KUZEY SURİYE VE YENİ BİR VARSAYIM
Kuzey Suriye, PYD güçlerinin Kamışlı ve civarını kontrol etmesiyle ortaya çıkan yeni bir kavram. Literatüre yeni giren bu siyasal kavram Kuzey Irak söyleminin yanında kısmen sönük kalsa da son dönem Kürt ve PKK eksenli siyasetin odak noktası olmaya aday görünüyor.
PKK’nin yaz aylarıyla birlikte saldırılarını artırmasının en temel nedenlerinden biri belki de en önemlisi Kuzey Suriye’de bir statü elde etme politikasıyla ilgilidir. Kuzey Suriye yeryüzünde PKK’ye ait bir vatan toprağı elde etmenin en kolay yolu olarak görülüyor. Bu alan, PKK’nin bunca yıllık mücadelesinde Kürdistan hedefine, gerek Türkiye’den gerek İran’dan gerekse Irak’tan daha yakın durmaktadır. Henüz hesapta yokken birden bire ortaya çıkan bu durum Kürdistan hayalini PKK açısından artık elle tutulur bir hale getirmiştir.
PKK Suriye’de şimdilik Esat yanlısı bir politika izliyor gibi görünse de aslında bu, Esat’ın yenilmesi üzerine kurulu bir proje. Esat sonrasında parçalanacağı öngörülen Suriye’de kim nereyi kaparsa elinde kalacak gibi bir algıyı içinde barındıran bu politika aynı zamanda Barzani’nin de ilgisini çekiyor. Böylece hazır PKK Kuzey Suriye için iştahlandığı bu süreçte Kuzey Suriye havucu kullanılarak Kandil’in boşaltılması sağlanabilir. Barzani’nin bu tür bir beklentiye girmiş olabileceği varsayımı bence yabana atılmamalı. Destek güçle PYD’ye yardım götürmesi böylesi bir beklentinin sonucunda gerçekleşmiş olabilir. Durumlardan politika üretildiğine göre bu yeni durumun böyle bir politikayı zorunlu kılmayacağını kim söyleyebilir?
Kuzey Suriye üzerinden Türkiye’nin tutumuna bir göz atarsak benzer yaklaşımları burada da görürüz. Yaz boyu Türkiye’nin dikkatlerini Kuzey Suriye üzerinden çekmek için girişilen bunca saldırı, Türkiye’de bir kazanım elde etme amacından ziyade Kuzey Suriye’de ortaya çıkan fiili durumu korumaya dönük yapıldı. Aslına bakılırsa Türkiye de bu durumdan fayda ummaya çalışıyor. Müzakere masasındaki en önemli madde olacağını düşündüğüm Kuzey Suriye olgusu Türkiye Hükümetinin yeni taktiklerinden biri olarak çekmecede tutulacak. Ak Parti Hükümeti Kandil’in boşaltılması karşılığında Kuzey Suriye’yi PKK’ye önerecek gibi görünüyor.
Bu düşünsel varsayıma her iki taraftan da itiraz geleceği düşünülebilir. Ancak olaya kuşbakışı bir noktadan baktığımızda bunun gerçekleşme şansının yüksek olduğunu görürüz. Örneğin uzun süredir dağlarda dolaşan örgüt liderlerinin artık özgür bir vatan parçasında yaşamayı kırsalda tercih edecekleri akla yatkın gelmiyor mu? Bu durum, göçebelikten yerleşik hayata geçmek gibi sosyolojik bir anlam içeriyor. Kuşkusuz daha ileri bir aşamayı işaret ediyor. Ayrıca bir vatan toprağının garanti altına alınmasını kim istemez ki.
Türkiye ise, kendisini Kandil’den vuran örgütün Kuzey Suriye’deki kazanımlarına dokunulmaması şartıyla böyle bir öneriyi kabul edeceği ve Kuzey Suriye hatırına Kandil’i boşaltacağı beklentisi içindedir. Ayrıca, Kuzey Suriye gibi düz bir coğrafyada konuşlanan PKK’nin bu alanın her an vurulacağı riskini göz ardı etmeyerek Türkiye içinde yürüteceği politikalarda yumuşamaya gideceği pekâlâ öngörülebilir.
Evet, PKK bir vatan parçası elde ettikten sonra (ki bu tarihi bir kazanım olur) mücadele yöntemini değiştirebilecektir. Savaş yerini siyasal mücadeleye bırakacaktır. Belki de Oslo’daki görüşmelerde Öcalan’ın serbest bırakılması gündeme gelecek ve böylece örgüt lideri huzur içinde yeni karargâhından Türkiye’deki hak mücadelesini yönetecektir. Türkiye Hükümeti de savaşsız bir ortamda siyasal reformlarını zamana yayarak yapabilecek ve bu sorunu artık Türkiye’nin birinci gündem maddesi olmaktan çıkaracaktır.
Politikalar ihtiyaçtan doğar. İki tarafın da ihtiyacı olan bir fiili durum ortaya çıkınca böylesi bir politikayı uygulamak kaçınılmaz olabilir. Bu siyasal varsayımın gerçekleşmesi belki de her iki tarafı da rahatlatacaktır. Sorun normalleşme yoluna girecektir. Bazen zorunluluk ideolojik kaygıların önüne geçebilir. Bekleyip göreceğiz.
Eyyüp ALTUN