Bizler yani biz insanoğlu elimizdekilerin kıymetini hiçbir zaman bilemedik,anlayamadık. Yaşıyoruz fakat bir amacımız daha doğrusu amaca yönelik atılımlarımız yok . Evde otururuz canımız sıkılır olmadı dışarı çıkarız,gezeriz,tozarız, eğleniriz fakat yine de memnun olmayız halimizden.
Sahip olduğumuz bu kadar altenatifimiz var olmasına rağmen yine de sıkılıyoruz keza memnuniyetsizliğimiz de cabası.Lakin bizim yerimizde olmak isteyen yüzlerce belki de binlerce insan vardır; güneşe ve gökyüzüne hasret...Kim bilir belki adını ömründe duymadığın ve tanımadığın biri. Belki de kendine en yakın sandığın arkadaşın ...Yine de kimi zaman belki gökyüzüne bakmıyoruzdur, soluduğumuz havayı bile içten hissetmiyoruzdur.
Güneşin içimizi ısıtan sıcaklığına, gökyüzünün sonsuz maviliğine, denizin kıyıları döven dalgalarına, mahşeri andıran insan kalabalığına , çocuk seslerine hasret kişiler vardır. Sözüm o ki Türkiye'de öyle bir adalet anlayışı ve öyle bir hukuk sistemi var ki ikisi birbiri ile çelişir bir durumda ne yazık ki . Çocuğa cinsel istismarda bulunan ya da kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan kişiden tutun polise taş atanlar ya da polise karşı direnme,siyasi çatışmalar vs. bütün suçlar birbirinden farklı… Ki olması da gerekir.Fakat günümüze baktığımızda örnek verecek olursak en basitinden geçen gün 2 ayrı davaya şahit oldum. İlki adam kendinden yaşça küçük olan 13 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklanmıştı .
Yargıtayca cezası onandı ve 7 yıl (yatarı ise 4 yıl) ceza verildi . Diğer dava ise siyasi türden :Ortada ne bir delil var ne de delil niyetine kullanılabilecek bir davranış .Üstelik delilsiz ve tutanaksız üzerine açılan davanın yargıtayca onanması üzere7,5 yıl ceza aldı ...Yani sözüm ona ki ; Eğer gerçekten Türkiye bir hukuk devleti ise neden hala bu vahim, hoş olmayan,üzücü olaylarla karşılaşıyoruz.
Türkiye gerçekten demokratik bir hukuk devleti mi (!) ki çocuklarımız yaşlarının 2 katı kadar cezaya mahküm ediliyor,çocukluğunu yaşayamıyorlar, 4 duvar arasında dile kolay kimileri bir ömür kimileri ise bir ömrün yarısı kadar güneşsiz,gökyüzü olmadan, sessizce gözyaşları içerisinde,duvarlarla konuşarak,dışarıdan gelebilecek güzel iyi bir haber ile, bir mektupla,bir ziyaretçi ile (işte onlar için mutluluk bu)… Gökyüzüne doyasıya bakmadan yaşamaya çalışıyorlar..
Yani diyorum ki ; özgürlük inanmaktır,özgürlük düşünmektir,özgürlük umut etmektir özgürlük görmektir,özgürlük aşktır.Özgürlük zamandır…Kimileri için bir gün bile özgürlüktür.. Umarım bir gün bir baharı özgürce yaşarlar ve hepimiz bir kuş kadar özgür oluruz herşey çok güzel olur; dürüstçe ve adilce bir şekilde…. Şu an içeride bulunma sebepleri her ne olursa olsun umarım herkes en yakın zamanda özgür olur ve baharı yaşarlar !
Rozerin Koçaklı
27/05/2014