Kadıköy'deyim, Celadet Bedîrxan'ın doğarken ölüme bırakıldığı kuyunun suyunu veren İstanbul'da; Ermeni Fotoğrafçının, adı Arsen olsun, evet Arsen'in Sisli İstanbul'undayım...

Kadıköy soğuk...
Kadıköy ayaz Sevgilim!
Kadıköy'ün arka sokaklarında lanet var...
Lanet, sokaklarının kabadayısıdır Kadıköy'ün!

Herkesin gizlice yaşadığı bir hayatı vardır elbet, ama benim bütün gizlililerim siyasetten - şeriatten soyundu şu an; dağıldım... Ve ben apacık Müslüm Gürses dinliyorum. Bütün gizliliğim çıplak ve gerçeğim üşüyor... Ê Müslüm Gürses de ölmüş, şimdi biz kimin yaşadığını bilip de gizlice dinleyeceğiz...

Kardoğan köyünde ben öğretmenken, bir öğrencim vardı; adı Sema... Kızımdan sonra koyduğum üç nokta üç roman değerindedir, romanlarımın işaretlerini bıraktıktan sonra geçiyorum. Onun babası, sürekli görüştüğüm dostum Muhlis Abinin de 17 gündür telefonuna ulaşamıyordum, sonra meraklanıp başka
 bir köylünün telefonunu bulup da aradım, dündü... :

-Muhlis Abi cevap vermiyor kekê?  
-Sıradan bir ses:  Muhlis Gitti Hoca...  
Ölmüş Muhlis abi... Ters bir lalem vardı, bir çocuğun hırçın ve temiz elleri onu bana getirmişti, ama o da geçenlerde tamamen soldu. Çöpe attım, bir çocuğu çöpe attım sanki. Of. Mutlu değilim, mutlu değilim! Çok mutsuzum, diyorum, başka bir ses duyuyorum.

Ses:
 Ben de!

Beni anlıyor musun?

Ses: Anlamam içindeki çaresizliği giderir mi ? ... Bugün sürekli gitmeyi düşündüm...

Nereye?

Ses: Herhangi bir yerin dışına, içerde olmaktan boğuldum! İçimde olmadığım bir sürü şeyin içine hapsettiler beni! 

Bugün yine 100'lerce insanla tokalaştım... Çok yalnızım...

Ses: Ben yalnızlığın giderileceğine inanmıyorum! Ya sen derviş?

Katlanılır yalnızlık istiyorum, yalnızlığım bitsin istemiyorum. Ve insanları kıskanıyorum, gerçekten mutlu mudurlar... Birileri birilerinin elinden tutuyor, yürüyorlar, çay içiyorlar, zamanı katlanılır hale mi getiriyorlar, yoksa gerçekten de getiriyorlar mıdır... Ben neden bu kadar çok yalnızım...

Ses: Marazi bir neşe onların ki... 



Neşe, neşe değil midir sanki... Şehir çok büyük, İstanbul tıklım tıklım büyük! Bir sürü otobüs sanki içimi çiğneye çiğneye yürüyor! Sanki herkes içimde marşlarını bağırıyor! Oysa benim içim; benim içimdir, kimsenin içimi işgal etmeye hakkı yok! Sanki herkes kaldırım yapmış yüreğimi, 'uygun adım marş'  yürüyüşteler. ''Çoğunlukla'' ergenlik dönemlerinde debelenen, büyüyememiş, yaratıcılıkları can çekişen ve de güya iyi insan grupları ve de diğer saz arkadaşları: Defolun, defolun, defolun!

Canım çok sıkılıyor...
İstanbul ayaz, Kadıköy'de lanet var ve ben çok yalnızım Sevgili, çoook...  Ama merak etme beni, birazdan bilmem kaç araç değiştirip evime gideceğim.