Aşk en masum duyguları içinde barındırır. Zamparalık ise plana ve hileye dayanır; o nedenle aşkla özdeştirilemez. Zamparalığın en nihai hedefi karşı cinsi yatağa atmaktır. Aşkta durum farklıdır; aşk karşı cinsin ruhunu hedeflerken, zamparalık bedenle ilgilenir.

Zamparalığı ya da evlilik dışı ilişkiyi kimlerin yaşayabileceğini kesin hatlarıyla söylemek neredeyse olası değildir. Çünkü insan psikolojisi o derece karmaşıktır ki psikologlar bile bu konuda köşeleri belirlenmiş çıkarımlarda bulunamazlar. Ne var ki bu işe (çapkınlığa) eğilim göstermenin bazı önemli nedenleri olduğu söylenebilir.
Birçok ülkede yapılan araştırmalarda erkeklerin %50’si kadınların ise %30’u eşlerini aldatmaktadır ya da evli oldukları halde çapkınlık yapmaktadırlar. Araştırmalar erkeklerin evlilik dışı ilişkiyi kadınlardan daha fazla deneyimlediğini gösteriyor. Evlilik dışı ilişki yaşayan kadınların oranı da sosyal ortamların sunduğu fırsatlar sayesinde gittikçe artmaktadır. Çünkü sosyal ortam bu işi yapmaya zemin oluşturabilmektedir.
Aldatan kadın olduğunda, boşanma olasılığı daha yüksek olmaktadır. Erkekse bu işten paçasını daha kolay sıyırabilmektedir. Erkekler ataerkil toplum yapısının sunduğu getirilerden (avantajlardan) yararlanabilmektedirler. Bu durum batı dünyasında da bizdeki kadar olmasa bile varlığını korumaktadır. Kadınlar birçok konuda olduğu gibi bu konuda da getirisiz (dezavantajlı) bir konumdadırlar.
Genellikle iki türlü aldatmadan söz edilmektedir. İlki eşlerini sık sık aldatmayı yaşam tarzı olarak devam ettirenler, ikincisi ise bir kez aldatanlardır. Daha ziyade kadınları bir kez aldatan sınıflamasında (kategorisinde) değerlendirmek olasıdır. Aldatan erkeklerin aşağı yukarı yüzde doksanı bu işi her fırsatta yapma eğilimi içindedir. Kadın ise bazen intikam için aldatabilmektedir.  
Sadakatsizliğin nedenleri çok çeşitli ve çoğu zaman da anlaşılmazdır. Evlilik dışı ilişkiler sorunlu evliliklerde yaşandığı gibi mutlu evliliklerde de görülebilir. Anlık bir duygusal savrulmanın sonucunda bazı kadınlar bir kez de olsa aldatabilirler. O olumsuz psikolojik ortam yok olduğunda bunu devam ettirmez, hatta yaptığından büyük pişmanlık duyar.
Buna karşın aldatmayı yaşam tarzı olarak benimsemiş olanlar (daha çok erkekler) cinsel ilişkiyi cinsiyet ve statü açısından gurur kaynağı olarak görürler ve evlilik dışı ilişkiye girmek için her fırsatı değerlendirirler. Üstelik bunu yaparken suçluluk duygusu içine girmezler.
Çapkınlığın bir tarihsel geçmişi de vardır hiç kuşkusuz, ancak bazı tipler öne çıkmış ve çapkınlığın kıdemlisi (duayeni) olarak ilham kaynağı olmuşlardır. Bunlardan biri 1725 Venedik doğumlu Giacomo Giralomo Casanova’dır. Bir çapkın olarak Casanova'nın başarılı olmasındaki neden, kendi zevkine düşkün olduğu kadar karşı cinsin kendisinden keyif alması için özen göstermesidir. Yaklaşık 120 kadınla birlikte olduğu söylenir. Bunlar sıradan birliktelikler değildir. Her biriyle özenle ilgilenilmiş ve benzersiz saatlere imza atılmıştır. Aşkla cinsellik bir aradadır bu birlikteliklerde. Bu yanıyla Casanova tüm zamanlara meydan okuyan bir rekor kırmıştır.
