Haber: Sevin Kahraman

Dersim’de arıcılar bu sene düşük rekolte ve artan maliyetler maliyetler yüzünden zor zamanlar geçiriyor. O arıcılardan biri de Hozat'ın Derviscemal köyünde arıcılık yapan Bengül Adıgüzel. 

Bengül, kadınları üç kuşaktır arıcılık yapan bir aileden. Nenesi annesine, annesi de kendisine öğretmiş arıcılığı. Şimdilerde 67 yaşındaki annesi Selvi Adıgüzel'in de desteği ile yapıyor bu işi. 

67 yaşındaki anne Selvi Adıgüzel, kızının anne mesleğini sürdürmesinden memnun. Arıcılığa anneleriyle (Fatma Türkmen) başladıklarını anlatan anne Adıgüzel, kızının heyecanını paylaşıyor ve elinden geldiğince yardım ediyor. 

“Diyarbakır Sur’da hafıza yok ediliyor” “Diyarbakır Sur’da hafıza yok ediliyor”

Şimdiki arıcıların, arıların içine girerken bu kadar korunma tedbirleri almasına anlam veremeyen anne Adıgüzel, “Ben oğul alırken bile maske giymiyordum” diyor. 

“Arıcılık bizde bir kültür”

Organik tarım mezunu 38 yaşındaki Bengül Adıgüzel, daha önce arkadaşlarıyla birlikte 25 dönüm arazide kolektif üretim yapmış. Ovacık dağ sarımsağını 4 dönem arazide yetiştirmiş. Halk eğitimde de bir dönem öğretmenlikten sonra anne işi olan arıcılık yapmaya karar veren Adıgüzel, “Başkasının yanında çalışmak bir patronun başımda olması beni rahatsız ettiği için kendi işimi yapmak istedim. Tarımla uğraşmak beni çok mutlu ediyor, arıları da çok seviyorum. Arıcılık bizde neneden anneme, annemden bana devam eden bir kültür oldu. Bunu devam ettirmek istiyorum” diyor. 

İlk oğul heyecanı

Çocukluk anılarında arıcılığın önemli bir yer tuttuğunu belirten Bengül Adıgüzel, arıcılığa başlamasını çocukluğunda yaşadıklarına şöyle bağlıyor;

“Ben 7 yaşındaydım annem arıcılık yaptığında. O zamanlar anneme körük tutabiliyordum. Annem oğulu avuç ile toplayıp kovana kouyordu. Tabii ben yıllar sonra arıcılığa ilk başladığımda arı ilk oğul verdiğinde çok heyecanlanmıştım. Annemin gelmesini istedim. Ama annem gelene kadar ben oğulu toplamıştım. Sekiz yaşındaki bilgi hafızada öyle bir kalmış ki arıcılığa başlarken hiç zorlanmadım. O çocukken ki aktarım, görsellik kalmış. İleride arıcı olacakmışım.”

Zor bir sene geçiriyoruz

Bin bir emekle ürettikleri balın sağımını yaparken görüştüğümüz Adıgüzel için bu sene çök verimli geçmemiş. 

Maliyetlerdeki artış ve yaz boyu yağan yağmurlardan kaynaklı rekoltedeki düşüş, tüm arıcıları olduğu gibi Bengül’ü de sıkıntıya sokmuş. 

Bu sene çok kötü geçti arılar bal getirmedi

Arıcılıkta ikinci yılına giren Adıgüzel, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini şöyle anlatıyor: “Arılarımı kendi köyüme (Dervişcemal köyü) koydum. Burada bitki çeşitliliği çok. Giderler çok fazla. Gelirimiz giderimizi karşıladığında bize çok kar kalmıyor. Bu yıl sezon çok kötüydü. Arı bal getirmedi. Yağışlar çok fazla olduğu için polenleri yıkadı. Geven zamanı tekrar bir yağmur vurdu. Gevenden çok fazla bir bal da alamadı. Arı doğaya çok uyumlu bir canlı. En güzel tepkiyi arılar veriyor. Arılarımız ve balıklarımız ölüyor. Çünkü biz doğaya o kadar çok zarar veriyoruz ki. Tarım ilaçları, iklimin değişimi çok ciddi sıkıntı yaratıyor. Bu anlamda duyarlı olmak gerekiyor. Herkes kendini, karını düşünüyor. Dedelerimiz hiçbir şekilde toprağa ilaç atmadı. Hep doğal tarım yaptılar. Yapılan tüm müdahaleler toprağın verimini de öldürüyor. Biz arıcılar bu konuda çok sıkıntı yaşıyoruz. Bu anlamda doğaya saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum.”

Ballarımız tamamen organik

Tamamen organik bir bal ürettiğini söyleyen Adıgüzel, “Yaz boyunca da organik mücadele yöntemleri kullandım. Ardıç katranı, ardıç, kekik yağı, portakal dumanı verdim. Arıya antibiyotik verince ciddi bir kalıntı bırakıyor. O yüzden bilinçli arıcıdan bal almak gerekiyor. Ballarımız tamamen organik” diye ekliyor.  

Arıları çok sevdiğini söyleyen Bengül Adıgüzel, “Ben de ileride çocuklarım yapsın, bu gelenek böyle devam etsin istiyorum” diyor

Bu içerik Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Evi Destek Aracı (BEDA)” programı kapsamında hazırlanmıştır.