İçimde yıkım makineleri çalışıyor, yıkılıyor içim!



Saat de gece yarısını geçmiş hani...
Sen hariç herkes, herkes... 
Herkes sadece herkestir şimdi. 
Sonra sen de...
Sonra ben de...


Bizi bize herkesleştirdiler; minareleri parlak, hoperlörleri son tız ses olan modern ağalar...
Bankalar kredi değil, afyon dağıtımında... Her bey, küçük bir devlettir artık...
Özel mülkiyetler çıldırmış, bütün gecekondular yıkımlarında!
Hayallerim yamalı, rüyalarım kâbus; kendimi bulamıyorum, nerdesin sen?!


Saati  kim çeviriyor, diye sormayacağım, dünya dönüyor ve zamanım doluyor...
Zamanım bensiz büyüyor...
Zamanımsızım... Zamanımsız!..
İçimde bir çocuk bahçesi var; kana bulanmış!
Yaşam dar ağacında, hayat çıldırmış...
Dışardakilere içimi soruyorum; hiç ses
 yok...
Bütün herkes de içinde yaralı mı olurmuş, yaralı işte burada herkes, yaralı!
Dışım içime yabancı...
Herkes herkese tanıdık aslında, ama yabancı işte, yabancı!
Herkes herkese tanıdık yabancı ve ben seni hep özlüyorum...


Günlerden kötü bir gündür, mekan yersizlik...
İnsan tenhalaşır ya...
Varlığı düşmanının pususu olur ya...
İçim talan!..


Yarın olduğunda yüzüme bakacak bir yüzüm olsun diyedir, afetimi kabullenip de kendimi apoletli sivillere karşı korumam...
Kendimi bir daha ki emre kadar kapatmak, aslında kapatamamak...
Kapatmaya mecalsiz olmak...

Ve sensiz olmak!..


Ve sen...
Kimsin sen sahi, ey sahi kimsin sen?!


Ey bende karşılığı olmayan, seni bana soruyorum, ancak kendimi toparlayamıyorum!
Herkes, herkes olur bazen ve kendine analık edemeyeni harcar ya herkes...
Harcanmaktan da değil korkum, zoruma gidiyor işte...
Zamanım bensiz nasıl çoğalır...  Nasıl?! Nasıl...


Bağırıyorum,
sesimi duyan yok, onu da biliyorum:
Buralarda harcanan bir ben var...  
Harcandıkça kendisini harcatmasa da yine de harcanan...
Çünkü günlerden kötü bir günün gecesi ve her yer yersizlik...


Bir adamı zindanda tutarlar ya, beni de zamanımsız tutan bir şeyler var.
Burası dünya, onların dünyası!
Sonra ben biz oluyoruz, bütün ben'lere şunu soruyorum:
Başka dünyalar mı arasak, yok ki, olsa da arasak...


Ben, talan dünyamızın tutsağı...
Sen, yurdu zindan halk...
O, iktidarın kölesi...

Ve biz...


Biz; ya bunalım, ya itaate çağrılanlar!
Biz, yurtlarında yurtsuzlar...
Biz, rahimlerine kadar devlet sızmış analar, dilsiz halklar...
Biz, Taksim'de polisin vurduğu küçük kızlar...
Gözleri çıkarılmış, yarınları çalınmış çocuklar...
 

Burası kocamış, halka açılmış bir ceza evi!
Liberalizm meydancıdır ve her almak çok çalmaktır aslında
ve zamanım diyorum, zamanım benden çalınmış...
Çalınmış... 
Zamanımız çalınmış...


Vakitlerden; kötü bir gece...
Ellerin de mi yok ey sevgilim,
sevgilim, benim yurdum...
Sahi sen benim yurdum musun... Yurdumsan duyarsın sen beni;
üşüyor ellerim, tutsan ya ellerimden...
Tutamıyor musun, tutamıyor musun?! 

Yer çekimine de lanet okuyorum şimdi, ben sana geldikçe sen benden gidiyorsun...


Mekan; aiti olmadığım her yer.
Ve ben her yerde seni özlüyorum, çünkü her yer gurbet...
Halâ sendeyken sensizliğe tabi olmak...
Ya Sır! Ya Sır, bu nasıl bir ölümdür?!


Mayıs 2013/İstanbul
Bawer Nezan