Burada Casanova’yı göklere çıkaracak değiliz; nihayetinde bir zamparadır; ama kendinden sonrakilere ilham kaynağı olmayı başaraabilmiş ender tarihi kişiliklerden biridir.
Bizdeki zamparalarsa Casanova’nın birer kötü kopyasıdır. Deyim yerindeyse çapkınlığın yüzkarasıdırlar; işin sadece kara pornografi tarafıyla ilgilenirler.
Toplumumuzda birkaç tür zampara tiplemesi vardır. Bunlardan en tehlikeli olanı kural ve kaide tanımayanlarıdır. Bunlar, kendisinin evli veya bekâr olmasını önemsemediği gibi hedef kişinin de medeni durumunu önemsemezler. Hatta bu tipler işi daha ileriye götürerek yakın akrabalık bağı olan kimselerle de düşüp kalkma gibi bir çirkefliğin içine girerler. En gözükara tipler bunlardır ki rezillik paçalarından dökülür. Bunun dışındaki diğer zampara tiplemeleri ise şöyledir: Avam,  sonradan görme, bürokrat ve entelektüel etiketli (veya görünümlü) magandalar.
Avama mensup zamparalar sadece dış görünüşlerine güvenerek bu işe soyunurlar. Kolay reddedilmeyen bir yakışıklılığa sahip olmalarını getiriye (avantaja) dönüştürürler. Aslında bir tür jigolo gibidirler. Bazı zamparalıklarından para aldıkları bile olur.
Sonradan görme zamparalar ise karşı cinsi ayartmada paralarını ve altlarındaki arabalarını konuştururlar. Sonradan görme oldukları için soylu zenginlerden daha fazla dış görünüşe önem verirler; elbisenin en iyisini (çoğunlukla giydikleri elbisenin markasını öne çıkarırlar), arabanın en pahalısını kullanırlar. Bazı resmi ve özel törenlere sırf kadın ayartmak için katılırlar. Her yıl olmasa bile iki yılda bir sırf seks turizmi için Romanya’ya veya Ukrayna’ya seyahat ederler. İçkili ortamların aranılan karakterleridir. Ve bu ortama girdiklerinde sohbetlerinin yüzde seksenini kadın-kız muhabbetlerine ayırırlar. Herkes yattığı kadın sayısıyla övünmeye bakar. Bunların içinde az da olsa siyaset bilenleri vardır. Aslında bu özelliklere sahip zamparalar diğer zamparalara nazaran daha tehlikelidirler. Siyasete yeni ilgi duymaya başlayan kızları veya saf kadınları siyasal damardan girerek etkileme yoluna giderler. Varsıllıkla harmanlanmış idealist içerikli duygusal yaklaşımlar karşı taraftakini cezp etmede iki önemli araçtır ve bazı kadınlar bu söylemi (jargonu) kullanan tiplere bayılırlar.
Gelelim entelektüel etiketli magandalara; bunlar apayrı bir rezalet çerçevesi çizerler. Babası annesi ve kardeşleri tarlada-tapanda ter dökerken onlar kafeteryalarda kız tavlama peşindedirler. Takım elbise giymezler; kazak, kot pantolon giyinip, saç uzatırlar. Birçoğunun yüzünde top sakal veya benzeri kıl dekoru mevcuttur. Fakülte mezunudurlar. Genellikle dizüstü bilgisayarla kafeteryaya gitme eğilimindedirler. Bilgisayarda şiir veya roman yazıyormuş görüntüsü verirler (o kalabalıkta nasıl yazılacaksa). Kızlı erkekli arkadaş toplantılarında sanat, edebiyat biraz da siyasetten dem vururlar. Zaman zaman da ‘sol kavramlar’ havada uçuşur. Kadın hakları, demokrasi, Avrupa standartları, eşitlik ve özgürlük gibi kavramları dillerine pelesenk ederler. Bunlar daha ziyade uzaktan gelmiş genç memureler peşindedirler ve birçoğunun cebinde şöyle böyle ancak bir harçlık bulunur. Genellikle züğürttürler.
