Bizlerden maddi ve manevi yönden birçok eksikliklere yol açan depremin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Bu süre zarfından birçok değişikler oldu.
Kimisi istemeyerek de olsa baba ocağından oldu. TOKİ semtimiz oldu, her ne kadar tartışılsa da bazı ailelerimiz için, halk arasında tabiri caizse başını sokabileceği bir yuvası oldu. Ee tabi ki bunun fırsatçılığını yapanları da es geçmemek lazım, ki bu da ayrı bir tartışma konusudur.
Mevcut süreçte en çok gündemde kalan ve karın ağrısı yapan hadise ise kentsel dönüşüm adı altında olan yeni şehirleşme planı. Bunun hakkında daha önce bir iki yazı yazdım, bir takım eleştirilerimde oldu.
Şimdi bizler başta başbakanımız olmak üzere merkez hükümeti eleştirdik. Yalnız burada bir soruyu kendimize sorabiliriz; peki bizim ve yerel yöneticilerimizin hiç mi sorumlulukları yok?
Aslında burada en büyük suçlu ve sorumluluk sahipleri biz Ercişliler ve yerel yöneticilerimizdir. Kimse kusura bakmasın bizler seçmesini bilmiyoruz ki seçilen seçildiğini ve ne yaptığını bilsin!
Geçenlerde ulusal bir televizyon kanalında bir program izliyordum ve program konuğunun söylediği "nakkaşa bakınca nakaşcıyı görmek" cümlesi beni o programın müptelası yaptı.
İnanın değerli dostlar bu sözü duyunca hemen Erciş, deprem ve siyasetçilerimiz aklıma geldi. Şimdi bizler "nakkaşcıyı" "siyasetçilerimiz" ve yaptıkları "icraatları da" "nakkaş" olarak göz önünde bulundurursak eğer karşımıza bir şey çıkıyor mu?
Dün meclis tekrar açıldı ve gündem konuşmalarını dinliyordum. Gündeme dair konuşmak için kürsüye gelen ikinci millet vekili Kocaeli milletvekili idi. Bu millet vekili Kocaeli ilin Gebze ilçesinin sorunlarını dile getiriyor. Bu siyasetçi ilçesine Üniversite istiyordu. vs vs...
Gebze ilçesi nüfus olarak Erciş ilçesinden biraz fazla olabilir ama bu Gebze daha kaç yıl önce Marmara depreminde yaşadıklarımızı yaşayan bir ilçe. Bu gün ise maş'Allah süper bir yerleşim yeri. O depremde hükümet yetkilileri yapılan yardımlara konarak memur ve işçilerin maaşlarına yatırmıştı. Bu hükümet de yapılan yardımlara konarak sanayiye yakın, şehir merkezinin çok dışında bir yerde evler yaparak maliyetinin iki katıyla da sattı.... Ve sağ olsunlar kimse de çıkıp “yahu bunları yardımlar ile yaptınız ve hangi zihniyete dayanarak da maliyetinin iki katına satıyorsun” diyemedi. Diyemedi çünkü suç bizlerde. Çünkü siyaseti bilmiyorlar. Çünkü biz işi "ERBABINA" vermesini "BİLMİYORUZ". Bu iş birazda lokantacıya kalkıp duvar işi vermek oluyor. Ki birde şu var işin garip yanı lokantacı da “ben duvar örerim” diyor. İşte bizim halimiz bu.
Hatayı az da kendimizde ve siyasetçilerimizden aramak lazım. Evet, çoğu iyi niyetli kişiler ve bende bu iyi niyetlerine inanıyorum yalnız siyaset ve yönetmek iyi niyetle olmuyor.
Kaç yıl önce bir Azerbaycanlı dostum ile Rahmetli Elçibey hakkında konuşuyorduk. Kendisine rahmetliyi çok beğenildim vs vs deyince kendisi de aynen; rahmetli Elçibey çok sevilen bir lider idi lakin çok yumuşak ve iyi niyetli bir siyasetçi olduğundan kaybetti. Elbette siyasetçilerimizi rahmetli Ekcibey ile kıyaslayamayız lakin siyasetçimiz bazen de merkez yönetimine karşıda dik duracak ve istemesini de bilecek ve gerektiğinde yumruğunu da masaya vurmasını bilmeli.
Bir önceki yaz yani depremin birinci yıldönümünde Erciş'te idim ve gerçekten üzülmemek elden değildi. Bu ne biçim rezalet. Halkın namazını kılacağı bir camii bile yoktu koskoca şehir merkezinde. Peki ikide bir halkın karşısına atılan yeni şehir projelerine ne demeli. Bir belediye bu kadar AMATÖRCE nasıl çalışır. Gördüğüm projelerin biri Antalya tatil köylerine benzetilmiş bir karmaşık "ŞEY" biri de zengin bir müteahdin kendince amatörce bir "ÇiZiM" mi diyeyim artık ne bileyim işte öyle bir şey idi. Kanaatimce bunlar halk ile adeta alay etmek idi. Bu projeler netten cirit atarken siyasetçilerimiz ve birçok kişi bunlara sahip çıkıp destek bile verdi. Yahu kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz hiç mi gözümüzü açmıyor netten şöyle günümüz modern şehirlerin projeleri nasıl veya Avrupa'daki şehirlerin planları nasıl bir bakar. Plan için gerçi fazla kafa yormaya da gerek yok. Geleceği düşünerek yapılırsa büyük camii civarı merkez nokta olarak göz önünde bulundurup Avrupa'da circle diye tabir edilen "ÇEMBER" şeklinde basamak basamak genişletilerek devam edilir. Ki bunu daha önce de bir kaç defa beyan etmiştim. Bu sistem belediyenin bir ara beyan ettiği bilmem kaç bin nüfuslu yerleşim yeri projesine de hiç benzemez. Çünkü bahsedilen sistem tipik Türkiye sistemi idi dikkat ettiyseniz Türkiye'de şehir merkezi bir yerde olup ve orada şişirtilir ve ortaya da çirkin bir görünüm verir. Oysa bu çember sisteminde yoğunluk olduğunda mevcut çembere bir çember daha eklentilerden devam ettirilir.
Böyle karmaşık durumlarda yani İki de bir yeni bir proje ortaya açılınca merkez yönetim olaya el atmalıydı ama olmadı. Çünkü ortada ne Nakkaş var nede Nakkaşçı var!
Saygılarımla...
Murat BEDİR