Ve şair kalktı harabesinden,
Temmuz'du, daha kirliydi İstanbul...
Romantik gelmiyordu hiçbir şey, çöpçüler daha fazla ceset buluyordu mesela...
Çarşaf gibi çatışmalar dayatılmıştı kente,
Ayasofya'da iftar provaları yapılırken,
Ramazan'ın her bucağında vakit, isyan'dı...
Barikatları toplasan, minareleri geçerdi.
Bir kadın bir adama ırz'dan linçler kuruyordu,
ve adam kadından daha kadındı
ve çocuklar çok çocuk, tezgâhlar diz boyuydu!
Kadınlar beden aşmış hallerinde bile, yine kadın, yine mağdurdu...
Herkes kendinde yıkılır ve kendinden kalkar ya; o, kendinden doğmasa da, doğruldu.
Ah keşke doğsaydı, keşke doğursaydı da doğsaydı!
Sözcükleri birbirini bıçaklıyordu.
Ey Tanrım, her yer biraz arbadeydi ve her şeyde kaos...
Şair sessizce başka bir şairi bağırdı:
''...Zorla alınmış bir çingene tefiyle ne söylenir ki?..
Ne söylenir, ülkemde ülkesiz kanıyorsa yaban gülleri?...''
Ne söylenir, ülkemde ülkesiz kanıyorsa yaban gülleri?...''
Tanrım, dedi, bu işte bir plan var, katmerli acılar içindeyim!
Sevgiliden kalan şarabı haram ettim.
Ben; hem elmayı yemiş Adem, hem de yardım ve yataçısı Havva'yım...
Şarabı haram kıldım diye cennetten acılara atıldım.
Başıma gelen her şeyin taşıtı benim,
zaman kendimi vurmamın zamanıdır...
Açılsın dosyalar, anlatacaklarım var:
Günahkâr karıncayı kışa taşıdığı azığıyla vurdular!
Gerçek, dost sofrasından alınmış, canla gerçek arasına setlerce bilmeceler dizilmiş...
Ancak ve ancak yarının bileceği bilmecelerden yaratılmış bir sınavda,
bütün bugün de sınıfta mı kalırmış ey efendim...
Ben; hem elmayı yemiş Adem, hem de yardım ve yataçısı Havva'yım...
Şarabı haram kıldım diye cennetten acılara atıldım.
Başıma gelen her şeyin taşıtı benim,
zaman kendimi vurmamın zamanıdır...
Açılsın dosyalar, anlatacaklarım var:
Günahkâr karıncayı kışa taşıdığı azığıyla vurdular!
Gerçek, dost sofrasından alınmış, canla gerçek arasına setlerce bilmeceler dizilmiş...
Ancak ve ancak yarının bileceği bilmecelerden yaratılmış bir sınavda,
bütün bugün de sınıfta mı kalırmış ey efendim...
Dün ağlarmış an'a, an ise her önceki an gibi yarına kadar kara...
Oysa ne güzelim Berfîn Baharıyla, ne de karınca kışından vurulaydı...
Beyinlerdeki bütün katiller deşifre olsaydı, olsaydı ya..
Herkes kendi kanını akıtsaydı sonra,
akıtsaydı...
Dışarıda katil mi aranırdı o zaman ey efendim?!
Ne önden marş yapan bir kimliği var yaşamak için kışını yaşayan Berfîn'inle karıncanın,
ne bir ilahi konçertoları, ne de bağıran ırzları...
Gazeteler artık biraz da şöyle yazmalılar:
Ortadoğu'da Berfîn'i baharıyla, Karıncayı da kışından vururlar.
Not: Şairin Bağırdığı Şair Yılmaz ODABAŞI'dır...
Temmuz 2013'ün gece yarısında İstanbul'da düşürdüğüm bu şiiri, Ahmet Kaya ve Sahib-i Şaraba ithaf ediyorum...
-
-