Bu tipler, kız kardeşleri başlık parasına satılırken ya da mirastan men edilirken seslerini çıkarmazlar. Bunlar, kalabalık arkadaş toplantılarında kadın özgürlüğünden, özgür cinsellikten ve liberal yaşam tarzından girip grup seksten çıkarlar. Aşkı, sekse ulaşmak için bir araç olarak kullanırlar. Aslında bu tipler için toplu sevişme modern yaşamın en önemli aşamasıdır.  Fakat bunlardan bazıları, KPSS mağduru oldukları için buldukları memurelerden birini kapıp evleniverirler; böylece hayata 1-0 önde başlarlar ki bunları kısmen “masum” saymak mümkündür.
Evli veya bekâr, aşka tutulanlar anlaşılabilir. Klasik Türk filmlerindeki ifadesiyle böyle durumlarda ‘aşka hörmet’ edilebilir. Çünkü aşk en masum duyguları içinde barındırır. Zamparalık ise plana ve hileye dayanır; o nedenle aşkla özdeştirilemez.  Zamparalığın en nihai hedefi karşı cinsi yatağa atmaktır. Aşkta durum farklıdır; aşk karşı cinsin ruhunu hedeflerken, zamparalık bedenle ilgilenir.
Fakat her ikisinde de muhatap karşı cinstir. Yani zampara bir erkeğin duygularına yanıt veren en nihayetinde bir kadındır. Zamparalık duygusuyla aynı hedefte buluşan her iki cins de masum değildir. Karşıdaki erkeğin bedensel birliktelikten başka bir şey düşünmediğini bile bile kadın yatağa gidiyorsa en az onun kadar zamparadır. Bu konuda yanılan kadınları masum saymak abartılı bir yaklaşım olmaz. Çünkü bazı erkekler karşısındaki kadını evlenme vaadiyle kandırabilir; bu anlaşılabilir bir şeydir. Ancak karşısındaki erkeğin seks amaçlı bazı Avrupa ülkelerini ziyaret ettiğini bildiği halde bu yakınlaşmayı sürdürüyorsa onun da pis bir zamparadan farkı kalmaz.
‘Maganda ve bıçkın delikanlı zampara olur’ anlayışı bizim toplumda zamparalığı besleyen önemli kültürel yozlaşmaların ürünüdür. Böyle olsa da sapkın davranışın fizyolojik ve sosyal psikolojik çeşitli nedenleri olabilir. Aynı zamanda da ahlaki bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Sıkı geleneksel toplumlarda az rastlanması olasıdır. Ne var ki sınıf aşımı ve kültürel değişim aralığında daha ziyade ortaya çıkmaktadır. Zamparalık, yarım bilinçlenme, cinsel açlık ve geleneksel baskıların hafiflemesi durumlarında en şiddetli dönemini yaşar. Daha çok, zayıf karakterler bu savrulmanın aktörleri olurlar.
Özetle zamparalık sosyo-psikolojik ve ahlaki bir sorundur. Yani psikolojik ve ahlaki sorun yaşayan zayıf kişiliklerde ortaya çıkan sapkın bir davranış biçimidir. Nedenlerinin çocukluk ve buluğ çağı dönemlerinde daha ziyade oluştuğu yönündeki yaklaşım birçok uzmanın ortak kanaatidir. Zamparalar normal insan kategorisinde değildirler, tedaviye muhtaç hastalıklı tiplerdir.
                                                             
                                                                                                             Eyyüp ALTUN