Bak dostum... (Sana kardeşim değil, dostum diyorum; çünkü sen bunu emeğinle hak ettin.)

Bu hayata katlanmak için ondan aldığın tatlarla yaşaman gerekiyor:

''Dostluğun dingin şefkati'' 

''Aşkın şehvetli tokatı'' 

''Ve de bozuk olmayan şarabın sarhoşluğu gerekir.''







Bunlar bilinci temizler.


Aslında şu var: Katlanılmayan bugün değildir, katlanılamayan dündür ve bugün de dünün kurbanıdır. Bilincin temizlenmesi, dünün dinginleştirilmesidir. Bilinç temizlendikçe, bugün kendisini; yaşanmış dünden ve de gelmemiş yarından kurtarır.




Şayet aşka, dostluğa ve de şaraba inancı kalmamışsa birinin; aşkları kuru, dostlukları vebalı ve de şarapları bozuksa, evet o zaman unutma ki... 

Unutma ki en küçük bir olay bile onun içinde korkunç depremler yaratarak; bütün yaratacaklarını, daha onlar yaratılmadan öldürebilir!



Aşkın ve de şarabın hükümsüz kaldığı bu çölde, dostlukla baş başa kalmışsan ve bu üç boyutta bir tek dostlukla durabilmek kalmışsa sana, işin oldukça zordur. Ya o dostluğa sarılıp yaşayacaksın, ya da yıpratacağın bir dostluğun sülüklüğündense; öleceksin! 


(Esenyurt'ta mantı yiyorum, mantıyı öylesi süslemişler ki; tadı aynen de annemin yaptığı en iyi yemek olan Keledoş'a benziyor. Kentteki betonlar arasında anamdan da geçtim hani... Anamın yaralı rahmini hisseder ve özlerken aldığım bir not...  16/04/2013)