Hele hemşerilerim herkes aklından tilkileri kovsun, yüreğinin tam yamacına bir soba kursun da biraz dertleşelim.
Şu dönemlerdir Erciş'te yüreği donduran, beyni tilkileştiren kurnaz koltukları alıp da atın! Artık Bendimahî'den mi atarsınız, Tapê Tîradan mı, yoksa götürüp de Patnos yolunda kargalarla mı bırakırsınız, bilmem, isterseniz götürüp Sipanê Xelatê'den atıp Van Gölüne gömün, ne yaparsanız yapın, yeter ki Erciş'i şu küflü koltuklardan kurtarın!
Şu dönemlerdir Erciş'te yüreği donduran, beyni tilkileştiren kurnaz koltukları alıp da atın! Artık Bendimahî'den mi atarsınız, Tapê Tîradan mı, yoksa götürüp de Patnos yolunda kargalarla mı bırakırsınız, bilmem, isterseniz götürüp Sipanê Xelatê'den atıp Van Gölüne gömün, ne yaparsanız yapın, yeter ki Erciş'i şu küflü koltuklardan kurtarın!
Osmanlı'da Enderun mektepleri vardı, bu Enderun mekteplerinde aslı Türk olmayan çocuklar, devşirile devşirile büyütülür, büyüdükten sonra da Türk'ten çok Türk kesilir, başta kendi halkının cellatlığını yapmak üzere, yüce Hazreti Padişahın sadrazamlığına yükseltilirdi.
Ve bazen derim, zaman değişir, mekan dönüşür; bir bedenin kıyafetleri gibi.. Ama beden değişmez, beden yıpransa da toprak aynı topraktır. Eski ozanların deyişiyle kaltak Osmanlı da bir kıyafet gibi bu topraklardan sıyırtılıp atılmış, yeni kıyafet olarak da yüzü çakma tangoya dönmüş eşsiz Cumhuriyet gelmiştir. Devşirme durumu da o zamanlardan bu zamanlara akagelmiştir. Bu durumu Erciş üzerinden değerlendirmek istiyorum:
O Erciş ki 2 kocaman deprem geçirdi, birincisi biyolojik deprem, kırılan fay hattı kırılası olan bütün coğrafyayı salladı, ikincisi ise yardım depremi, yardım depremiyle beraber insanlar yaralarını sarmaktan kalktı, Karl Marx din bir afyondur der, bense afetten sonra gelen gereğinden fazla yardımların afyon olduğuna inanıyorum.. Geçelim şimdi bunları, bunlar oldukça uzun soluklu sosyolojik konular. Ne demiştim? İki deprem mi?! Hayır, Erciş iki depremi son 3 yıl içinde yaşadı, Erciş'in yüce Cumhuriyet boyunca yaşadığı 3. depremden bahsetmem gerekiyor, daha sonra da tövbe haşa ben ozanların yalancısıyım, evet yüce Kaltak Osmanlıda yaşadığı 4. depremden bahsedeceğim.
Önce 3. deprem; Devşirme aileler..
Erciş belediye oldu olalı birkaç devşirme Kürd aile Erciş'i; sıcak bir yaz günü, Van Gölünün kenarında karpuz yer gibi bir güzel meze yaptı, ailelerin isimlerine ne hacet, dönemlerin iktidarlarını inceleyin, o dönemde hangi ana lokomotif varsa bizim devşirmeler de ellerinde bıçak, dizleri şortlu, o ananın kuyrukçuluğunu yapmışlar. Bakmışlar ki ana değişiyor, onlar da ilk analarını satıp diğer mekanizmanın peşine vermişler. Bu ailelerden çiftlik sahibi olanlarından tutun da petrol ofisi sahipliklerine kadar, servetlerini Van Gölü'nün gazaplı kıyılarında büyütmeyen kalmadı.
Artık olmasın be abiler, kıyılar günahların büyütüldüğü değil, kıyılar düşünce ve sevginin tarlası olsun..
Osmanlılar zamanında da devşirmelerimiz vardı, 4. deprem, o dönemki devşirmelerimiz de yüce devletin o zamanki ihtiyaçlarını en iyi karşılayan, kendilerini en hoş tatmin edenlerdi. Milisler! Milisler köylüler içinden seçilirdi, sonraki devşirmeler ise şehir Kürtleri..
Ben bunları yazarken beynimden Tevladêrê'ye uzanırım, Tevladêrê köyü Ercişli Ermeniler için o zamanki küçük bir Mekkeymiş dersem yanılmam, sonra Qerekîlîs, sonraki adıyla güya Qerekîlîsa Sîdîqê Heso... Taşları kara kiliselerin köyleri, o taşların gölgesinde nesiller büyütmüş, mezar yerleri bile parsellenmiş kadim halk Ermeniler...
Bir Türkmen olarak değil, bir Ermeni olarak da değil, hele bir Kürd olarak hiç değil, samimiyetime inanasınız diye size çıplak kimliğimle şu kelimeyi kullanacağım:
Yeter!
Belediye seçimlerinde, bir kitabın iki karakterini yan yana getiremeyecek olan devşirme şehir Kürdlerine oy vermeyin!
İster al yazmalı Türkmen olun,
ister gözleri kara bir Arap,
atı şaha bakan bir Kırgız olun,
soyunu hala korkudan gizleyen Ermeni olun,
ya da gözlerinde acılarıyla yarınlarını büyüten Kürd olun; ne olursanız olun, ama bu seçimlerde her zamankinden daha başka bir yöntem izleyin. Vereceğiniz oy, bir dönem Erciş'i yaşatacak bir oydur, bitkisel hayatta yaşamak değil kastım, artık yaşamak istiyoruz! Oyunuzu gidip de dönemlerdir süregelen oyunlara atmayın. Oyunuzu aile yarışmalarına kurban verip, doğmamış çocuklarınızın kanına kendinizi ekmek gibi doğrayıp, bütün tarihinizi bu sonuncu sınıf karakterlere meze yapmayın!
Erciş'teki Kürd, Ermeni, Türkmen, Arap ve Kırgız halklarının tarih boyunca çektikleri kadim acıların yerini bahara durmuş güneşlerin dolduracağı bir seçim dönemi diliyorum. Bu halklar neyi hak ederlerse, hak ettikleri gibi bir yönetimleri olur, ben bu halklarda hiçbir dönem görmediğim kadar ışık gördüm, secdesi öz yönetime dönük olan bir zamanı göreceklerine her zamankinden daha fazla inanıyorum.