10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren ve bölgedeki dengeleri kökten değiştiren bir anlaşma olarak tarihe geçti. Bu antlaşma, Kürtler için başlangıçta büyük bir umut kaynağı olarak görülse de, sonuçları hayal kırıklığı ve büyük bir fırsat kaybıyla sonuçlandı. Sevr, Kürtlere vaat edilen bağımsızlık ve özerklik gibi hakların çoğu zaman kağıt üzerinde kaldığı, zayıf liderlik ve iç bölünmeler nedeniyle tarihsel bir fırsatın kaçırıldığı bir dönüm noktası oldu.
SEVR ANTLAŞMASI VE KÜRTLERE VERİLEN VAATLER
Sevr Antlaşması’nın 62., 63. ve 64. maddeleri, Kürt halkına kendi kaderini tayin hakkı veriyordu. Bu, bağımsızlık ya da özerklik elde etme yönünde önemli bir adım olarak algılandı. Ancak, bu vaatler kağıt üzerinde kaldı. Kürtler, bu fırsatları değerlendirebilmek için gerekli olan birleşik bir siyasi irade ve etkili bir liderlikten yoksundu. Dönemin koşullarında Kürtler arasında derin bir bölünme vardı. Bir kısım Kürt liderleri İngilizlerin himayesine girmeyi kabul ederken, diğer bir kısım ise Osmanlı İmparatorluğu’nu desteklemeye devam etti. Bu iç çekişmeler, Kürtlerin ortak bir hedef etrafında birleşmesini engelledi ve Sevr’de sunulan fırsatların boşa gitmesine neden oldu.
KÜRT TOPRAKLARININ ERMENİLERE VERİLMESİ VE TEPKİLER
Sevr Antlaşması’nın en tartışmalı maddelerinden biri, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bazı bölgelerin Ermenilere verilmesini öngörmesiydi. Van, Muş, Erzurum gibi tarihsel ve kültürel açıdan Kürtler için büyük öneme sahip toprakların Ermenilere bırakılması, Kürtler arasında büyük bir tepkiye yol açtı. Bu durum, sadece bir toprak kaybı değil, aynı zamanda Kürtlerin tarihsel kimliklerine yönelik bir tehdit olarak algılandı. Kürtler, bu kararı hem siyasi hem de kültürel bir saldırı olarak gördüler ve bu durum, Kürtlerin Osmanlı’ya olan bağlılıklarını pekiştirdi.
ATATÜRK’ÜN KÜRTLERLE İTTİFAKI: ORTAK MÜCADELE
Mustafa Kemal Atatürk, Kürtlerin yaşadığı bu sıkıntıyı doğru bir şekilde analiz etmiş ve Kürtlerle ittifak kurmanın önemini kavramıştı. Atatürk, Kürtlerin Osmanlı’ya olan bağlılıklarını, Türk ve Kürt halklarının ortak bir ulusal mücadele yürütmesi için bir fırsat olarak gördü. Bu ittifak, sadece toprak bütünlüğünü korumakla kalmayacak, aynı zamanda iki halkın da çıkarlarını gözetecek bir siyasi strateji sunuyordu. Türk-Kürt ittifakı, Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasında kritik bir rol oynadı. Ancak, bu ittifak, Kürtlerin bağımsızlık hedeflerini bir süreliğine ertelemelerine de neden oldu.
KÜRTLERİN TARİHSEL FIRSAT KAYBI
Kürtler, eğer o dönemde güçlü bir liderlik ve siyasi birlik sağlayabilselerdi, Sevr’de sunulan fırsatları daha etkili bir şekilde değerlendirebilirlerdi. Ancak, iç bölünmeler ve liderlik eksiklikleri, bu tarihsel fırsatın kaçırılmasına neden oldu. Örneğin, Irak’ta Şeyh Mahmud Berzenci gibi liderler, İngilizlerle işbirliği yapmak yerine onlara karşı mücadele etmeyi tercih etseydi, Kürtler ulusal bağımsızlık yolunda daha somut adımlar atabilirdi. Ancak, bu tür adımlar atılamadı ve Kürtler, tarihsel bir fırsatı kaybetti.
KÜRTLERİN MAĞLUBİYETİ VE LOZAN SÜRECİ
Kürtler, Birinci Dünya Savaşı’nda galip devletlerin yanında yer almak yerine, Osmanlı İmparatorluğu’nu desteklediler. Bu tercih, Sevr Antlaşması’nın ardından imzalanan Lozan Antlaşması sürecinde Kürtlerin haklarının görmezden gelinmesine yol açtı. Lozan’da Kürtlerin ulusal hakları büyük ölçüde göz ardı edildi ve bu durum, Kürtler için bir mağlubiyet olarak tarihe geçti. Galip devletler, Kürtlerin taleplerini dikkate almadı ve bu durum, Kürtlerin ulusal mücadelesini uzun yıllar boyunca etkileyecek bir sonuç doğurdu.
İTTİFAKIN SONUÇLARI VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI
Kurtuluş Savaşı sürecinde Türklerle ittifak kuran Kürtler, bağımsızlık hedeflerini bir süreliğine ertelemek zorunda kaldılar. Bu ittifak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir rol oynasa da, Kürtlerin ulusal haklarının tanınması konusunda yeterli adımlar atılmadı. Günümüzde ise, bölgedeki siyasi dengelerin değişmesi ve Suriye’deki gelişmeler, Kürtler ve Türkiye arasında yeni bir diyalog sürecinin başlatılmasına olanak sağlayabilir. Geçmişten ders çıkararak, barış içinde bir arada yaşama iradesi göstermek, her iki halk için de büyük bir önem taşımaktadır.
SONUÇ
Sevr Antlaşması, Kürtler için büyük bir fırsat sunmuş olsa da, iç bölünmeler, liderlik eksiklikleri ve dış baskılar bu fırsatın değerlendirilmesini engelledi. Kürtler, bağımsızlık hedeflerini bir kenara bırakıp Türklerle ittifak kurarak, ulusal çıkarlarını kısmen koruyabildiler. Ancak bu süreç, Kürt halkının tarihindeki en büyük fırsat kayıplarından biri olarak kayıtlara geçti. Sevr, Kürtlerin ulusal egemenlik mücadelesinde önemli bir dönüm noktası oldu.
Gelecek hafta, Lozan Antlaşması sürecinde Kürtlerin tutumu ve bu sürecin sonuçlarını ele alacağız. Tarihin bu kritik dönemecinde Kürtlerin nasıl bir yol izlediğini ve bu sürecin günümüze yansımalarını inceleyeceğiz.