı sıra çevreye verilebilecek ciddi hasarları da içinde barındırır. Fisyon (atom parçalanması) tepkimeleri radyoaktif tepkimeler oldukları için oluşabilecek radyoaktif atıkların çevreye karışması hem insan hem de doğa için geri dönüşü zor ve korkutucu olumsuz sonuçlar doğurabilir.”

Bu durumun en can alıcı örneklerinden birisinin 1986 yılında, lokasyonu bizlerden çok uzakta olmayan ve yurdumuzun Karadeniz bölgesini de doğrudan etkilemiş Çernobil’de yaşandığını vurgulayan Çevre Mühendisi Yıldız, bunun bir felaket yarattığını ve yaşanan olayın etkilerinin geçen onca zamana rağmen sürdüğünü aktardı.

“CİDDİ HASTALIKLARIN GÖRÜLME SIKLIĞI NORMALİN ÇOK ÖTESİNDE”

Güray Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hayatın halen normale dönemediği kilometrelerce kare alanda kanser gibi ciddi rahatsızlıkların normalin çok üzerinde olduğu istatistiklerle göz önünde olduğu söylenebilir.” 

İnşa edilen nükleer santrallerdeki bir diğer sorunun da liyakatsizlik ve yönetimsel boşluklardan kaynaklandığını ifade eden Yıldız, ülkemizdeki yöneticilerin ve bürokratların nükleer enerji santrali işletilmesi konusunda oldukça yetersiz olduğunu vurguladı.

“BİR DİĞER SORU İŞARETİ BU SANTRALİN NASIL İŞLETİLECEĞİDİR”

Çevre Mühendisi Güray Yıldız sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Sorumluluk alma ve liyakatin üst seviyelerde olduğu Avrupa ülkeleri bile alternatif enerji seçeneklerine yönlenirken, deprem zamanı çadır satışı yapan Kızılay yöneticilerinin sorumluluk almadığı, tek özelliği cumhurbaşkanının oğlu ile aynı lisede okumak olan insanların bürokrasinin önemli kademelerinde rol aldığı ve yurdun Ege Bölgesi’ndeki orman yangınlarına bile müdahale edememiş bakanlık yetkililerinin olduğu bir ülkede, nükleer enerji santralinin ne kadar sağlıklı işletileceği de ciddi bir soru işaretidir.”

Bu içerik Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Evi Destek Aracı (BEDA)” programı kapsamında hazırlanmıştır.